Toplumun ezilen, sömürülen, haklarından yoksun bırakılan sınıf ve kesimleri herhangi bir biçimde harekete geçtiklerinde faşist şeflik rejimiyle karşı karşıya geliyorlar. Değişik kesimlerin taleplerini karşılama ve sorunları çözme yeteneğinden yoksun faşist şeflik rejimi faşist devlet terörüyle, itiraz edenleri, sesini yükseltenleri ezmeye yöneliyor. Değişik toplumsal kesimlerin öncüleri diktatörlüğün ilk hedefi oluyor. Türkiye ucube “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı altında faşist şeflik rejimi tarafından yönetildiği için, antifaşist cephenin geliştirilmesi başta gelmek üzere antifaşist mücadelenin bütün sorunları güncel ve yakıcı. Böyle olmaya da devam edecektir.
Günümüz Türkiye’sinin en önemli gerçeği nedir?
Herhangi bir toplumsal kesim, ister ekonomik, ister akademik, ister sosyal, ekolojik ya da cinsiyet, kültürel veya sportif, ulusal, inançsal ya da siyasi, ne tür taleple yola çıkarsa çıksın, faşist şeflik rejimini karşısında buluyor. Bütün sorunlar, bütün talepler ve bütün yollar faşist şeflik rejimi gerçekliğiyle karşılaşıyor, bütün talep ve sorunlar faşist şeflik rejimiyle mücadele genel sorununa bağlanıyor. Toplumdaki bütün diğer çelişkiler özgün kimliklerini yitirmeksizin devlet-halk çelişkisinin içerisine akıyor, bu potada buluşuyor. Bu çelişki nüfusun çok değişik kesimlerini kendi girdabına çekiyor, derinleşiyor ve keskinleşiyor. Harekete geçen bütün toplumsal kesimler faşist diktatörlüğün politik özgürlüğün kırıntılarına dahi tahammül edemediği, eleştiri, itiraz ve protestoları devlet terörüyle bastırma, ezme faşist saldırganlığına çarpıyor. Faşist şeflik rejimini, faşist diktatörlüğü yıkmak ya da özü politik özgürlüğün fethedilmesi demek olan antifaşist, antisömürgeci, antiemperyalist, cins özgürlükçü demokratik devrim, en yakıcı ve yaşamsal güncel devrimci sorun ve görevdir.
Şeflik rejimi ve faşist şef, ülkücü faşist MHP’nin çok özel katkılarıyla kurulan bir ittifaka dayanarak ayakta durabiliyor. Politik İslamcı AKP ve ülkücü faşist MHP ittifakı, ırkçı şovenizmle dinsel gericiliğin bu özel alaşımı şeflik rejimine damgasını vuruyor. Bu ittifak şeflik rejiminin ayakta kalması için birinci derecede belirleyici olsa da Ergenekoncular ve Perinçek’in Vatan Partisi ile kurulan ittifak da önemsiz değil. Bu iki kesimin bürokrasi içerisinde temsil ettikleri eğilimler var ve keza şovenizmle, sosyal şovenizmle zehirlenmiş ulusalcı kitleler üzerinde belli bir etkileme gücüne sahipler.
Faşist şeflik rejiminin programının merkezinde, yeni-Osmanlıcı yayılma siyaseti ve işgalci savaşlar ile -eğer mümkün olursa - öncelikle Türk burjuvazisinin 100 yıllık Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistan’ını yutarak misak-ı milliyi gerçekleştirme amacı duruyor. Devletin bekasını da bu planın gerçekleşmesinde görüyorlar. Kürdistan’ın petrol kaynaklarını ele geçirmek, bölgenin petrol ve doğal gaz dağıtım yolları üzerinde söz ve etki sahibi olmak, kronik enerji sorununu bu sayede çözmek için yanıp tutuşuyorlar. Bunu ekonomik mali krizi atlatmanın temel yollarından birisi görüyorlar. Diğeri ise, emperyalist küreselleşmenin en sağlam siyasi ve sınıfsal dayanağı işbirlikçi tekelci burjuvazinin içeride işçi sınıfı üzerindeki artı değer sömürüsünü misliyle arttırmaya yönelmesi oluyor. Sermaye oligarşisi zaten bu nedenle de faşist diktatörlüğe ihtiyaç duyuyor.
İktidarın bütün iplerini elinde tutan faşist şef aynı zamanda toplumun Sünni İslamizasyonunu amaçlıyor ve bunu müttefiklerine de dayatıyor. Keza burada eğitim sisteminin İslamcı dönüşümü kadar, kadınların makbul kadın, anne ve eş olarak eve kapatılması önemli bir yerde duruyor. Faşist şeflik rejimi, büyük korku kaynağı gençliğin gözünü açmaması ve başını kaldırmaması için tüm imkânlarını kullanıyor, dinci nesiller yetiştirme amacıyla ideolojik terörle gençlerin beyinlerini çocuk yaşta teslim alma programı uyguluyor.
Açıkça görüldüğü gibi şeflik rejiminin programı işçi sınıfı ve kadınları, Kürt halkını, gençleri, laik yurttaşları, Alevi halkımızı keza Hıristiyan halklarımızı, ulusal toplulukları faşist saldırganlık ve faşist devlet terörünün hedefleri olarak tanımlıyor. Bütün bunlar, faşist şeflik rejimini yıkacak toplumsal ve siyasal güçlerin bileşimi ve yapısının niteliğini açığa çıkartan güçlü verilerdir. Faşist şeflik rejimini yıkacak politik devrim anti sömürgeci, antiemperyalist, cins özgürlükçü ve demokratik niteliktedir.
Seçimlerde kendini “millet ittifakı” olarak tanımlayan CHP-İYİP-SP-DP’nin oluşturduğu blok, Türk egemen sınıflarının ikinci cephesidir. Millet ittifakı içerisinde CHP özel bir konuma sahiptir ve CHP-İYİP, işbirliğinin iki ana gücünü oluşturmaktadır. Bu ulusalcı, gerici, faşist karması ittifakın faşist bloğun ekonomik mali hedefleriyle uyumlu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Keza millet ittifakı açık/dolaylı, misak-ı milli hedeflerini de benimsemektedir. Egemen sınıfın bu ikinci cephesi “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ne karşıdır ve faşist şeflik sisteminin kuruluş sürecinde tasfiye edilen parlamenter sisteme geri dönülmesini istemektedir. Dünkü parlamenter sistemin restorasyonu -“güçlendirilmiş parlamenter sistem” diyorlar- bu cephenin programıdır. Tabii millet ittifakının İYİP, SP, DP bileşenlerinin her biri uygun koşullar oluştuğunda faşist şefle hükümet ortaklığına ve faşist ittifaka dâhil olmaya da hazırdırlar. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” itiraz ediyorlar, ama faşist şeflik rejimiyle, faşist şefle uzlaşma ve işbirliği çizgisi izliyorlar. Bu, güya kendini faşist şeflik rejimiyle uzlaşmaz göstermeye çalışan CHP için de tamamen geçerlidir. AKP’den ayrılan eski bakanlar Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kurdukları partiler de millet ittifakından çok farklı bir pozisyona sahip değiller.
CHP, bütün kritik an'larda uzlaşarak ya da işbirliği yaparak faşist şeflik rejiminin kuruluşuna büyük katkılar sundu. 7 Haziran seçimlerinden sonraki süreç bunları çarpıcı tarzda doğrular. CHP, AKP-MHP faşist diktatörlüğü, faşist şeflik rejiminin kurulmasından sorumludur.
“Millet İttifakı”nın sürükleyici partisi CHP, diğer partilerden farklı bir siyasal pozisyona sahiptir. Bu cephe bir bütün olarak oy desteğini aldığı, etkilediği kesimleri faşizmle, faşist şeflik rejimiyle uzlaşmaya yöneltiyor olmakla birlikte, CHP’nin dayandığı kitle ile ortaklarının dayandığı kitle siyasi eğilimleri ve tutumları itibarıyla geleneksel tarzda farklıdır. Diğer partilerin tabanı muhafazakâr, dindar ya da şoven Türk milliyetçisi eğilimdeyken, CHP’nin tabanı şovenizm ve sosyal şovenizmle zehirlenmiş olmakla birlikte faşist şeflik rejimine ve diktatöre karşı önemli bir mücadele potansiyeli taşımaktadır. Millet ittifakını diğer partilerinden farklı olarak CHP, faşist şeflik rejimine karşı mücadeleye atılmak isteyen, belli bir dönüşüm sürecine giren kitleleri etkileme faşist şeflik rejimi ve diktatörle uzlaştırma çizgisine çekme kapasitesine sahiptir. Antifaşist mücadelenin gelişiminin önündeki en büyük tehlike ve en büyük engeldir bu.
Millet ittifakı da faşist şef kadar, sokakların kargaşa ve kaostan uzak tutulmasını, düzenin hakim olmasını istiyor. Devletin bekası kadar “düzenin hâkim” olması da uzlaşma ve işbirliğine temel olmaktadır. Faşist şef eğer gücü yeterse iktidarının devamı için seçimleri bir tekmede çöpe göndermeye hazır olduğunu yeterli açıklıkla gösterdi. Buna rağmen düzenin hâkim olmasını isteyen millet cephesi ve mimarı CHP, faşizmin seçimler ile gideceği hayalini yayarak, antifaşist kitleleri fiili meşru mücadele çizgisinden uzaklaştırmaya ve parlamenter hayallerle avunmaya yönelterek faşist şeflik rejimine büyük bir destek sunuyor, diktatörün iktidar değirmenine su taşıyarak ömrünü uzatıyorlar.
Düzenin hâkimiyetinin istikrarı, parlamenter rejimin restorasyonu programı, faşist şeflik rejiminin seçimlerle ortadan kaldırılabileceği hayaline dayanan faşist şeflik rejimiyle uzlaşma, uzlaştırma, kritik anlarda işbirliği siyaseti, faşist şeflik rejimine ve diktatöre karşı çıkan kitlelerin etkili bir şekilde mücadeleye atılmasının önündeki en büyük engeldir. CHP’nin yürüttüğü faşist şeflik rejimi ve faşist şefle uzlaşma ve işbirliği siyasetinin kitleler içerisinde etkisiz hale getirilerek yenilgiye uğratılması, birleşik antifaşist fiili meşru mücadelenin yükseltilebilmesinin ve faşizmin yenilgisini hazırlamanın birinci temel koşuludur.
Genel olarak siyasal güçlerin sıralanışı bakımından olduğu kadar özel olarak faşist şeflik rejimine karşı mücadele eksenindeki siyasal saflaşmaların projeksiyonundan bakıldığında toplumun sömürülen sınıfları, baskı ve aşağılamaya uğrayan ezilen, haklarından yoksun bırakılan toplum kesimleri egemen sınıfların iki ana cephesi dışında, bu iki cepheden ayrı olarak, işçi sınıfı ve ezilenler cephesini, 3. cepheyi oluşturmaktadır. Türkiye emekçi sol hareketi, Kürt ulusal demokratik hareketi, demokratik Alevi hareketi, yaşam tarzı özgürlüğü isteyen laikler, demokratik kadın hareketi, ekolojik mücadele yapıları, LGBTİ+’lar nesnel olarak bu cephenin toplumsal bileşenleridir. Siyasal özneler düzleminden ele alındığında 3. cephe HDP-HDK ekseninde belirginlik kazanmakta, HBDH ise 3. cephenin başka bir görünümünü, bir başka boyutunu vermektedir. Bunlar, politik özgürlük mücadelesinin ve faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin ana dayanakları durumundadır.
Tutarlı antifaşistlerin cephesel ilişkilerinin gelişimi bakımından acilen aşılması geren temel sorunların vurgulanmasında yarar var:
Birincisi, emekçi sol hareketin saflarında yürürlükteki rejimin faşist diktatörlük olduğu gerçeğini kavramayan, kabul etmeyen veya inkâr eden, bir şekilde faşizmle uzlaşmaya çıkan, emekçi sol saflarda parlamenter hayaller yayan tanım ve analizler ile ideolojik-teorik mücadele, keza benzer siyasi eğilimlerin işçi sınıfı, gençler, kadınlar ve tüm ezilenler, faşist şeflik rejimine karşı mücadeleye yönelen kitleler nezdinde teşhiri, etkisizleştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.
İkincisi, emekçi sol hareketin ihmal edilemez bir kısmı, antifaşist öznelerin bir bölümü işaret edilen antifaşist cephesel eksenlerle buluşamamış, politik özgürlük için faşist şeflik rejimine karşı cephesel bir ilişkilenişe girememiş, girmemiş olmaları antifaşist mücadelenin bir zafiyeti olarak kendisini göstermektedir.
Üçüncüsü, emekçi sol hareket içerisinde yer alan kimi yapıların, birleşik antifaşist mücadelenin geliştirilmesi, faşizme karşı cepheleşmek söz konusu oldu mu açık, örtük, doğrudan ya da dolaylı bujuva solla ilişkilenmeyi öncelikli sorun görmeleri diğer bir temel sorun ve zaaftır. CHP ile ittifak yönelim ve çizgisi parlamenterist yaklaşımlarla, antifaşist kitlelerin fiili meşru mücadelesini küçümsemeyle, kitlelere güvensizlikle el ele gitmektedir.
Antifaşist mücadelede ittifaklar ve antifaşist cephenin geliştirilmesi sorunlarının başına şu ya da bu şekilde etiketlenerek CHP ile ittifakın konması özünde üçüncü cephe siyasetini reddedilmesidir. Bu eğilimlerle açıkça mücadele edilmezse faşist diktatörlüğün yıkılması ve halkçı demokratik bir iktidarın kurulması yolunda ilerlenemez, hatta antifaşist mücadelenin burjuvazinin diğer kesimine ve cephesine yedeklenmesi önlenemez.
Dördüncüsü, nesnel olarak faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin merkezini ve omurgasını oluşturan, kendisi de esasen antifaşist cephenin bir biçimi olan HDK-HDP, bu gerçekliğin koşulladığı ve keza bu misyonun gerektirdiği stratejik hareket tarzını geliştirmekte zorlanmakta ve yalpalamaktadır. Hatta zaman zaman 3. cephe siyasetinden sapmakta, 3. cephe siyasetinin dışına düşmektedir. Faşist şeflik rejiminin halkın fiili meşru mücadelesiyle yenilgiye uğratılması, halkçı demokratik iktidar kurma hedefi ve halkçı demokratik bir program ile faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin ve antifaşist cephenin geliştirilmesi, 3 cephe siyasetinin faşizm koşullarına uyarlanmasından başka bir şey değildir.
Beşincisi, “en geniş antifaşist cephe” adına faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin içinden geçilmekte olan anında mümkün ve gerçekleştirilebilir olanı ihmal etmek, önemsizleştirmek, elde etmeye çalışmamak emekçi sol hareketin saflarındaki var olan, günün acil antifaşist görevlerinden imtina eden, kaçan bir eğilimdir. Antifaşist cephe aynı zamanda bu türden eğilimlerle mücadele içerisinde gelişebilir.
Emekçi sol saflarda bu zaafların ve zayıflıkların aşılması yönünde ideolojik mücadelenin geliştirilmesi antifaşist cephenin, faşist şeflik rejimine karşı direnişin gelişimine büyük bir itilim kazandıracaktır.
Kendisini tutarlı ve kararlı antifaşist olarak gören fakat antifaşist cepheleşme çalışmalarına yönelmeyen politik öznelerin kendi pozisyonları ve faşizme karşı mücadelenin verili durumunu nasıl değiştirebilecekleri ve antifaşist güçlerin ciddi ve kapsamlı bir politik hamleyi nasıl yapabileceği üzerine düşünme sorumlulukları vardır. Böyle acil ve ertelenmez bir sorumluluktan imtina etmeleri kendilerini amaçlaştırmak gibi politik akımları kötürümleştiren bir yönde derinleşmelerini getireceğinin ayırtında olmalıdırlar.
Antifaşist mücadele stratejisinin temel sorunları, ayırıcı çizgileriyle şöyle özetlenebilir:
I
Faşist şeflik rejimine karşı mücadele, diğer bir anlatımla “antifaşist mücadele” iktidar mücadelesidir. Antifaşist mücadele yalnızca sömürgeci işbirlikçi tekelci burjuvazinin faşist devlet biçimini değil aynı zamanda onun sınıf iktidarını ve egemenlik aygıtı burjuva devleti tasfiye etmeyi hedef alır. Faşizm, işbirlikçi tekelci burjuvazinin en gerici, en şoven, en emperyalist, en saldırgan açık terörcü diktatörlüğüdür.
Orta burjuvazinin saflarından faşist devlet biçimine karşı çıkışlar burjuva sınıf egemenliğine ve burjuva devlete yönelmez, yönelemez; onların faşizme muhalefeti devletin faşist biçimine karşı çıkmakla sınırlı kalır. Burjuva devlete onların da diğerleri kadar ihtiyacı vardır. Burjuva devleti hedefleyen her devrimci harekete, yalnızca karşı çıkmazlar, ezmek için ellerinden geleni yapacaklarından da kimsenin kuşkusu olmasın, açıkça karşı devrimcidirler.
II
İşçi sınıfı ve emekçilerin, tüm ezilenlerin, halklarımızın faşist şeflik rejimine ve diktatöre karşı mücadelesi bütün değişik biçimleriyle meşrudur. Faşist şeflik rejimine karşı mücadeleye değişik kesimler değişik biçimlerde ve farklı düzeylerde katılabilirler, ancak halkın faşizme karşı silahlı direniş ve fiili meşru mücadele hakkı reddedilmez, halkın direniş hakkının reddi faşist şeflik rejimine hizmet eder. İşçi sınıfı ve ezilenlerin, halklarımızın faşizme karşı silahlı direniş hakkı, fiili meşru mücadele hakkı dokunulmazdır, kutsaldır.
Birleşik antifaşist mücadele de fiili meşru mücadeleyi temel alır.
III
İşçi sınıfı faşizmle olduğu kadar, faşizmin temelini oluşturan kapitalist sistem ve burjuva sınıf egemenliğiyle de uzlaşmaz karşıtlık halindedir. Keza sömürgeci boyunduruğu kırma mücadelesi yürüten Kürt ulusu, varlığını tehdit eden Türk burjuva egemenliğinin faşist biçimine olduğu kadar bizzat kendisine de karşıdır. Toplumun sömürülen sınıf ve katmanlarının, ezilen sömürülen, haklarından yoksun bırakılan toplumsal kesimlerin nesnel toplumsal durumları, nesnel iktisadi ve toplumsal çıkarları onların antifaşist mücadelesini burjuva egemenliğin faşist devlet biçimine olduğu kadar onun temeli burjuva devlete ve egemen sınıfın kendisine de yöneltir.
IV
İşçi sınıfı ve ezilenlerin iktidar mücadelesi, hemen ve doğrudan faşist diktatörlüğü yıkmayı, antifaşist demokratik halkçı programı uygulamayı görev edinen anti-sömürgeci, cins özgürlükçü, antiemperyalist, demokratik karakterli politik devrim mücadelesidir.
V
Faşist diktatörlüğü yıkmayı hedefleyen mücadele stratejisi kendisini yasallıkla sınırlandırmaz, bilakis fiili meşru mücadeleyi temel alır. Parlamentoyu, parlamento dışındaki antifaşist mücadeleyi geliştirmek amacıyla halklarımıza, işçi sınıfı ve ezilenlere hitap edilecek bir kürsü olarak kullanmayı reddetmeksizin, halkın parlamentoya umut bağlamasına karşı, burjuvazinin CHP başta gelmek üzere faşist şeflik rejimiyle çelişkisi olan kesimlerinin yaydıkları parlamenter hayallerle sistematik biçimde mücadele etmeyi şart koşar.
VI
Faşist şeflik rejimine ve diktatöre karşı direniş, faşizme karşı direnen siyasi ve toplumsal güçlerin birleşme, cepheleşme istek ve eğilimi, faşizmin yenilgisi ve devrimin zaferinin kilometre taşlarıdır. Faşist şeflik rejimine karşı mücadelede sonuna kadar kararlı güçlerin, faşist şeflik rejimini yıkmak, demokratik halkçı bir iktidar kurmak ve halkçı demokratik programı uygulamak amacıyla, fiili meşru mücadele stratejisine dayanan birleşik antifaşist bir merkez oluşturmaları ve faşizme karşı mücadelede en geniş antifaşist özneleri antifaşist cephede birleştirme çizgisinde harekete geçmeleri, politik ve toplumsal atmosferi halklarımız lehine değiştireceği gibi, inisiyatifin ve moral üstünlüğün antifaşist güçlere geçmesini sağlar ve faşizme karşı mücadeleye büyük bir itilim kazandırır.
VII
Antifaşist cephenin geliştirilmesi için tutarlı antifaşist özneler her düzeyde etkin olmalıdır. Kuşkusuz, merkezi olarak siyasi öznelerin birleşik bir antifaşist mücadele merkezi oluşturmaları büyük bir kazanım ve antifaşist mücadelenin ve antifaşist cephenin gelişiminde çok büyük bir ileri adım olur. Antifaşist cepheleşme siyaseti hem kentler düzeyinde hem de gençlik, kadın gibi değişik kesimlerde ve tabi emekçi semtler, fabrikalar, işletmelerde, üretim ve yerleşim birimlerinde, antifaşist direniş komiteleri biçiminde aşağıdan ve en yaygın biçimde geliştirilmelidir.