Bu yazıda, komünist öncünün cins çelişkisine dair programatik yaklaşımlarının strateji bakımından sonuçları tartışılacak. İttifaklar sorununu, değişik sınıflardan ve değişik politik akımlardan kadınlar arası ittifaklar boyutuyla değil, ikili toplumsal cinsiyet sisteminin içinde ve dışında, cinsler arası ittifaklar boyutuyla ele alacağız. Ayrıca ittifak tartışmamız, mevcut politik kuvvetlere değil, toplumsal kuvvetlere, esas olarak da cins ve sınıf çelişkileri içerisindeki kuvvet ilişkilerine odaklanacak. Kadınlar arası güncel ittifaklar sorunu, Marksist Teori’nin “erkeklikle toplumsal yüzleşme” hedefli dosya amacına uygun olarak, konumuz gerektirmedikçe yazı kapsamı dışındadır.
Devamını oku...
Faşist şeflik rejiminin tasfiyecilik saldırıları, emekçi sol hareketin kadın özgürlük mücadelesi (KÖM) ile ilişkilenişini dolaysızca etkiledi. Emekçi sol hareketin saflarında erkek egemen tutum ve yaklaşımlar daha fazla arttı. Emekçi sol saflarında bulunan kitle örgütleri, sendika ve gruplarda kadın özneleşmesinde azımsanmayacak düzeyde gerilemeler yaşandı. Örgütsel daralma, devrimci saflara akışta sınırlılık, “yasal devrimcilik” eğilimi, umut kırılmasını açığa çıkararak derinleştirdi.
Devamını oku...
Erkeğin İnsanlıktan Uzaklaşması
Özel mülkiyetin doğuşuyla birlikte insanın insanı köleleştirmesinin koşulları doğar. Üretim araçlarına sahip olan erkek cinsi, köleleştirilen diğer kesimlerin yanı sıra kadını da kölesi olarak görür. Erkek cinsi için kadın, mirasını devredebileceği, soyunun devamını sağlayacak çocuklar doğuran, cinsel hizmetini gören, her türlü ihtiyacını sağlayan bir tamamlayıcı, bir kullanım nesnesidir. Böylelikle komünal toplumdan farklı olarak erkeğin kadınla ilişkisi insani bir ilişki olmaktan çıkar. Erkek kadını bir kullanım nesnesi, her tür ihtiyacını karşılayan, kendini tamamlayan bir aparat, kendine ait bir mülk olarak görür. Kadını bir insan olarak değil, adeta bir kullanım nesnesi olarak gören ve bütün ilişkisini bu bakış açısına göre kuran erkek böyle yaptıkça insani niteliklerinden uzaklaşır.
Devamını oku...
Mehmet Şimşek’in Mayıs 2023 seçimlerinin hemen ardından faşist şef Erdoğan tarafından hazine ve maliye bakanlığına getirilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Şimşek bu zaman zarfında faşist şeflik rejiminin “yeni” dönemsel iktisadi-mali politikasını pratikleştirmeye girişti.
Devamını oku...
2024 yerel seçim sonuçları, onun hemen ardından irade gaspına karşı gelişen Van direnişi, peşinden beliren Taksim hedefli kitlesel-militan 1 Mayıs gösterileri ve son olarak egemen klikler arasında yaşanan iç gerilimlerin daha belirgin biçimde görünür hale gelmesi Türkiye ve Bakur’da yeni bir döneme girildiğini göstermiştir. Faşist AKP-MHP blokunun almış olduğu seçim yenilgisiyle birlikte egemen sınıflar arasında gerilim yükselirken, ezilenler cephesinde mücadele azmi ve cesareti boy göstermeye başlamıştır. 2023’te gerçekleşen genel seçimlerin aksine, geniş emekçi kitleler üzerinde umutsuzluk ve yılgınlık değil, değişim ve mücadele arzusu kendini göstermiştir. Elbette bu tek başına seçim sonuçlarıyla ilgili bir durum değildir. Esasen AKP-MHP’ye kaybettiren olgu ve çelişkilerin tüm canlılığıyla olduğu gibi ortada durması ve hatta her geçen gün daha da derinleşmesiyle ilgilidir. Özellikle 8 Mart ve 21 Mart gibi günlerde açığa çıkan enerji, coğrafyanın dört bir yanında gelişme eğilimi gösteren işçi direnişleri ve gençlik hareketi içinde değişik gündemler etrafında açığa çıkan eylemler ve özgün mücadele dinamikleri arasında kendini hissettiren kıpırdamalar kitle hareketinin öne çıkma eğilimi içinde olduğunu ortaya koyan bazı temel görüngüler olarak hatırlanabilir.
Devamını oku...
Türk Sömürgeciliğinin Yakın Hedefleri Ve Hazırlıkları
Faşist şeflik rejimi ve sermaye oligarşisi Kuzey Kürdistan’da sömürgeci boyunduruğunun devamının yanı sıra, Rojava devriminin boğulmasını, Güney Kürdistan’ın hiç değilse kontrol altında tuttuğu pazar ve nüfuz alanı haline getirilmesini kendi “bekası” sayıyor. Burada “beka”, varlığını sürdürme olarak değil bugünkü gelişmişlik düzeyinin kışkırttığı hırsları, amaç ve hedefleriyle kendisini bölgesel bir güç olarak dayatması sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Böyle olduğu içindir ki, bir bütün oluşturan PKK önderliği ve gerillanın tasfiyesini, Rojava devriminin boğulmasını dikkat merkezinde tutuyor.
İşbirlikçi tekelci Türk burjuvazisinin büyüyen sermayesi, onu, bölgesel bir güç olma yönünde iteklemektedir. Kürdistan gerçekliği ise bu istemin önündeki en büyük engellerden birisi olarak duruyor. Türk sömürgeciliğinin önündeki engelleri tasfiye etmek için geliştirdiği strateji birincisi, Misak-ı Milli sınırları içerisinde gördüğü Musul-Kerkük ve Rojava’yı kapsayan bölgeleri işgal ve ilhak etmeyi; ikincisi de siyasal, ekonomik ve askeri gücünü kullanarak, Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Kuzey Afrika'da emperyal arzuları doğrultusunda kendisine pazarlar, sömürgeler ve nüfuz alanları yaratarak yeni Osmanlıcı hayallerini gerçekleştirme yönelimini kapsıyor.
Devamını oku...
III. Partinin Başarıları ve Güncel Özeleştirel Değerlendirme
Parti 55. yıl dönümü genç bir enerji ve yerel bir savaşçının katılımıyla kutlanıyor. Proletaryanın komünizmine kadar sınıf mücadelesinin sürdürüldüğü misyonunun derin duygusuyla dolu olan parti, sosyalist devrim ve inşanın bir sonraki aşamaya hazırlık olarak, Filipinli ulusal demokratik devrimini zafere ulaşmak için yorulmaksızın tüm fedakarlığı yapmaya hazırdır.
Devamını oku...
“Mücadelemiz son suçlunun tüm ulusların mahkemesi önünde mahkum edilmesine kadar sürecek. Nazizmin ve onun köklerinin nihai olarak yok edilmesi şiarımızdır. Yeni bir barış ve özgürlük dünyası inşa etmek idealimizdir.” Buchenwald toplama kampında hayatta kalan tutsakların ölenler için 19 Nisan 1945 günü düzenledikleri anma töreninde okunan "Buchenwald Yemini"
Devamını oku...
PKK önderi Abdullah Öcalan 25 yıldır İmralı adasında tek kişilik hücrede tutuluyor. Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit en katı biçime bürünmüş, 35 aydır dış dünyayla tüm bağları kesilmiş bulunuyor. Faşist şeflik rejimi tüm hapishaneleri, ağır tecrit, yaygınlaşan işkence, yayın ve kitap kısıtlamaları, mektup ve ziyaret yasakları, infaz yakarak tahliyeleri engelleme, sürgün sevkler ve ziyaretçileri, tutsaklara para, kıyafet gibi ihtiyaçları karşılayanları tutuklama yoluyla faşist toplama kamplarına dönüştürmüş durumda.
Devamını oku...
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 17. Olağan Genel Kurulu Şubat 2024’te lüks bir otelin spot ışıkları altında çalan 1 Mayıs Marşı’yla başladı. Çalan marşa eşlik etmeye çalışan sendikal bürokrasinin ve burjuva solun CHP’sinin takım elbiseli temsilcilerini gördük salonda. Şatafatlı otelin salonundan marşlar ve türkülerle meydanlara, özgürlüğe çağırıyordu DİSK’in sendika bürokrasisi. Sendika bürokrasisinin ağzında içi boşaltılan direniş ve mücadele marşları, bir de mücadeleci sendika başkan ve temsilcilerinin sahneye çıkarak konuşma yaptıkları, sendikal bürokrasiyi eleştirdikleri anlarda daha gür çalındı.
Devamını oku...
Saflaşmanın Keskinliği Ve AKP’nin Hezimeti
31 Mart yerel seçimleri AKP’nin sandık hezimetiyle sonuçlandı. İstanbul ve Ankara’da gerilemeye devam eden AKP, başta büyükşehirler Bursa, Balıkesir ve Denizli olmak üzere birçok il ve ilçede de elinde tuttuğu belediyeleri CHP’ye kaptırdı. Oy oranı yüzde 35,5’e kadar düşen AKP, toplamda CHP’nin 2,5 puan gerisinde kaldı ve seçimlerden birinci parti olarak çıktığını ilan etme imkanını da yitirdi. Faşist iktidar blokunun diğer partisi MHP de, bir dizi belediyeyi kaybetmesiyle ve oylarının 1,1 milyon azalmasıyla, siyasi ortağı AKP’yle aynı hezimeti paylaştı.
Devamını oku...
Son yıllarda emekçi sol harekette yasal imkanlardan “yararlanma”nın yasal çalışmalarla sınırlanmaya, adeta yasallığa batmaya dönüşmekte oluşu çok çarpıcı bir gerçekliktir. Ve bu, emekçi sol harekette parlamenterist eğilimlerin güçlenmesiyle paralel gitmektedir. Emekçi sol hareketin reformist yapıları büyük ölçüde parlamentarizmden mustaripken, devrimci yapılarda ise yasallıkla sınırlanmış bir devrimcilik pratiği ve anlayışı yaygınlaşıyor. Kimi devrimci yapılarda bu durum yerleşip yapısallaşmakta, reformist bir dönüşümün zehirleyici mayası işlevini kazanmaktadır. Günümüzde tasfiyeciliğin en tipik görünümü yasallıkla sınırlandırılmış devrimcilik oluyor; illegal, gizli örgüt ve özgür politik etkinliklerin ve çalışmaların sınırlanıp gerilemesi, tasfiye edilmesi süreciyle paralellik gösteriyor. Devrimci varoluşu tehdit eden yıkıcı, bozucu bu gerçeklik durup dururken emekçi sol saflarda türememiştir. Onun peydahlanması siyasal sınıf mücadelesinin son dönem koşullarıyla bağlıdır, ama aynı zamanda kuvvetli tarihsel beslenme kaynaklarına ve zemine de sahiptir.
Devamını oku...
Erkek Egemenliği ve Kadın Özgürlük Mücadelesinin Dünyasal Gelişimi
1) Emperyalist küreselleşme öncesi dönemde kadın emeğinin, kadın işgücünün yaygın bir şekilde kullanımı ile evsel köleliğin, modern burjuva ailenin gelişimi arasında oluşmuş denge taşınabilir durumdaydı. Emperyalist küreselleşme bu dengeyi bozdu, parçaladı, burjuva aileyi krize soktu, kadın işgücünü nicelik olarak şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde toplumsallaştırdı, dolayısıyla cins çelişkisini bütün yönleriyle büyüttü.
Devamını oku...
I
Lenin bir Marksist’ti. 20. yüzyılda kendisinden sonraki hemen bütün devrimci önderleri Marksist düşünce ve eylemleriyle derinden etkileyen komünist bir önderdi. Öyle ki 20. yüzyılda Marksizm aynı zamanda Lenin’in adıyla birlikte, “Marksizm Leninizm” olarak anıldı. Keza yine Lenin ve Bolşevik Parti’nin görkemli eseri Büyük Ekim Devrimi bütün bir 20. yüzyıla damgasını vurdu. “Dünyaya Lenin’le bakmak” Lenin’in Marksizm ile ilişkilenişini ima ediyor. “Lenin’in Marksizmi”ni gündemleştiriyor.
DEVAMINI OKU...
AKP iktidarı “çalıştay” ve “açılımlar” ile Aleviliğe, Alevi toplumuna dönük yeni bir asimilasyon projesine giriştiğinde, Alevi toplumu ve demokratik Alevi hareketinin tepkisinin en yalın ifadelerinden biri “Devletin Alevisi olmayacağız” çıkışı oldu. “Devletin Alevisi” ifadesi güncel bir iktidar yönelimi olarak dile gelir gibi görünse de aslında daha eskilere giden bir tarihsel, siyasal arka plana sahiptir. Aleviliğin devlet-iktidar eliyle Türkçü ve İslamcı perspektifle yeniden yapılandırılması, asimilasyonu yoluyla tekçi devlete entegrasyonu hamlesi ile buna karşı Alevilerin duyarlılığı ve direnci güncel ve canlı bir konu olmakla birlikte, bu topraklarda devletin Aleviliğe müdahalesi ve kendi “milli” çizgisinde bir Alevilik inşası çabası yeni değildir.
Devamını oku...