Sayı 25 / Mart-Nisan 2017

Kaos, anarşi, kargaşa… Yükselen ırkçılık, faşizm ve politik İslam. Umutsuzluk ve çaresizlik… İdeolojik, politik, kültürel yozlaşma… Belirsizlik, anlam kaybı… Politik mücadelede şiddet araçlarının öne çıkması… Atlatılamayan ekonomik kriz, giderek büyüyen gelir eşitsizliği, işsizlik, yoksulluk… Yön ve hedeften yoksun ayaklanmalar, karşı devrimler… Kadınların uyanışı… Dünyanın bugünkü görünümü böyle. İster ABD’ye, ister Suriye’ye, ister İngiltere’ye, ister Türkiye’ye bakalım, dünyanın bugünkü manzarasından bir parça buluruz.

Varoluşsal kriz, bir ekonomik ya da mali kriz biçimi değildir. Kapitalist düzenin, tarihsel görevi olan, maddi üretim güçlerinin gelişmesi ve buna uygun bir dünya pazarının yaratılması misyonunu tamamlayarak, kendi varoluş koşulları ile çelişkili hale gelmesinin krizidir. Ancak kapitalizm zaten bir krizler düzeniyken, başka bir deyişle, devrevi krizler (aşırı üretim krizleri) kapitalizmin sadece bütün içsel çelişkilerinin serimi olmakla kalmayıp, sağlıklı işleyişinin bir unsuru, bir içsel regülatörü iken, onu, kendi sonuna doğru da olsa, ileriye taşıyan, devindiren içsel yasalarından biri iken, herhangi bir kriz hali neden kapitalizm için varoluşsal bir kriz anlamı kazanmaktadır?

Kapitalist dünya ekonomisini çatırdatan 2008’in o büyük krizi sırasında, en has burjuva iktisatçıların, hatta holding patronlarının bile “Marx haklı çıktı” demelerini neye yormalıyız? Peki ya, 1970’lerin sonlarından itibaren serbest piyasayı neredeyse allah katına yükseltenlerin ve devletin piyasaya müdahalesinden söz etmeyi şirk koşmak sayanların, şimdi krize ve iflasa devlet müdahalesinin bayraktarlığına soyunmalarını?

D. Trump, beklenenin tersine, 28 Kasım 2016 seçimlerinin galibi oldu. ABD sermaye oligarşisinin doğrudan bir üyesi olmasına rağmen, oligarşinin ağırlıklı kesimi Trump’ı değil, H. Clinton’ı destekliyordu. H. Clinton, politik eğilimi bakımından ABD emperyalizmini daha iyi temsil edebilir ve yönetebilirdi. Trump, yalnızca politik eğilimi bakımından değil, kişisel yaşantısı ve iktisadi faaliyetindeki özellikleri bakımından da başkanlık için tercih edilir değildi. Seçilirse, ABD başkanı olarak yeterince saygınlık yaratamazdı. Ama Wall Street’in öncelikli tercihi yerine, Trump seçimi kazandı.

(*Yazının başlığı, Mephisto Kitaplığı tarafından yayınlanan Estetize Edilmiş Şiddet Tupamarolar isimli kitaptan alınmıştır.) Latin Amerika deyince, aklımıza ilk olarak sömürgecilik, işgal, katliam ve tüm bu saldırılara karşı halkların gerillada somutlanan direnişi gelir. Latin Amerika’nın hemen her ülkesinde gerilla hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu hareketlerden biri de Uruguay’daki MLN/T’dir (Ulusal Kurtuluş Hareketi/Tupamarolar). Tupamarolar, açığa çıkardıkları enerji, halka güçlü bir umut taşıyan eylem pratikleri ve gerillayı şehirlerde örgütlemeleri bakımından özgün bir pratik sergilemişlerdir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi