Sayı 54 / Kasım-Aralık 2022

2023 genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça partilerin ve hali hazırda oluşmuş farklı ittifakların seçim taktikleri daha çok tartışılır oldu. Burjuva egemenler cephesinde aylardır süregelen vaatler silsilesi, seçmen hesapları, anket sonuçları, vekil transferleri, cumhurbaşkanı adaylık tartışmaları hız kazandı. Bir yanda önemli oranda işlevsiz olsa da burjuva parlamentodaki vekil dağılımı hesapları, diğer yanda gerçek yetkinin cisimleştiği ve seçimin asıl kritik yanını oluşturan cumhurbaşkanlığı seçimi siyasetin odağında duruyor. Emekçi sol cephede ise AKP-MHP blokunun oluşturduğu saray iktidarından kurtulmanın yolu tartışmaların merkezine yerleşirken yeni ittifaklar ilan edildi, saflaşma daha görünür hale geldi.

Bugünün Türkiye'sinde politik İslamcı faşist diktatörlüğe karşı mücadele açısından bakıldığında iki yol veya iki strateji var. İlki; "Millet İttifakı"nın uygulamakta olduğu parlamento ve seçimlerle sınırlanmış faşist rejimle uzlaşma yolu. İkincisi de fiili meşru kitle mücadelesini yükselterek ve bütün değişik mücadele biçimleriyle besleyip birleştirerek politik İslamcı faşist diktatörlüğü sosyalizme açılan halkçı demokratik devrimle yıkma ve politik özgürlüğü kazanma yolu. Sosyalist Güç Birliği'nin (SGB) tuttuğu yol bu iki stratejiden hangisinin alanına giriyor?

J. Biden, ABD başkanlığını Trump’dan devralırken en çok şu iki konuya vurgu yaptı: ABD hegemonyasını yeniden inşa etmek ve içte iki partinin kitle desteğindeki kutuplaşmayı gidermek. Müttefiklerini yeniden ABD ve NATO etrafında toplayarak, ABD hakimiyetini restore etmeyi öne çıkardı. ABD hakimiyetinin 90’lı ve 2000’li yılların başlarındaki düzeyde mümkün olmayacağı, gerilemeye başladığı açıktı. Ama yine de Biden yönetimi, NATO’yu toparladı, hatta Ukrayna savaşıyla daha da genişletti. QUAD askeri paktını devam ettirirken, yeni olarak AUKUS’u ekledi. AB emperyalist ülkelerini kanatları altına yeniden alarak ayrı bir güç odağı olarak gelişmelerini şimdilik önledi. Paris İklim Anlaşması’na ve BM’ye bağlı bazı uluslararası kuruluşlara geri döndü. Muhtemelen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Antlaşması müzakerelerini yeniden rayına koymaya çalışacak.

Yunanistan ve İspanya’da halk ayaklanmalarından sonra, ayaklanan halkın potansiyelini seçimlerde arkalayan iki parti yükseliş yaşadı. Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos. Her ikisi de ittifak güçlerinden oluşuyordu ve homojen değillerdi. Syriza, Yunanistan Komünist Partisi’nin içerideki kanadı oluşturan kesimin diğer bazı sol örgütler ve ekoloji hareketiyle birleşerek oluşturduğu Synaspismos’dan (Koalisyon) geliyor. Synaspismos seçimlerde 2004 yılına kadar % 3-6 arası oy alabiliyordu.  2004’de Synaspismos’un başat güç olduğu pozisyonda kurulan Syriza, oy oranını 2012’nin iki seçiminde art arda yaklaşık % 16,8 ve % 26,9’a çıkarabildi. Ocak 2105 seçiminde ise % 36,4 oy alarak birinci parti oldu.

2019 halk ayaklanmasının ardından önce yeni anayasa için kurucu meclisin kuruluşu, daha sonrasında da sosyal demokrat Gabriel Boric’in seçim zaferi ve yeni anayasa taslağının referanduma götürülmesi Şili'yi enternasyonalist emekçi solun dikkat merkezine oturtan temel eşikler oldu. "21. yüzyılın ilk anayasası” veya “insanlık tarihinin en ileri anayasası” olarak tanımlanan taslağın referandumda reddedilmesi ile hayal kırıklığıyla birlikte ülke aniden dikkat merkezinden çıktı. Değişim umudunu anlık melankoli ve inkar izledi. Şili unutuldu, bu kez Lula’nın Brezilya’daki seçim mücadelesi öne çıktı. Bu seyir, yani hızlı enerji ve yükseliş ile ani düşüş ve yenilgi reformcu strateji ve politik taktiklerin ortak bir özelliğidir. Süreci değerlendirip dersler çıkarmak yerine inkarcı “gündemden çıkarma” veya “zamanlama” tartışmalarına darlaştırma öteki bir eğilimdir.

Rojhilatlı Jina Amini, 13 Eylül’de İran’da faşist molla rejimine bağlı “Gaşt-e Erşad” (İrşad Devriyesi) adlı ahlak polisi tarafından başörtüsünün altında saçı görüldüğü için vahşice dövülerek katledildi. Jina Amini’nin mezarı başında açılan “Mahsa, sen ölmezsin. Ve artık senin adın bir semboldür” ve “Jin, Jiyan, Azadi” yazılı pankartlar isyanın parolası oldu. Ayaklanmanın sokağa taşmasını sağlayan kıvılcım Rojhilat’ta Kürt kadınlarının isyan etmesiyle başladı. Kürt kadınları, geçtiğimiz ay tecavüze uğramamak için kendini savunurken binadan atlayıp yaşamını yitiren Şiler Resuli’nin arkasından katilin “Bir kişi değil, bütün devletin ve kanunların” olduğunu dile getirdi. “Jin, jiyan, azadi” sloganıyla Kürdistan’da başlayan kadın isyanı İran’da 170’den fazla kente sıçradı. İran’da kadın kitleleri 1979 yılından sonra ilk kez bu denli büyük bir halk ayaklanmasına öncülük etti, rejimin beden politikalarına karşı kitlesel, yaygın, ölümüne sokaklara dökülüp, radikal eylemler örgütledi.

2-9 Eylül 2022 tarihleri arasında Afrika kıtasının Tunus ülkesinde Tabandan Kadınların 3. Dünya Kadın Konferansı düzenlendi. 42 ülkeden 450 kadının katıldığı konferans dünyadaki mücadeleci kadınlar için bir paylaşım zemini sundu. HDP, SKM, TJA, Emekçi Kadınlar (EKA), Yeni Kadın, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi, Alınteri, TOMİS Sendikası, Enternasyonal Emekçi Kadın Komisyonu PiA ve Yeni Kadın Dünyası dahil olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’dan kadınların da geniş katılım gösterdiği konferans hakkında birçok haber ve yorum kaleme alındı. Biz bu yazıda Dünya Kadın Konferansı'nın uluslararası kadın özgürlük mücadelesi açısından önemine odaklanmak istiyoruz.

Marx ve Engels’in öncülüğünde 1864’te kurulan Uluslararası Emekçiler Birliği’nin (1. Enternasyonal) tüzüğünde “İşçilerin kurtuluşu ne yerel ne de ulusal, ama uluslararası bir sorundur” ifadesi proletarya enternasyonalizmini şekillendirdi. Bu uluslararası sorun ancak maddi zemini dünyasal bir sistem haline geldiğinde mümkün olan komünizm ile çözüme kavuşabilirdi. Daha 1848 devrimlerinin ön gününde Komünist Manifesto “İşçilerin vatanı yoktur”, “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz” sloganlarıyla proletarya enternasyonalizminin teorik ideolojik temelini atmıştı. Marx ve Engels Komünist Manifesto’da “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” demişlerdi. Lenin emperyalizm ve proletarya devrimleri çağında bu sloganı “Dünyanın bütün işçileri ve ezilen halkları, birleşin!” formunda içeriklendirerek, Marksist Leninist Komünistler ise içerisinden geçmekte olduğumuz emperyalist küreselleşme evresinde Leninist yöntemi izleyerek bu sloganları “Dünyanın bütün işçileri ve ezilenleri, birleşin!”  şeklinde içeriklendirerek güncellediler.

26 Nisan 1996 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması sonra Orta Asya’da ortaya çıkan sınır güvenliğini sağlamak, bölgesel güvenlik sorunlarını çözmek amacıyla Rusya ve Çin’in öncülüğünde Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan oluşan beş ülke Şanghay’da toplanırlar ve   “Şanghay Beşlisi” adı verilen örgütü kurarlar. Bu zirvede ayrıca “Sınır Bölgelerindeki Askeri Alanlarda Güven Artırıcı Önlemlere İlişkin Anlaşma” da imzalanır. İkinci Devlet Başkanları Zirvesi 24 Nisan 1997’de Moskova’da gerçekleştirilir. Bu zirvede sınır bölgelerindeki silahlı kuvvetlerin azaltılması, askeri konularda karşılıklı bilgilendirme gibi konular gündemde yer alır. Sonuçta bu zirvede “Sınır Bölgelerinde Askeri Gücün Karşılıklı Azaltılması Anlaşması”  imzalanır.

Rojava devriminin komünist öncülerinden Şenol Sağaltıcı (Ferhat Erebo) ve Ümit Tekin (Metîn Dîcle) devrimci görevleri sırasında faşist Türk devleti tarafından alçakça katledildiler. İki komünist öncü, Rojava devriminin komünist bileşeni Marksist Leninist Komünist Parti saflarında devrimde yerlerini aldılar. Dünya halklarına umut olan Rojava devriminin savunulmasından inşasına ve tüm ihtiyaçlarının örgütlenmesine kadar görev almakta tereddüt etmediler. “Bedel kapılarından geçilmeden” devrim yapılamayacağını söyleyen komutanları komünist önder Baran Serhat’ın izinden yürüyerek ölümsüzleştiler. Ferhat Erebo, Yapıcılar Kolektifi tarafından hazırlanan “Bir MLKP Belgeseli: Dema Baranan” için deneyimlerini anlaşmıştı. Belgeselde konuşmanın biri bölümü yer almıştı. Sağaltıcı’nın belgesel çekimi için yaptığı anlatımın ve deneyim aktarımının tamamını yayınlıyoruz.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi