Bir Kampanyanın Dersleri: Ses Ver Şiddeti Durdur

“Kadınların tarihi her şeyden evvel baskı altına alınışlarının ve bunun gizlenişinin tarihidir.” (Andre Michell)

ESP-Sosyalist Kadın Meclisleri, dört aya yakın bir süreyi kapsayan çalışma yürüttü. Kadına yönelen şiddet ve kadın cinayetlerine karşı “Ses Ver Şiddeti Durdur” kampanyasını başarıyla tamamladı. SKM’nin çağrısına üçyüz bin insan ses verdi. Üçyüz bin insan kadının tarihsel yok sayılmışlığına, yalnızlaştırılmasına, köleleştirilmesine isyanın sesi oldu. O sesler yüzlerce kadının slogan sesinde Ankara’da, mitingde dondurucu soğuğa rağmen bahar havasını taşıdı.

Kampanya; kadına dönük gizlenen baskının üzerindeki giz perdesinin kaldırılması anlamına geldi... Geniş kadın kitleleri de baskının en vahşi biçimi olan şiddeti gizlemeyerek, kutsal ev duvarları arasına hapsetmeyerek baskıya açık bir tutum almaya yöneliyor... Artık kadını köleleştiren baskı ve saldırılar gizli kalmayacak. Kampanya bu mesajı verdi ve imza veren yüzbinlerce kadın kendine dönük şiddeti bir sır, utanılacak bir ayıp olmaktan çıkardı. Saklamanın yerine mücadele isteği konuldu... Artık kol kırılıp yen içinde kalmayacak...

Sosyalist kadınlar kampanyayla heyacanla, enerjiyle birikmiş binlerce yıllık öfkenin yıkıcı gücüyle yüz-binlerce kadına siyasetin, toplumsal yapının cinsiyetçi yüzünü teşhir edip özgürleşmenin fethine çıktılar. Kutsal eşiğin ardında başlayan isyan, eşik aşılarak kadın toplumsallaştı... Sorun toplumsallaştı.. İsyan toplumsallaştı... SKM’lerin başlatmış olduğu “ses ver şiddeti durdur”, “şiddete karşı 1 milyon imza” kampanyası bu bakımdan iddialı bir çalışmadır. SKM çalışmaya başlarken; kadına yönelik şiddete karşı imza; toplumu erkek egemenliğinin zorbalığına karşı taraflaştırmak, harekete geçirmek anlamındadır dedi.

Tüm dünyada kadına yönelik şiddet ortalama olarak yüzde 10 oranında artmış durumda. Dünyanın yarısını oluşturan biz kadınlar, erkek cinsinin ve erkek egemenliğinin şiddeti altında yaşamaya mahkum ediliyoruz. Türkiye’de ise son sekiz yılda şiddet %1400 arttı. Türkiye istatistiklerine bakarsak eğitimsiz kadınların %48'i, eğitimli olanların ise %51’i fiziksel ve sözlü şiddet görüyor. Üstelik bunu bir diğer kişiye anlatamama oranı da yine bir hayli yüksek.

Ezen cinsin tarih, devlet ve iktidarın tüm kuvvetlerini arkalayarak kadın cinsine saldırması temel bir toplumsal soruna dönüşmüştür. Öldürülen her kadınla bir cinsin geleceği, özgürlüğü, yaşam güvencesi tehdit edilmektedir. Devlet, yargı, erkek koalisyonu bu kanlı tablonun esas sorumlularıdır. Kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet ayrımına dayanan ataerkil toplumsal ilişkileri yeniden üreten sistemin araçlarından, yöntemlerinden biridir. Tarihle, felsefeyle, toplumbilimle, biyolojiyle desteklenen, ideolojik olarak durmadan yeniden üretilen bir sistemdir bu.

Şiddet, cinsiyetçi ataerkil egemenliğin koruyucusudur. Erkek cinsin ekonomik üstünlüğüyle mülkiyet sahipliği temeline dayanan bu şiddet, kadının köleliğinin devam etmesi için sistematik olarak erkek cinsin uyguladığı baskıdır. Erkek egemen sistemin en acımasız yüzüdür. Şiddet; kadınla erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinin tarihsel göstergesidir. Erkeğin egemenlik aracıdır. Cinsiyetçi sistemin yapısal sorunudur.

Kadına yönelik cins kıyımına dönüşen şiddeti, sadece kadınların sorunu olarak görmek, sorunun toplumsal ve politik niteliğini kavrayamamaktır. Böylesi tarihsel, toplumsal bir sorunun çözümü ancak ve ancak başta kadınların, kadın örgütlerinin ve tüm ezilen toplumsal kesimlerin devrimci eyleminin konusu haline getirilmesiyle sağlanabilir. Devlet desteğiyle toplumun yarısına yönelik yaşanan cinsiyetçi kıyım karşısında özgün bir mücadele hattı geliştirilmelidir. Bu mücadele gelip geçici değil, süreğen ve kararlı bir biçimde yürütülmelidir. Bu şiddete karşı çıkmayan/çıkamayan başta kadın olmak üzere erkeğin de, kadınların özgürleşmesi mücadelesinde sözü olamayacaktır. Sorunu bir insana yöneltilen şiddet boyutundan çıkarıp, şiddetin kadının köleliğinin devamı olduğunu anlamak, çözüme bir adım yaklaştıracaktır.

Ancak Türkiye’de kadınlar arasında demokratik cins bilincinde bir gelişme var. Kadınlar yaşamlarından memnun değiller. Geçmişten farklı olarak artık itiraz ediyorlar. Bağımsız bir birey, insan olarak tanımlanmak istiyorlar ve haklarının olduğunun bilincini her geçen gün daha fazla kazanıyorlar. Toplumsal kadınlık rollerini şu ya da bu düzeyde reddediyorlar. Mutsuz evliliklere hapsolmak istemiyorlar. Toplumu henüz değiştiremeseler de en azından kendi hayatlarını değiştirmek istiyorlar. Erkek şiddeti, tam da bu değişim isteğini boğmaya yöneliktir. Katledilen kadınların bir kısmı aile töresine uymadıkları, bir kısmı boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Erkek şiddetini destekleyen devlet de ailenin mevcut durumunu korumaya çalışıyor. Kadınları katleden “Aile reisleri” ile mahkeme reisleri arasında oluşan kutsal ittifak, statükoyu korumayı hedefleyen gerici bir ittifaktır. Kadını boğan ve isyan ettiren bu koşulları değiştirme amaçlı mücadelesini “kadının görünmez isyanı” olarak tanımlıyoruz. Amacımız bu isyanı görünür kılmak ve toplumsal bir harekete dönüştürmektir.

“Kadına yönelik şiddet” kampanyasının özü, kadının evde yaşadığı şiddetin toplu bir meşru müdafaayla, bir kitle hareketiyle yanıtlanmasıdır. Kadınların tek tek, yalıtık olarak yaşadığı şiddet olgusuna karşı, bütün kadınları birleştiren bir kitle hareketi yaratmaktır. Kadın kitlelerinin cins bilincinin ve devrimci enerjisinin uyandırılması için bu kampanya önemli bir zemin yarattı. SKM’nin siyasetin merkezine yürüme çağrısı kadın kitleriyle buluştu. Aynı zamanda sosyalist bir partinin kadın özgürlük mücadelesiyle kurduğu ilişki bakımından da kampanya yeni bir eşikti. Kadınların öncülüğü ve iradesini kabul ederek, seferber olan bir parti için, kadın önderleşmesinin siyasi öznede belirginleşmesidir.

Kampanya yürüttükleri mücadelenin toplumdaki güçlü karşılığını gören güçlerimize özgüven aşıladı. Kitlelere gitme enerjisini tazeledi. Partiyi belirli bir toplumsal sorunun siyasi muhatabı olma yönünde geliştirdi.

Kampanya, hem toplumsal bilincin gelişimine, hem de duyarlılığın artmasına hizmet etmiştir. Toplumsal bir gündemi, somut siyasi çalışmaya konu etmiştir.

İmza masaları, çalışmanın merkezlerinde duruyordu. Masalar, kitlelerle uzun vadeye yayılmış ve sürekli temas noktaları olarak rol oynamıştır. İmza toplama çalışması aynı zamanda kampanya finali olan mitingin de kitle katılımının örgütlenmesine hizmet etmiştir. Diğer bir imza toplama kanalı ise birebir çalışma yürüten gönüllü halkalarıydı. Parti kuvvetleri dışında kalan belirli bir kesimi de imza gönüllüsü olarak örgütlemekte kampanya başarı elde etti. Ancak bu halkaların çapı, hedeflenen sayıya ulaşmak bakımından yetersiz kaldı.

1 milyon imza hedefi gerçekleştirilemese de kampanyaya iddia ve motivasyon katmıştır. Ayrıca bilinmelidir ki 1 milyon hedefi de ulaşılmaz ve imkansız değildi. Eğer kampanya başından itibaren son aylarda yakalanan tempo, plan ve disiplinle yürütülmüş olsaydı, 1 milyon hedefine de ulaşılabilirdi.

Marx, “Kadının durumu toplumun aynasıdır” der. ESP-SKM, buradan hareketle kadına yönelik şiddeti toplumsal bir sorun olarak gördü. Sorun etrafında politik bir saflaşma örgütledi: Kadına şiddete karşı olan çoğunluk ve bunu savunan azınlık. Devleti sorunun muhatabı olarak teşhir tahtasına koydu: Şiddete maruz kalan kadınları korumayan devletin bu şiddetteki sorumluluğunun altını çizdi.

SKM kampanya sürecinde dinamik, sürükleyici bir güç olarak konuyu parti gündemine taşıdı. Kampanyayı partiye mal etti. Tüm parti örgütlerini harekete geçiren bir çalışma tarzı ortaya çıkardı.

Bu sorun ekseninde toplumu aydınlatmak, siyasi teşhir, ajitasyonun yanı sıra, yine bu zeminde parti kuvvetlerini aydınlattı. Erkek atölyelerine somut siyasal bir biçim kazandırdı. Kadına yönelik şiddetle ilgili olarak yapılan atölyeler, erkek sosyalistlerin kampanya çalışmalarına katılım düzeyini artırdı.

Kampanyanın somut kazanımlarından birisi de erkek sosyalistlerin bu siyasi mücadele içinde somut olarak değişmesi, dönüşmesi oldu. İmza masalarında çalışan erkekler, şiddete uğrayan sayısız kadınla yüzleşti, soruna dokundu, etkilendi. SKM partinin yarısıdır fikrinin kavranması, aynı zamanda kadın kitleleri arasında parti çalışması anlayışının kavranmasına uygulamalı olarak hizmet etti.

Bu çalışma aynı zamanda, kadınların kadrolaşmasının ve önderleşmesinin kitlelere dönük çalışma içerisinde ve erkek egemen düzenle siyasal mücadeleler içerisinde gerçekleşeceğini de bir kez daha gösterdi. Kitlelere gidildiğinde, düzenle somut mücadelelere girişildiğinde, bunun kadın inisiyatifini nasıl geliştirdiği, güçlendirdiği somut olarak görüldü. Kitlelere bu yöneliş, kadın yoldaşlar arasında kadın çalışmasına ilgisizliği de kıran bir rol oynadı.

Özetle, yüzbinlerle yüz yüze geldiğimiz bu kampanya, hem kadın hem erkek yoldaşları, bütün partiyi belli ölçülerde değiştirdi. Yürünecek yolu gösterdi.

Kampanya sürecinde bizimle temasa geçen, irtibat bilgilerini veren binlerce kadın oldu. Bu teması canlı kılmak, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede bu ilişkileri bir güce dönüştürmek, hemen önümüzde duran bir görevdir. SKM, bu amaçla yerel kadın kurultayları düzenleyerek bu güçlerle canlı bir ilişki kurmaya yönelecektir.

Kuşkusuz kadına yönelik şiddet, cinayetlerden ibaret değil. Karakollarda, sokakta, okulda, medyada, savaşta, kadının olduğu her yerde kadına dönük şiddet sistematik olarak devam ediyor. Kadın siyasetçiler TMY adaletsizliği ile dört duvar arasına konuyor. Dağlarda Kürt kadınları kimyasal silahlarla katlediliyor. SKM, kadına yönelik şiddetin tüm boyutlarıyla mücadelede etkin yerini alacaktır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi