I. Genel Konferans Değerlendirmesi / ESP

Yoldaşlar,

Genel Konferans, Haziran’dan beri Partimizin gündeminde bulunuyor. Önce Haziran’dan Kasım’a tartışmalar ve hazırlığın yanı sıra bir ölçüde değiştirici pratik adımları da attığımız; sonra da 8-12 Kasım tarihinde 145 delegenin katıldığı beş gün süren Konferans olarak; akabinde şimdi Konferans’ın açığa çıkardığı parti iradesini somutlaştırmak ve pratikleştirmek biçiminde Konferans gündemimizde bulunuyor. Önümüzdeki aylarda, parti iradesi haline gelecek Konferans öngörülerini pratikleştirmeye çalışacağız. Yani Konferans gündemimizden çıkmış olmayacak.

Bu birkaç cümlelik fotoğraf dikkatimizi “sürekliliğin” önemine çekiyor.

Konferans değerlendirmesi söz konusu olduğunda hepimizin aklına gelecek ilk soru, onun amacına ulaşıp ulaşmadığı, partimizin yaşantısında bu “an” için oynaması gereken, beklenen ve istenen rolü oynayıp oynamadığıdır?

Konferans delegelerinin çarpıcı kanısı, duygu ve düşüncesi Konferansın beklenen rolü oynadığı şeklindedir.

Kuşkusuz hazırlık süreci dahil Konferansın eksikleri söz konusu yapılmakta, somut olarak Konferansa dikkate değer eleştiriler de yöneltilmektedir. Bununla birlikte kuşkusuz Konferans partimizin moral manevi birliğini sağlamış, parti çalışmasının bütünlüğü gerçekliğinin önemini, partinin örgütsel ve siyasi gelişiminin yönünü açığa çıkartmıştır.

Kendi verili durumundan memnun olmayan partimiz, Konferans ile bu durumu değiştirmeye girişmiş, değişim istek ve iradesini somutlaştırmıştır. Kuşkusuz gelişmenin eşitsizliği bir gerçektir ve bu nedenle değişime ayak uyduramama biçiminde bir direnç de vardır.

Parti, Konferansta kendini anlama, çözümleme ve kendi gelişimini yönetme gücü kazandı. Konferans partimizin misyonu ve vizyonuna dair belirsizlikleri ortadan kaldırmak, partide düşünce birliğini kurmak, ihtiyaç duyulan iç aydınlanmayı sağlamak bakımından çarpıcı bir gelişme sağladı. Fakat tabii ki bütün sorunlar ortadan kalkmış değildir. Partinin varlık koşulunun anlaşılmasını, misyon ve vizyonunun kavratılmasını hedefleyen ideolojik mücadele ve eğitim çalışmalarının yürütülmesi görevleri gözden kaçırılmamalıdır.

Parti, Konferans fotoğrafında kendi örgütsel gerçeğini çok canlı biçimde gördü. Konferans gerek partinin örgütsel zayıflıklarının sergilenmesi ve anlaşılması, gerekse de örgütsel sorunlara çözümler oluşturma ve bir örgütsel gelişim stratejisi belirlemek bakımından üzerine düşeni güçlü bir biçimde gerçekleştirmiştir. Şimdi Konferanstan sonra örgütlenme sorunlarının bilincinde, onları çözümlemiş, çözüm yolları inşa etmiş, düşüncesi aydınlık, bu çözümleri uygulama enerjisi, gücü ve iradesine sahip bir partiye ulaşmış bulunuyoruz. Kuşkusuz Konferansın inşa ettiği örgütsel gelişme stratejisini iller ve ilçeler düzeyinde somutlaştırarak pratik eylem planlarına dönüştürme görevimiz var.

Hazırlık süreci ve Konferans tartışmalarında oluşan ideolojik atmosfer, devrimci eleştirinin harekete geçirilmesiyle belirlenmiştir. Devrimci olmayan yaklaşımlar, tutum ve davranışlar, ilişki biçimleri, duygu ve düşünceler devrimci eleştiriye hedef olmuştur. Bizzat bu durumun kendisi partinin moralini dönüştürücü olmuş, devrimci enerjisini uyandırmış, özgüvenini geliştirmiştir. Konferans sağladığı tartışma ortamı ile partinin sosyalist demokrasi anlayışını, parti üye ve kadrolarına güvenini ortaya koymuştur. Bu süreçte aynı zamanda kadroların partiye güveni ve sahiplenme duygusu gelişmiş, kadrolar ve parti özgüven kazanmıştır. Konferans süreci parti kitlesinde parti platformlarına karşı oluşmuş güvensizliklerin giderilmesi bakımından da önemli bir rol oynamıştır.

Konferans genç kadrolar ile deneyimli kadroların bir bileşimi olarak gerçekleşmiş, partinin gençleşme ihtiyacını açığa çıkartmıştır. Gelişmekte olan genç devrimcilerle deneyimli kadroların etkileşimi Konferansımızın önemli bir gerçeği olmuştur. Genç yoldaşların öğrenme isteği ve Konferansın ilerleyen günlerinde açığa çıkan tartışma enerjileri dikkate değer bir gerçektir. Konferansın parti ve gençlik arasındaki yabancılaşmayı aşan, parti ve gençliği buluşturan bir platform olarak gerçekleşmesi kendi başına çok değerli bir kazanımdır.

Kürt illerinden gelen delegelerin Konferansa Kürt ulusal devriminin havasını taşımaları, Konferansımızın çarpıcı bir özelliği olarak kaydedilmelidir.

Konferansımız yüzde 43.5’lik (kotayı aşan) kadın delege katılımıyla dikkat çekmiştir. Kadın yoldaşların yüzde 43’lük tartışmalara katılım oranı parti içinde gelişen kadın inisiyatifini göstermiştir.

Son birkaç aylık dönem ele alındığında kadına yönelik şiddete karşı imza kampanyası, HDK süreci, Hopa’yla ilgili yürüttüğümüz çalışmalar ve konferans hazırlıkları, bu görevlerin aynı dönemde başarıyla yürütülmüş olması partimizin gelişen yönünü göstermektedir. Devrimci özenin belirgin biçimde kendini gösterdiği Konferans profesyonelce düzenlenmişti. Hazırlık süreci dahil Konferans partinin tartışma kültürünü açığa çıkardı ve kurdu. Bizzat Konferansın kendisi bir nitelik biriktirme süreci olarak gelişen hazırlıkların üst bir düzeyi, tepe noktası oldu. Konferans divanının yönetim tarzı ve delegelerin çalışma disipliniyle parti ciddiyetini ve disiplininin çıtasını partiye gösterdi.

Konferans hazırlık sürecinde yönetici yoldaşların yazılı tartışmalara katılım düzeyinin düşüklüğü, kadrolarımızdaki görüş açısı yorgunluğu ve enerji eksikliğini yansıtan bir veri olarak kabul edilmelidir. Keza İstanbul örgütümüzün Konferans hazırlık süreci tartışmalarına beklenen ve istenen etkinlikte katılımını örgütleyemeyişimiz önümüzdeki sürecin görevleri bakımından dikkate alınmak zorundadır.

Son olarak Konferans sürecinde Parti örgütleriyle parti üyeleri arasındaki ilişkinin canlandığını ve sıklaştığını eklemeliyiz. Keza partimizin örgütlü olmadığı kimi alanlardaki parti üyeleri ile ilişkilerin düzenlenmesi yönüyle de Konferans olumlu bir rol oynamıştır. Genel olarak parti üyelerinde partiyi sahiplenme, partiyle özdeşleşme duygusu yükselmiştir.

Yoldaşlar,

Konferansı başarıyla gerçekleştirmiş olmamız, kuşkusuz partimizin ileriye doğru attığı bir adımdır. Şimdi bu kazanıma basarak daha yükseğe tırmanma imkanını yaratmış bulunuyoruz. Hepimizin bildiği gibi Konferansa parti tarihinde anlamını kazandıracak olan Konferans sonrası süreci kazanmamızdır. Asıl ve temel olan sürekliliktir.

ESP’nin Siyasal Misyonu, Siyasal Önderlik Anlayışı Ve Mücadele Çizgisi

I.

Konferansımız, kuruluş sürecinin bütün özgün dönemsel dezavantajlarına rağmen partimiz ESP’nin kurulmasını, güçlü bir siyasi kararlılık olarak görür. Kendi tarihimiz içerisinde tuttuğu yerin bilincindedir. Kuruluş öncesinde düşünsel yığınak ve kadrosal hazırlık eksikliğinin ve parti kitlemizin aydınlatılmasındaki yetersizliğin, çözümü Konferansımıza değin sarkan bir dizi soruna yol açmış olması, bu temel gerçeği değiştirmez.

ESP’nin kuruluşu, sosyalist hareketin mücadele araç ve biçimleriyle kurduğu ilişkide, açık siyasal parti aracının reformist dejenerasyonuna karşı bir devrimci iradi duruştur. ESP’nin kuruluş ve gelişimi, bu aracı devrimci bir tarzda içeriklendirerek, geçmişte farklı örneklerde açık siyasal parti aracının bir sınıf uzlaşması aracına dönüştürülmesine yol açan reformist strateji ve programların pratik bir eleştirisini yapmaktadır. Partimiz, bu olumsuz örneklerin devrimci saflarda yarattığı basıncı ve uyandırdığı tereddütleri göğüsleyip aşarak ilerlemiş-

tir. Bu anlamda “bir ilk”i yaratmak sorumluluğu Partimizin omuzlarında olagelmiştir.

Mücadelenin farklı araçlarının oluşturduğu bütünselliğin/orkestranın içinde, ama kendi özgün rolünün-misyonunun da ayırdında olarak yürüteceği siyasal savaşımla ESP, bu çetin görevin üstesinden gelerek bir yol açacaktır.

II.

Konferansımız, ESP’nin misyonu üzerine amaç açıklığının parti saflarında yayılmasına ve derinleşmesine hizmet etmiştir. Kuruluş döneminden bakiye iç aydınlanma sorununun çözümünde kapsamlı bir ileri adım olmuştur.

ESP, burjuvaziye ve diktatörlüğe karşı açık siyasal iktidar savaşımında işçi sınıfı ve ezilen milyonları aydınlatmayı, birleştirip örgütleyerek iradeleştirmeyi hedeflemektedir. Birleşik devrimimizin eşitsiz gelişimi koşullarında, Kürdistan’dan yükselen ulusal devrimci dalganın Batı’da politik karşılığının çok cılız kaldığı koşullarda kurulan ESP, bir işçi-emekçi iradesi yaratarak Türkiye halklarının politik değişim talebine, programatik hedefi olan “devrimci demokratik cumhuriyet” şiarıyla önderlik etmeyi misyonu sayar.

Bu amaçla partimiz ESP, işçilerin ve ezilenlerin farklı kesimlerinin yürüttüğü mücadelelerle ilişki içinde, tüm bu toplumsal mücadelelerin devrimci stratejisi doğrultusunda yönlendirilmesi görevini hayata geçirmekle yükümlüdür. ESP, devrimci rolünü, öncelikle kitleleri bu doğrultuda birleştirip seferber ederek oynayacaktır.

ESP, yasalar içerisinde kurulmuş, ancak kendisini yasalarla sınırlamayan bir partidir. Düzene karşı fiili meşru sokak mücadelesini, çizgisinin temeli olarak görür. ESP, mevcut düzene karşı devrimci mücadelenin meşruluğunu varlık sebebi sayar.

Konferansımız, ESP’nin devrim stratejimizin içerisinde tuttuğu yerin bilincindedir. ESP’yi önemsizleştiren yaklaşımları ESP’nin rolünün ve misyonunun yüzeysel kavranması olarak niteleyerek eleştirir. ESP’yi devrim stratejimizin ilerletilmesi, mücadele düzeyimizin yükseltilmesi hamlesi olarak değerlendirir.

Konferansımız, ESP’nin devrimci hareketin bir parçası olduğunu, devrimci ve sosyalist amaçlara bağlı olduğunu vurgular. ESP’nin devrimci sloganları geriye çeken, onları kitlelerin verili bilincine ve gerçekliğine uyarlayan değil, aksine kitleleri bu yönde değiştirmeye ve devrimcileştirmeye çalışan bir parti; yani bir “devrimci kitle partisi” olduğunun altını çizer.

Konferansımız, ESP’nin ancak, ayağını sokaklara sağlamca basarak büyüyüp gelişebileceğinin altını çizmiştir. Çünkü her şeyden önce, sokaklar ve meydanlar, mülksüzlerin ve yoksulların kendisini ifade ettiği yerdir.

III.

Konferansımız, Güney Avrupa ve ABD gibi kapitalist merkezlerde sınıf mücadelesinin yükseldiği; Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bölgesel bir devrimci durumun yaşandığı bir süreçte toplanarak, partinin pozisyonu ve gerçekliğini bu durumun ihtiyaçları üzerinden ele aldı.

Bu bölgesel ve ülkesel koşullarda bir işçi-emekçi iradesi yaratmanın hayati önemine işaret eden Konferansımız, partiyi, bu rolünü oynayabilmesi için tüm gücüyle kitlelere yöneltmiştir. Kitlelerle birlikte politika yapma, kitleleri fethetme ve devrimcileştirme rotasına işaret etmiştir.

Konferansımız, geride kalan iki yıllık süreçte ESP’nin siyasal mücadele görevlerini layıkıyla yerine getiremediği fikrindedir. İki yıllık sürecin değişik aşamalarında siyasal mücadele düzeyimiz farklılıklar arz etse de, taşıdığı mücadele gücü bütün süreç boyunca açığa çıkarılamamıştır. Konferansımız, iç gerilimimizi de artıran bir dizi tartışmanın, bu yetersizlikten kaynaklandığını düşünmektedir.

Siyasal mücadelede ortaya çıkan bu tablo, partinin siyasal önderlik düzeyinde ve yönetme gücünde yaşanan yetmezliklerle doğrudan bağlantılıdır. Bu yetmezlikler, iddia kaybı ve siyasal kendiliğindencilik üretmiştir. ESP’nin siyasal çizgisinin ve siyaset tarzının şekillenmesinde ve kitleler tarafından algılanmasında yetersizlikler açığa çıkmıştır.

Siyasal önderlik ve kurumsallaşma eksikliklerine dikkat çeken Konferansımız, siyasal mücadele düzeyinin yükseltilmesini, partimizin yaşadığı sorunların çözümünün öncelikle tutulması gereken halkası olarak değerlendirir. Konferans, partimizin gelişiminin motor gücünün siyasal önderlik ve yönetme düzeyinin gelişimi olduğunun altını çizer.

ESP, işçi sınıfı ve ezilenlerin sorunları, talepleri, özlemleri doğrultusunda siyasal yaşama öncü müdahalelerde bulunur. Bu yoldan, bütün bu kesimleri seferber eden bir devrimci kitle partisini yaratmayı hedefler. Devrimci bir kitle partisi, ancak öncü bir siyasal hat temelinde yürünerek yaratılabilir. Siyasal gelişmelere zamanında ve doğru bir yönde müdahale etmeyen, edemeyen bir parti kaçınılmaz olarak olayların ve kitlelerin peşinden sürüklenir. Oysa ESP, siyasal olayların gelişim yönünü etkileme ve değiştirme iddiasında bir parti olmalıdır. Kitlelere öncülük ve giderek önderlik etmelidir.

Partimizin siyasal müdahale düzeyi pratik olarak yükseltilmeli, kaydediciliğin, seyirciliğin, beklemeciliğin her türlü belirtisine karşı uzlaşmaz bir mücadele yürütülmelidir.

ESP, burjuvazinin siyasal gündemlerine ilgisiz ve kayıtsız kalmamalı, ezilenler adına müdahale etmelidir. Ancak ESP’nin önderleşmesinin esas kanalı, işçilerin ve ezilenlerin gündemlerini, burjuva siyasetin gündemlerinden bağımsız olarak ortaya koyması ve bu temelde bir siyasal saflaşma yaratması olacaktır. İki yıllık tarihimiz içinde ortaya çıkarttığımız “Zam-vergi soygununa son”, “Ses ver, Kadına yönelik şiddeti durdur” gibi kampanyalar ve Hopa Direnişi, bu siyasal önderlik anlayışının ifadesi olmuştur.

Partimiz, siyasal önderlik anlayışını esasen işçilerin ve ezilenlerin gündemlerini temel alma ve bunları burjuvaziye dayatma temelinde geliştirmelidir.

Parti çalışmasının farklı bölümlerine dair zengin tartışmalar yürüten Konferansımız, her şeyden önce “Partinin bir bütün olduğunu” vurgulamıştır. Parti bütünselliğini kemiren kesimciliğin, iktidar perspektifini yitirmek anlamına geldiğini vurgulamıştır. Bizzat Konferansımız, hazırlık süreci ve anıyla, parti bütünlüğünün geliştirilmesinde önemli bir adım olmuştur.

IV.

İşçi sınıfının devrimci kitle partisi olarak ESP, toplumun bütün ezilen kesimlerini sosyalizm programına kazanma görüş açısından mücadele eder.

Bütün ezilenleri birleştirme yeteneğine sahip yegane toplumsal aktörün işçi sınıfı olduğu gerçeğinden hareketle, partimiz, ezilenlerin mücadeleci birliğini sağlamak için, işçi sınıfı içinde siyasal faaliyeti yoğunlaştırmalıdır. Bu görev, aynı zamanda ekonomik mücadeleler içinde ortaya çıkan politik bilinç kıvılcımlarını birleştirmeyi ve genelleştirmeyi de içerir.

İşçi sınıfının, burjuvaziden sınıfsal bağımsızlığını kazanması ve düzenden kopuşması ancak ve ancak siyasal mücadele zemininde mümkün olabilir. Konferansımız, işçi sınıfının ücretli kölelik zincirlerini kırması ve yönetici sınıf olması, iktidara yürümesi için onu siyasal sınıf bilinciyle donatma kararlılığını ifade eder. Partimiz, bu amaçla, ülkenin bütün siyasal gündemlerini işçi sınıfına taşımalı ve onu sınıf çıkarlarına göre tutum almaya çağırmalıdır. Partimiz, işçi sınıfını bütün ezilenlerin başına geçmeye ve politik özgürlük mücadelesinin öncü sınıfı olmaya hazırlamalıdır.

Konferansımız; Kürt sorunu, kadına yönelik şiddet, vb. politik sorunları “işçi gündemi” saymayan, “işçi gündemlerini” esasen ekonomik-sendikal mücadeleye indirgeyen yaklaşıma karşı güçlü bir ideolojik mücadele yürütülmesi görevini ortaya koyar. Bu mücadele, işçi kitlelerinin siyasal duyarsızlığına ve ilgisizliğine karşı mücadelenin zemininde yürütülürse sonuç alıcı olur.

Partimiz kuruluşundan itibaren işçi sınıfı içinde parti çalışmasını bir “kesim çalışması” olmaktan çıkartarak, bütün parti gövdesinin yürüttüğü bir çalışma olarak örgütleme anlayışındadır. Ancak bu dönüşümü pratikte gerçekleştirmiş olmaktan uzaktır. İşçi Konferansımız bu anlayışı derinleştiren bir rol oynamakla birlikte pratik bir ilerlemenin kaldıracı kılınamamış-tır. 1. Genel Konferansımız, bu alanda partinin sözüyle eylemi arasında ortaya çıkan açı farkının kesin bir devrimci kararlılıkla aşılması görevini ortaya koyar:

a) Konferansımız, işçi sınıfı içerisinde parti çalışmasının şu ya da bu parti kesiminin değil, bütün parti örgütlerinin -MYK, il, ilçe, semt- temel görevleri arasında olduğunu vurgular. Bu alanda ortaya çıkan fiili duyarsızlıklarla mücadele görevini ortaya koyar. Her parti örgütünü; işçi sınıfı içinde parti çalışmasını (üretim ve yaşam alanlarında, sendikalarda) somut olarak örgütlemeye, önüne hedefler koymaya ve planlar yapmaya, her siyasal çalışmayı işçi sınıfına da taşımaya, işçi üyelerini üretim alanlarında politik faaliyet yürütecek tarzda konumlandırmaya çağırır. İşçi ve emekçi memur parti üyelerini, parti örgütlerinde etkince yer almaya, işyerlerinde parti çalışmasını başlatmaya ya da bu çalışmaları büyütmeye çağırır.

b) Konferansımız, sendikalar içindeki parti kuvvetlerinin belirli bir dönemdir yönsüz ve perspektifsiz bırakılmış olmasını, mutlaka yenilgiye uğratılması gereken bir zaaf olarak saptar. MYK ve il örgütlerimizin sınıf sendikacılığı politikalarının oluşturulup geliştirilmesi ve partinin işçi hareketine müdahalesini örgütleme görevlerini vurgular.

c) Konferansımız, mühendisler, güvencesiz eğitim ve sağlık emekçileri, atanamayan öğretmenler gibi sosyal yıkım süreci içindeki sınıf kesimleri arasında parti çalışması başlatılması ihtiyacına işaret eder.

d) Sosyalist İşçi Meclisleri (SİM) parti örgütünden bağımsız bir örgüt olarak ele alınmamalıdır. Aksine, parti örgütlerinin yürüteceği çalışmaların birleştirileceği bir pota olarak geliştirilmelidir.

V.

Konferansımız; Kürdistan çalışmamızın misyonunun öncelikle ideolojik bir merkez olarak gelişme eksenli olduğunu tespit eder. Kürdistan işçi sınıfının sosyalizm için mücadele etme hakkını temsil eden partimizin önüne, Kürt illerinde ulusal gerçeklik temelinde sömürgeciliğe karşı mücadelede sosyalist yurtsever çizgide siyasi önderlik düzeyini yükseltme görevini koyar.

VI.

Konferansımız, toplumsal erkekliğe ve erkek egemen kapitalist düzene karşı mücadele eden, “kadın devrimi” şiarıyla yürüyen SKM’yi partimizin ve kadın özgürlük mücadelesinin değerli bir kazanımı ve parti kimliğimizin tanımlayıcı temel bir unsuru olarak görür. Kadınlar arasındaki parti çalışmasına karşı ilgisizlik ve direnci eleştirir. SKM’leri yaygınlaştırma ve geliştirme hattından yürüyen partimiz, bütün parti örgütlerinin önüne işçi, emekçi, genç kadın kitleleri arasında parti çalışmasını geliştirme görevini koyar. Bu amaçla komite, komisyon, eğitim-çalışma grupları vb. kurmaya çağırır.

VII.

ESP, en geniş gençlik kitlelerini düzenin pençesinden kurtarmayı temel görevleri arasında görür. Konferansımız, gençliğe yönelik parti çalışmasını örgütlemede ortaya çıkan kararsızlığı eleştirir. Duraksamaksızın bütün parti örgütlerinin siyasal olarak kendilerine bağlı Gençlik Kollarını kurması ihtiyacını vurgular.

Konferansımız, ESP’nin genç üyelerini parti yaşamının ve faaliyetlerinin bütün düzeylerine katılmaya; enerji, irade ve bilinçleriyle katkılarını en üst düzeyde sunmaya çağırır. Partimizle sosyalist gençlik arasındaki ilişkilerin aktif, yoldaşça işbirliği ve etkin siyasi koordinasyon temelinde geliştirilmesi ihtiyacına işaret eder. Çok sayıda genç ESP kadrosunun eğitimi ve seferber edilmesi için bütün parti örgütlerine çağrı yapar.

VIII.

Kent ve kır yoksullarını sermaye talanına ve yıkımına karşı seferber eden çevre mücadelelerine ilgisizlik, partimiz bakımından kabul edilemez. Partimiz, yoksulların özgücünün açığa çıkmasına ve demokratik siyasal aydınlanmanın Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılmasına zemin oluşturan bu hareketin etkin bir bileşeni olmalıdır.

Van Depremi’ni fırsat bilen AKP Hükümeti’nin konut yıkımlarına girişeceğini ilan etmesiyle, kent yoksullarının konut hakkı mücadelesi acili-yet ve önem kazanmıştır. Partimiz bu alanda biriktirdiği mücadele düzeyine uygun bir tarzda konumlanmalı ve kent yoksullarının direnişlerine öncülük etmelidir.

IX.

Konferansımız, partimizin Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) kurucu çalışmalarına katılmasını ve oynadığı rolü selamlar. Bu cephesel birliğin devrimci-demokratik bir politik merkez olarak geliştirilmesi ve Batı’da istikrarlı bir işçi-emekçi-ezilenler hareketinin kaldıracı olması yönünde ilerletilmesi görev ve perspektifini partinin önüne koyar. Konferansımız, HDK’nın Batı’da rolünü oynayabilmesi, “ekmek ve özgürlük isyanlarına” hazırlığın bir kaldıracı olabilmesi için ESP’nin görevlerinin altını çizmiştir. Keza, HDK’nın halk meclisleri temelinde il ve ilçelerde inşasının yaşamsal önemine işaret etmiştir.

X.

Konferansımız, ESP’nin iki yıllık tarihi içinde siyasal eğitimin örgütlenmesinde ortaya çıkan sınırlı ve geri düzeyi eleştirir. Siyasal eğitimin sosyalist bir partinin iktidar perspektifini somutlayan en önemli kriterlerden birisi olduğu açıktır. Konferansımız, MYK başta gelmek üzere tüm parti örgütlerini; parti programı ve temel politikaları zemininde bir eğitim seferberliğine girişmeye çağırır. Her parti binası bir eğitim mevzisine dönüştürülmelidir...

ESP’nin Örgütsel Gelişim Stratejisi

Konferansımız, partiyi, kitlelerin devrimci savaşımının ihtiyaçlarını yanıtlama ve kendini bir devrimci kitle partisi olarak ilerletmenin gereklerine göre örgütlemeye; kadro ve örgüt sorunlarını politik çalışmaları geliştirme zemininde çözmeye çağırır.

Konferansımız, ESP’nin devrimci kitle partisi olarak gelişebilmesi için, işçi sınıfı ve ezilenlerin egemen işbirlikçi burjuvaziye ve diktatörlüğe karşı açık politik iktidar mücadelesinin aracı olma gerçekliğine dayanılmasını, bu temelde devrimci kitle hareketini örgütlemenin aracı olarak kendisini merkezden yerellere doğru yeniden yapılandırmasının gerekliliğini ve aciliyetini vurgular.

Konferansımız, örgütsel niteliğin yükseltilmesini örgütsel gelişim stratejisinin temel bir hedefi olarak saptar. Bu bakımdan parti örgütlerinin görev ve sorumluluklarının, işlevlerinin net olarak tanımlanmasını, keza çalışma tarzları ve bütün çalışmalarının görev ve sorumluluklarının, rollerinin gereklerine uyarlanmasının belirleyici önemini vurgular. Yanı sıra örgütsel niteliğin yükseltilmesi kapsamında; partinin örgütlülük düzeyinin geliştirilmesi, bütün parti örgütlerimize parti politikalarını uygulama yetenek ve iradesi kazandırılması, parti ciddiyetinin yükseltilmesi, disiplinin güçlendirilmesi, örgütsel ve siyasi denetimin sistematik biçimde ve derinlikli tarzda geliştirilmesi, keza parti örgütlenmesinin bütün düzey ve alanlarında kadrolaşma çalışmalarının örgütlenmesi görevlerinin reorganizasyon çalışmasındaki önceliğine dikkat çeker.

Konferansımız, partinin örgütlülük düzeyinin düşüklüğünü ve hatta bir nevi iç örgütsüzlük yaşadığı gerçekliğini kuvvetle vurgular. Parti üyelerinin parti örgütlerinde örgütlenmesi görüş açısından hareketle il yönetimleri başta gelmek üzere bütün parti teşkilatlarını partiyi güçten düşüren iç örgütsüzlüğü yenmek üzere derhal harekete geçmeye, bütün parti üyelerini ve yakınlık duyan partimizle ilişkili emekçileri parti çalışması yürütecek işyeri/havza/fabrika komisyonlarında, gazete dağıtım gruplarında, okuma gruplarında vb. örgütleyecek kapsamlı bir örgütlenme seferberliğini geliştirmeye çağırır. Partinin örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, örgütsel gelişim stratejisinin temel hedef ve görevleri arasındadır.

Konferansımız, örgütsel kendiliğindenciliğin yenilgiye uğratılması için yönetici parti örgüleri başta gelmek üzere tüm örgüt ve kadroların kendi rollerine uygun konumlanmalarının ve tüm çalışmalarını görev ve sorumluluklarının gereklerine göre düzenlemelerinin ve kendi rollerini oynamaya odaklanmalarının belirleyici önemini vurgular.

Partinin örgütlenme ve örgütleme yeteneğinin geliştirilmesi ihtiyaç ve perspektifinden parti örgütçülerini eleştiren Konferansımız, parti örgütçülerini sistem kuran örgütçüler ve kitle örgütçüleri olarak konumlandırmaya, parti kadrolarının ve örgütlerinin çalışma tarzını içe dönük olmaktan çıkartarak, devrimci kitle mücadelesinin ihtiyaçlarına göre düzenlemeye çağırır.

Konferansımız, kadrolaşma çalışmasının partinin süreğen temel görevleri arasında yer aldığına ve bu bakımdan tüm parti örgütlerinin kendi düzeylerinde görev ve sorumluluklarının bulunduğuna dikkat çeker. Kadrolaşma çalışması, düzgün parti işleyişinden ve parti organlarının düzenli-verimli çalışmasından başlayarak, sosyalist basının sistematik biçimde işlenmesi ve eğitim çalışması gruplarının en yaygın biçimde örgütlenmesinden tutalım, parti sistematiğinin değişik düzeylerinde kendi güçlerine dayanarak örgütlenmiş parti okullarına değin bir dizi yöntemin etkin tarzda kullanımını kapsar.

Konferansımız, kadroların eğitimi ve geliştirilmesinin partimizin yüzeyselliği aşmasında çok özel bir rol oynayacağını, profesyonel kadrolarla profesyonel olmayan kadroların birlikte çalışmasının niteliğimizi geliştirmeye hizmet edeceğini vurgular. Bu bakımdan örgüt sistematiğimizin her düzeyinde yönetici olarak yer alan kadroların, kadro yetiştirme ve kadro eğitimi çalışmalarından geri durmasını eleştirir; parti kadrolarının tamamının kendi sorumluluk alanlarında yeni kadrolar yetiştirme görevlerine dikkat çeker, kadro eğitmeni ve kadro yetiştiricileri olarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye yöneltilmelerinin yönetici kadroları geliştirmenin çok etkin ve verimli bir yol ve yöntemi olduğu gerçeğini hatırlatır.

Konferansımız, propaganda çalışmasının güçlendirilmesinin partimizin politik gelişiminin hız ve güç kazanmasının temel bir koşulu olduğundan hareketle, merkezi bir propaganda komisyonunun kurulmasını keza il ve ilçelerde, il ve bazı ilçe yöneticilerinin de yer alacağı propaganda komisyonlarının kurulmasını ve bir eğitim seferberliğinin başlatılmasını, kadrolaşmaya önemli bir destek sunan seminer ve tartışma toplantılarının siyasal savaşımın güncel ihtiyaçlarıyla bağlı tarzda ve sistematik biçimde düzenlenmesini talep eder.

Konferansımız, partiye yeni üyeler kazanma çalışmasının bütün parti örgütlerinin, bütün kadro ve üyelerin temel görevleri arasında yer aldığını hatırlatır, yeni parti üyeleri kazanma çalışmalarının sürekli ve sistematik olarak yürütülmesinin partinin örgütsel ve siyasal gelişiminin zorunlu koşulları arasında yer aldığını önemle vurgular; il ve içe yönetimlerini örgütsel gelişim stratejilerini planlarken somut dönemsel hedefler saptamaya, keza aynı şekilde kadro ve profesyonel kadro yetiştirme hedeflerini belirlemeye çağırır.

Konferansımız, “mali sorunun” yalnızca mali bir sorun olmadığını, bir örgütlenme sorunu ve siyasal bir sorun olduğu kadar, kitlelere güvenme ve kitlelerin gücüne dayanma anlamında ideolojik bir sorun olduğuna dikkat çeker. Mali sorunun ancak gelirlerin ve giderlerin örgütlenmesine dayanan mali bir sistemin kurulması temelinde çözülebileceğini kuvvetle vurgular. İl ve ilçe yönetimlerini, saymanlıklarını komisyonlar biçiminde yapılandırmaya; saymanlık komisyonlarına dayanarak üyelik aidatlarını düzenli biçimde toplanmasını örgütlemeye ve disipline etmeye, keza benzer biçimde parti dostlarının gönüllülüğüne dayalı süreğenleşmiş bir bağış sistemi kurmaya çağırır.

Kadro politikasının “görevin gereklerine uygunluk” yaklaşımına dayanması gerektiği temel görüş açısından hareketle Konferansımız, PM’nin işlevsel bir niteliğe göre düzenlenmesi ihtiyacına dikkat çeker, PM üyelerini, yaşamlarını mücadelenin ve görevlerinin gerekliliğine göre düzenlemeye çağırır; MYK’nın partinin siyasi ve örgütsel önderlik misyonunu oynayacak şekilde yapılanmasını, Genel Merkez’in siyasal ve örgütsel merkez tarzında örgütlenmesini, yardımcı örgütler ve teknik alt yapının buna uygun olarak oluşturulmasının belirleyici önemini vurgular.

Konferansımız, İSB dahil, görevleri tanımlanmış Genel Merkez’e bağlı komisyonların partimizin önderlik sisteminin tamamlayıcı yardımcı örgütlenmeler olduğu gerçeğinden hareketle yapılandırılmalarının elzem olduğunu hatırlatır.

Konferansımız, teknik alt yapıları ve yardımcı kadrolarının oluşturulması dahil il yönetimlerinin, siyasal ve örgütsel birer merkez veya “karargah” gibi işlevselleştirilmesinin ESP’nin devrimci bir kitle partisi yolunda ilerleyişinin ve “yerelleşmesinin” temel sorun ve görevleri arasında yer aldığına dikkat çeker.

Partinin il, ilçe yönetimleri ve mahalle örgütleri altı aylık örgütsel gelişim stratejileri oluşturarak parti çalışmasının gelişimini yönetmelidirler. Örgütsel gelişim stratejileri; yeni üyeler kazanma, yeni parti örgütleri kurma (parti örgütlenmesinin dal budak salıp derinleşmesi ve yeni alanlara doğru yayılarak genişlemesi), yeni kadrolar yetiştirme veya kadroların siyasi, teorik ya da örgütsel formasyonlarını yükseltme, yeni olanaklar bulma, açığa çıkartma, yeni araçlar kurma vb. hedefleri zaman ayarlı olarak somutlaştırmalıdır.

Konferansımız, “işçi sınıfı içerisinde parti çalışması”nın il ve ilçe yönetimleri başta gelmek üzere bütün parti örgütlerimizin temel görevleri arasında yer aldığını hatırlatır, bu alandaki görev ve sorumlulukların SİM’lere ikame edilmesi vb. yaklaşımlarla ideolojik mücadeleye ve tüm parti örgütlerini bu alandaki görevleri ihmale son vermeye çağırır.

Konferansımız, gerek partinin örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi ve gerekse işçi sınıfı içerisinde parti çalışmasının güçlendirilmesi bakımından, işçi ve emekçi memur bileşenlerinin il, ilçe yönetimleri, mahalle temsilcilikleri ya da eğitim grupları, sosyalist basını okuma ve dağıtım grupları, işyerleri, fabrikalar, atölyeler, okullarda vb. ya da sendikalar içerisinde parti çalışması yürütecek görev grupları biçiminde parti örgütlerinde örgütlenmelerinin ertelenemez görevlerimiz arasında olduğunu kuvvetle vurgular.

Konferansımız, Sosyalist İşçi Meclisleri’nin partimizin örgütlenmesinin az çok yaygın olduğu illerde, ilçeler düzeyinde inşa edilmelerini ve tanımlandığı şekilde, işçi sınıfı (emekçi memurlar dahil) içerisinde parti çalışmasını ve partinin kitle politikasını güçlendirecek tarzda işlevselleştirilmelerini talep eder.

Parti Meclisi ve il meclislerinin parti yaşamında sosyalist demokrasiyi etkin kılmaktaki rolüne dikkat çeken Konferansımız, bu parti organlarının misyonuna uygun bir niteliğe büründürülmesinin önemini ortaya koymuştur. İl meclislerimizin, geniş üye kitlemizin katılımıyla oluşan ve işleyen yapısının geliştirilmesi perspektifi ortaya konulmuş, görev-yetki tanımı ve çerçevesinin netleştirilmesi, tanım ve yetkide il yönetimi ve diğer yerel karar-yürütme organlarının yerine ikame edilmemesi gereğine işaret edilmiştir.

Konferansımız, il meclisleri ve SİM’lerden farklı olarak SKM’nin özerk bir yapılanma olduğu gerçeğini kuvvetle vurgular. İl örgütlerimizin bulunduğu bütün illerde SKM’leri kurmaya, partinin örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi çalışmasının bir boyutu olarak ve keza hem işçi, emekçi, genç kadınlar arasında parti çalışmasını hem de kadın kurtuluş mücadelesini geliştirebilmek için kadın üyelerimizi ilçelerde, semtlerde, yerleşim ve üretim birimlerinde tanımlanmış değişik görevler üstlenen SKM komisyonlarında örgütlemeye çağırır.

Gençliği kazanma ve gençliği örgütleme alanında yansıyan belirsizlik, tereddüt ve kararsızlığı eleştiren Konferansımız, il ve ilçe yönetimlerini asgari üç dört gencin bir araya getirildiği her yerde duraksamaksızın Gençlik Kollarını kurmaya, genç sosyalistlerin parti çalışmalarına katılımlarının uygun biçimlerini bulmaya-yaratmaya, genç sosyalistler ile parti örgütleri arasında her düzeyde etkin ve yoldaşça devrimci işbirliğini geliştirmeye ve siyasi koordinasyonu güçlendirmeye çağırır.

Önceden ilan edilen 41 ilde örgütlenme planının yürürlükte olduğunu hatırlatan konferansımız, başta Ankara ve İzmir gelmek üzere il yönetimlerimizi çalışmalarını bölgesel örgütlenme merkezleri gibi geliştirmeye çağırır ve bu yoldaki çalışmaların Genel Merkez tarafından denetlenmesini ve koordine edilmesini talep eder.

Örgütsel gelişim stratejimiz hem parti örgütlerimizin bulunduğu alanlarda yerleşim ve üretim birimi temelinde kitlelerin derinliklerine doğru kök salmayı ve hem de yeni alanlara açılarak, yayılarak genişlemeyi hedefler. Bu bakımdan Konferansımız, duraksamaksızın birkaç üyemizin olduğu il ve ilçelerde, il ve ilçe örgütlerinin kurulmasını hazırlayacak-hizmet edecek tarzda çalışacak temsilciliklerin örgütlenmesini, keza örgütlenmemizi derinleştirmek ve yayılarak kök salmak istediğimiz ilçelerde ise mahalle temsilciliklerinin kurulmasını önerir.

Konferansımız, partiyi değişik platform ya da kitle örgütlerinin özel veya özgül alanlarına ilişkin parti politikalarını geliştirmeye, bu yolda parti üyelerini yerel düzeyde örgütlemeye, söz konusu kuruluşlardaki mücadeleyi ve parti kuvvetlerini merkezi düzeyde koordine etmeye çağırır.

Konferansımız, partimizin siyasi gelişiminin temel itici güçlerinden birisi olarak kitle ajitasyonu çalışmasının daha etkin biçimde örgütlenmesi ihtiyacını vurgular. Kitle ajitasyonunun süreğen ve sistematik biçimde geliştirilmesinin sınanmış yöntemi olarak sosyalist basının değerlendirilmesinde kendini gösteren ilgi kırılması ve ihmali eleştirir, tüm parti örgütlerini örgütsel gelişim stratejilerini inşa ederken sosyalist basını dağıtım-satış hedeflerini hareketi ileri doğru itecek tarzda belirlemeye, gazete dağıtımı üzerinden ajitasyon ve örgütlenme çalışmasını geliştirmeye çağırır. Sosyalist basının dağıtımı üzerinden kitle ajitasyonu çalışması “yeni başlayanlar için” gerçek ve çok etkin bir politika okuludur.

Konferansımız, parti yaşamında kendini çarpıcı biçimde gösteren denetim zafiyetinin hemen ve derhal ortadan kaldırılmasının zorunluluğunu kuvvetle vurgular. Parti Merkezi’nin yerel parti örgütlerinin siyasal ve örgütsel çalışmalarını belli aralıklarla düzenli biçimde denetlemek, yerel parti çalışmalarının gelişimine, sorunlarının aydınlatılmasına ve çözümüne katkıda bulunmakla mükellef olduğunu hatırlatır.

Denetim zafiyetinin aşılması ve parti çalışmalarının gelişiminin yönetilmesi açısından rapor sisteminin etkin ve verimli tarzda örgütlenmesini, her düzeyde oluşturulan geçici ve kalıcı örgütlerin rapor sistemine göre çalışmasını ve keza denetimin eleştiri ve özeleştiriyi güçlendirecek tarzda geliştirilmesini talep eder.

Konferansımız, eğip bükmeden devrimci eleştiriyi yardıma çağırmaktadır. Partimiz, eleştirinin devrimci şiddetine ihtiyaç duyuyor. Eleştiri ve özeleştiriyi kendini devrimci biçimde yeniden üretmenin ve keza devrimci tarzda yenilemenin temel bir yöntemi olarak benimseyen partimizi, bu alandaki zafiyete son vermeye çağırır. Bu bakımda eleştiri ve özeleştiri toplantılarının örgütlerin ve kadroların gelişimine hizmet edecek tarzda düzenlenmesinin, çalışmaların değerlendirilmesi temelinde, kadro ve örgütleri görev ve sorumluluklarını kavrama ve uygulama yeteneklerini geliştirmeye yöneltecek perspektifle geliştirilmesinin büyük önemini vurgular...

ESP’nin İdeolojik Gelişimi

Yoldaşlar!

Deyim uygunsa partimizi olağanüstü koşullarda kurduk. Durum ertelemeciliğe, idare-i maslahatçılığa, irade zafiyetine sürüklenmeye çok uygundu. Koşullara teslim olunmadı, duraksanmadı. Bu berrak ve güçlü bir siyasi kararlılıktı. Ne yazık ki aynı tutumu dönemin önümüze koyduğu güncel siyasi görevler karşısında sergileyeme-dik. Partimizin temel niteliklerinden biri olması gereken söz ve eylem tutarlılığını sağlayamadık. Kuruluş sürecinin kendine özgü koşullarını aşıp, politik önderlik anlayışımızın ve politik mücadele tarzımızın gereklerini yerine getiremedik.

Sözümüzle eylemimiz arasındaki tutarsızlık, politik görevler karşısında olduğu gibi devrimci yaşantımızın birçok alanında ortaya çıktı. Oysa ki söz ile eylem arasındaki uyumdan gücünü alan manevi saygınlık, ideolojik bir tutum olarak devrimci partilerin ve devrimci bireylerin ayırt edici özelliklerindendir.

Konferansımız, söz ve eylem tutarsızlığı biçimindeki ideolojik zayıflıkla mücadelenin başta gelen görevlerimizden biri olduğuna dikkat çeker ve tüm partiyi bu konuda yüksek bir irade sergilemeye çağırır.

Kararların uygulanmasında kendini gösteren söz ve eylem uyumsuzluğunda, kararları yürütmekle sorumlu kadro ve önderlik sorunu meselenin odağında durmaktadır. Kararların uygulanmasının yönetimi, doğrudan parti önderliğinin görev ve sorumluluğundadır. Bu nedenledir ki, uygulama süreçlerindeki siyasal ve örgütsel kararsızlıklar, bir dönem parti önderliği düzeyinde bir güven ve doğal otorite aşınmasına yol açmıştır. Denetimsizlik ve denetim zayıflığının eşlik ettiği bu aşınma hali, partimizin iç ortamına da yansımıştır. “Parti ruhu”, partinin manevi birliği, günlük politik ve örgütsel yönetim ve denetim sorunlarından etkilenmiş, parti buna bağlı olarak bir tür iç huzursuzluk hali yaşamıştır. Partimiz gelişiminin belirli bir aşamasından itibaren, politik kararlarını uygulama gücünü yükseltmesine bağlı olarak, bu çerçevedeki ideolojik zayıflığını aşma yoluna girmiştir.

Siyasal ve örgütsel gelişim süreçlerinde ortaya çıkan sorunlar ideolojik açıdan kendilerini her düzeyde yansıtmışlardır. Bunun somut ifadeleri olarak, siyaset ve örgüt zemininde doğrudan karşılığı olan hesap vermek, hesap sormak, sorumluluk üstlenmek, devrimci ciddiyet ve devrimci tutarlılık gibi ideolojik duruşumuzu da şekillendiren değerlerde zayıflamalar yaşanmıştır.

ESP’nin kuruluşundan itibaren görev üstlenme pratiğimiz genel olarak yüksektir. Bir duraksamadan veya ‘bekle-gör’cülükten söz edilemez. Buna karşın hesap verme, hesap sorma ve sonuna kadar devrimci tutarlılığa uygun olarak görevlerinin arkasında durma pratiği, her düzeyde, üstlenilen sorumluluğa denk değildir. Parti sorun ve görevleriyle ilişkide, kendini dışında görme eğilimleri, kritik anlarda lokal ya da genel sorumluluk üstlenmede zayıflık, iç yaşamımızın değişik dönemlerinde karşımıza çıkan ideolojik sorunlardır. Yazık ki bu süreçte partiye ve devrime karşı sorumluluğun her eylemi ve ilişkiyi yöneten bilinç düzeyinde kırılmalar olmuştur. Sorumluluğunun altını devrimci ciddiyet ve tutarlılıkla dolduran, yüksek sorumluluk bilincini dönemin parolası olarak algılayan bir ideolojik profil kadrolar düzeyinde genellik ve yeterlilik kazanamamıştır.

Parti iç yaşamımızda hesap ver-me-hesap sorma süreçleri de üstlenilen sorumlulukla doğru orantılı gelişmemiştir. Yüzeysellik, denetimsizlik veya denetim zayıflığı, uzlaşmacılık, karşılaşılan sorunların sonuna kadar üstüne gitmede kendiliğindencilik gibi önemli zayıflıklar bu durumun kimi yansımalarıdır.

Eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işletmede yaşanan sorumsuzluk ve iradesizlik ideolojik sorunlarımızın bir diğeridir. Bu mekanizmanın işletilmemesinden doğan zayıflık parti ve örgüt yaşamımızda gerilimlere, bunun yarattığı uluorta eleştiriciliğe yol açmıştır. Bunun yanı sıra, özeleştiride tutuculuğun geliştiğini de söyleyebiliriz. Biliniyor ki, eleştiri ve özeleştirinin içerik ve yöntemiyle somut değişim gücü ve güvenine dönüşmediği, bütün parti ve kadroların kendini eleştiri ve özelde de özeleştiri süreçlerinin doğrudan içinde görmediği durumlarda gerçek bir ilerlemeden söz edilemez. Konferansımız buradan yola çıkarak, içinde bulunduğumuz süreci, her düzeyde parti örgütü ve kadrosu bakımından bir eleştiri-özeleştiri süreci olarak tanımlar. Konferansın ardından partinin ilk işlerinden birinin bu eleştiri-özeleştiri toplantılarını örgütlemek olduğunu hatırlatır.

Parti örgütlerinin ve kadroların disiplin düzeyindeki zayıflamalar, devrimci iş ve emek süreciyle kurulan ilişkilerin yüzeyselliği, iki yıllık süreçte karşılaştığımız ideolojik aşınmalardandır. Günlük çalışma disiplinindeki ihmal, tembellik ve kendiliğindencilikler iç yaşamımıza ve kitlelerle ilişkimize olumsuz yansımıştır. Bir işe başlama inisiyatifi ve bitirme iradesinin gösterilmesi konusunda yaşanan kendiliğindencilik düpedüz ideolojik bir zayıflıktır. İşçi sınıfı mücadelesine ve ideolojisine inanan kadroların, bir işçinin işinde gösterdiği zorunlu disiplin ve titizliği, devrimci işlerinde ve iş niteliğinin yükseltilmesinde göstermemesi trajiktir. Bu açıdan partimiz bakımından “kalifiye devrim işçileri” potansiyeli ve pratiğinin bir gerileme yaşadığını görmeliyiz. Bazen görev savma, bazen memur tarzıyla ya da bir işi yapmış olmak için yapma gibi pratikler az değildir. Her işin ve görevin çok önemli olduğu ve en iyi şekilde yapılması gerektiği bilinci, bir proletarya partisini karakterize eden önemli özelliklerden biridir. Konferansımız, tüm parti kadrolarını, üyelerini ve örgütlerini böyle bir pratiği yükseltmeye çağırır.

Parti saflarımızda küçük burjuva yaşam tarzının yansımalarını, devrimciliğin ve sosyalizm mücadelesinin manevi, düşünsel, kültürel özelliklerini bir yaşam tarzına dönüştürmede yaşanan sorunları hafife alamayız. Kendine değişmez statükolar oluşturmak, düzenden kopuş yerine görünür-görünmez bağlar kurmak ve bunu kaçınılmaz saymak tanığı olunan ideolojik geriliklerdir. Düzen kurmak ve düzenini değiştirmede isteksizlik daha sık karşılaşılan sorunlardır. Kendi gelişimi ve ufkuna “garantili-güvenceli” sınırlar çizme ve bunun dışına çıkmama eğilimi bu geriliğin bir başka görünümüdür. Konferansımız, saflarımızdaki devrimci nitelik zayıflamasına işaret eden bu eğilimle sabırlı, dönüştürücü, fakat kesinkes kararlı bir mücadelenin öncelikli görevlerimiz arasında olduğuna dikkat çeker.

Partimizin kuruluşu bir bakıma devrimin somut ihtiyaçları zemininde manevi birliğin yeni düzeyde kendini ortaya koyması anlamına geliyordu. Ağır saldırılar karşısında geliştirilen direniş politik olduğu kadar, tasfiye saldırılarına karşı ideolojik-moral bir direnişti. Partimiz bu süreçten devrimci biçimde çıkmayı başardı. Ancak kendini örgütlemek ve yönetmekteki yetersizlikler, bunun yanı sıra bir dönem açısından yaşanan politik gerileme bizi içe döndürdü. Bu durum, manevi birlik ve moral güçte kırılmalara yol açtı. Başarısızlık duygusu, güven ilişkilerinde aşınma, özelde parti önderliğine güvensizlik gibi sorunlar boy verdi. Parti kuruluşu ve gelişimi görevlerinin çok yönlü basıncı altında ortak akıl ve ruh yaratılmaya çalışıldı. Bu, yeni düzeyde örgütlenme ve gelişimin zorlu görevleriyle iç içe yürütülmek durumundaydı. Bu dönemde, yönetmedeki yetersizlikler, yönetilmeye karşı isteksizlikle birleşerek, yöneten ve yönetilen kadrolarda bir moral yıpranmaya yol açtı. Manevi birliğin ve kolektif ruhun güçlü düzeyde oluşumunu kesen bir sorun oldu bu. Yine zor dönemin, zor koşullarına karşı devrimci metanet ve dayanma gücünde gerilemeler görüldü. Partimiz kongre sonrası süreçte, politik hareketinin gelişimine de bağlı olarak iç manevi birliğini, aynı amaç etrafında kenetlenen kadrolar profilini düzeltme yoluna girmiştir.

Geride bıraktığımız süreçte iç yaşamımızda, yoldaşlık ilişkilerinde zayıflama, emek vermede yetersizlik gibi zaaflar boy göstermiştir. Bu en çarpıcı biçimde şehit ve tutsak ailelerimizle, ölüm orucu gazilerimizle, belirli bir yaşı aşmış veya ciddi bir hastalıkla mücadele eden yoldaşlarla ve tutsak komünistlerle ilişkilerde yansımıştır. Günlük yaşamın devrimcileşmesinden doğan sorunlar yoldaşlık ilişkilerine genel olarak yansımıştır. Devrimci romantizm boşluğunu daha sık olarak mekanikleşen iş ilişkileri, devrimci duyarlılık yitimi ve özgün bir yabancılaşma doldurmuştur! Bu durum sadece iç ilişkilerimize yansımakla kalmamış, kitleye yabancılaşma, güvensizleşme eğilimlerini de beslemiştir. Bu alanda yaşanan gerileme eğilimlerinin önüne geçilmesi ve dava insanlarına özgü olan sevgi, güven ve kenetlenme ilişkilerinin içtenlikli bir güçle yükseltilmesi, ideolojik arınma ihtiyacının önümüze koyduğu öncelikli görevler arasındadır.

Yine bu kapsamda ele alınması gereken başka bir sorun da, devrim şehitlerinden, devrimci geleneğimizden, komünist hareketin birikiminden öğrenme düzeyimizdeki zayıflamadır. Devrim şehitleri gerçeği ve değeriyle kurulan düşünsel ve ruhsal bağ, devrimci ideallerle, sosyalist moral değerlerle ve tüm bunlarla özdeş olarak devrimle kurulan güncel ilişkinin dolaysız yansımasıdır. Devrimci tutsaklarla kurulan ilişkilerde yer yer ihmaller yaşanmıştır. Tutsakları politik olarak sahiplenme eylemlerindeki düşüş, manevi-moral düzeyde de yıpranmalara yol açmıştır.

Bütün bunlarla apaçık bir ilişki içinde ya da onların toplamda cisim-leşmiş ifadesi olarak adanmışlık, feda ruhu, militanlık gibi temel devrimci özelliklerde yer yer ortaya çıkan zayıflamalar dönemin en temel ideolojik sorunlarındandır. Bu niteliklere yönelik her önemsizleştirme çabası, bu niteliklerin geliştirilmesine yönelik her ilgisizlik devrim kadrosu olma yöneliminin, devrimi örgütleme düşünce, ruh ve pratiğinin darbelenmesinden başka bir anlam taşımaz. Konferansımız, sorumluluk yüklenmiş yoldaşlardan ve gençliğinden başlayarak tüm güçlerini bütün bu konularda parlak örnekler yaratmış devrimci ve sosyalist hareketimizden öğrenmeye, silkinmeye, yenilenmeye ve anılan değerleri yükseltmeye çağırır. Partimizin bu değerlerle özdeşliğini vurgular.

Bütün bunların yanı sıra Konferansımız, partimize herhangi bir kitle örgütü gibi yaklaşan, ESP'nin kitlelerin siyasal savaşıma seferberliğinde, eğitiminde ve örgütlenmesinde oynayacağı rolü sıradanlaştıran yaklaşımları, mücadele edilmesi gereken ideolojik geriliklerden biri sayar. Bu görüş açısı ve tutumların politik mücadeleyi geliştirme konusunda oynayacağı pasifleştirici işleve dikkat çeker. Tüm yoldaşları ESP'nin etkin bir devrimci odak olarak geliştirilmesinde emek seferberliğine çağırır.

Konferansımız, işaret edilen tüm ciddi sorunlara karşın, gözünü devrimci amaçlardan ayırmayan, kendini yenileme ve aşma yöneliminden kopmayan, devrimci pratiğini geliştirme istek ve doğrultusuna sıkıca tutunan partimizin, özgürlük ve sosyalizm savaşımında üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getireceğine inanç ve güvenini vurgular. Partimizin, Konferans delegelerinde cisimleşen gövdesinin ve tüm güçlerinin zorlu engellerin ve insanüstü emek isteyen görevlerin üstesinden geleceğine sarsılmaz güvenini ifade eder. Tüm bu konularda devrimci iradenin işlevine dikkat çeker...

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi