Covid-19 artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını insanların zihnine kazıdı. Ancak, birçok şey de eskisi gibi olmaya devam ediyor. Covid-19 çalışma yaşamında, çalışma yönteminde, örgütlenmesinde çok şeyin değişime uğramasının aynı anda vesilesi ve nedeni oldu ve burjuvazi bu durumu örgütleyerek kendi çıkarı için kullanıyor. Covid-19, nedeni olmasa da tekil ekonomilerde farklı boyutlarda olmak üzere dünya ekonomisine bir karabasan gibi çöktü. Burjuvazi bu karabasanı kendi çıkarları için kullanıyor.

 Bugün faşizme karşı mücadelede eksikliğini en çok hissettiğimiz şey güçlü bir işçi hareketidir. Bu durum antifaşist mücadelenin belirli bir eşiği bir türlü aşamamasına, gelişip yayılamamasına ve faşist diktatörlüğe üretim alanından ve politik devrimci işçi hareketinden darbe vurulamamasına yol açmaktadır. Öyle ki, adeta işçi mücadelesi bir kanaldan, faşizme karşı mücadele ayrı bir kanaldan akmaktadır. Sendikalist mantıkla işçi mücadelesinin asıl derdi patrona karşı iş ve aş olarak görülmekte, faşizme karşı özgürlük ise daha çok ezilenlerin sorunu olarak algılanmaktadır. Böyle olunca da işçinin faşizme karşıtlığı da en iyi ihtimalle ezilenlerin mücadelesi ile kurulan dolaylı bir dayanışma ilişkisi ya da işçilerin kendi ezilen kimlikleri üzerinden ele almaları gereken bir tutum olarak görülebilmektedir.

Faşist şeflik, mali bir sömürge olma gerçeğiyle Türkiye kapitalizminin krizi atlatabilmesi ve sermaye birikimini sürdürmesinin yolunu emek gücü sömürüsünün her türünün daha da ağırlaştırılacağı, işçi sınıfının haklarının daha çok gasp edilerek güvencesizliğin geliştirileceği yöntemlerde görüyor. Kriz ve pandemi gerekçesiyle çıkarılan yasalar işçi sınıfı için tam bir baskı, ağır sömürü ve tehdit aracına dönüştürülmüş durumda. Halihazırda Türk burjuvazisinin sınıfsal eğilimi ve faşist şefin politikası işçi sınıfının örgütlülüğünün her türüne karşı çıkmaktır, bu durum sermaye için en avantajlı yoldur.

Bir dönem, erkek komünistlerin özellikle kadın kitleleriyle taze bağlar oluşturma ve geliştirmeleri konusunu, sistemli biçimde ele aldık ve ısrarcı olduk. Erkek komünistlerin bu ısrara uygun bir pratik sergilemeleri, hem kadın cephesinin gelişimi bakımından elzemdi, hem de komünistliklerini geliştirdi. Atılan sınırlı adımlar bile bunu kavramak için yeterli olsa gerek. Buna rağmen erkek komünistlerin ezici çoğunluğu görevle militan bir ilişki kuramadı. Kadın kitleleri içinde parti çalışması yürütmenin kimin görevi olduğu konusu gereksiz tartışmalar ve ondan da çok sessizlik, ilgisizlik ve geçiştiricilik, pratiklerine damgasını vurdu.

KDP güçleri Medya Savunma Alanları’nı (MSA) birbirine bağlayan geçiş yollarına pusu atarak PKK gerillalarının mevzilerine son birkaç ayda birkaç kez ağır silahlarla saldırdı.1 Bu saldırıların öncelikli iki hedefi var; ilki, gerillanın şehirler ve köylerle her türlü ilişkisini keserek onları yerleşim alanlarından uzaklaştırmaktır. İkincisi; lojistikten yoksun bırakılan ve manevra kabiliyeti zayıflatılan gerillanın sömürgeci Türk ordusu tarafından yenilgiye uğratılmasını sağlamaktır. KDP, PKK’nin MSA’daki varlığını sonlandırmak istiyor.

Erdoğan ve partisi uzun süre yürütmeyi elinde bulundurduktan sonra, iktidarı politik İslamcı faşist diktatörlük olarak örgütledi. AKP, gerek Suriye iç savaşını örgütlerken, gerekse 2013 Gezi Ayaklanması sırasında, gerekse de 2015 kanlı saldırılarıyla başlattığı süreçte, kısmi bir iç karışıklık geçirdiyse de önemli bölünmeler yaşamadı. Erdoğan’ın ve yeni süreçteki ittifak güçlerinin, kanlı ve şiddetli saldırı ve savaşları sürükleyen pervasızlığı, partisini diktatörün etrafında yeniden topladı.

Birleşik antifaşist mücadelenin geliştirilmesi son birkaç aydır emekçi sol hareketin devrimci güçleri ve yurtsever hareketin hemen ve derhal “çözümünde yol almak istediği” sorun ve görevlerin başında geliyor, hatta tam merkezinde duruyor. Zaten faşizmi yıkmayı ve politik özgürlüğü fethetmeye hedefleyen siyasal yönelimin de bağlamıdır bu. En özet ifadesiyle antifaşist direniş, faşist şeflik rejiminin 4-5 yıla yayılan “çöktürme” ve tasfiye saldırganlığını, amaçlarına ulaşmasını önleyerek başarısız bıraktı. Diğer yandan antifaşist direniş verili düzeyiyle faşist şeflik rejiminin saldırganlığını geri püskürtemedi, savunmadan çıkıp saldırı pozisyonuna geçemedi.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi