Suudilerin Yemen İşgali, İktidar Ve Nüfuz Savaşları

2011 Yemen ayaklanması uzlaşmayla sonuçlanmış, ayaklanmanın devrimci gelişmeleri yaratarak sürmesi önlenmişti. ABD ve AB emperyalistlerinin desteğinde bu uzlaşmayı gerçekleştiren Suudi otokrasisi (ve Suudilerin liderliğindeki Körfez İşbirliği Konseyi) olmuştu. O tarihte suikast sonucu yaralanarak tedavi için Suudi Arabistan’a giden 33 yıllık diktatör Ali Abdullah Salih’i efendileri görevini yardımcısı Abdurabbuh Mansur Hadi’ye bırakmaya “ikna” etti. Yargılanmaması ve partisi Genel Halk Kongresi’nin iktidarda yer alması karşılığında Salih yerini Hadi’ye bıraktı.

O zaman muhalif güçler buna itiraz etti. Partisiz bağımsız güçler Ulusal Geçiş Konseyi kurdular. 2005’te kurulan Ortak Buluşma Partileri-JMP (Islah Partisi, Yemen Sosyalist Partisi, Halk güçleri Birliği, Nasırcı partiler) adındaki cephe ve Sada’da hâkim olan Ensarullah, Ulusal Konsey içinde birleştiler.

Fakat kendi içlerinden güçlerin de uzlaşıcılığı nedeniyle sonuç alamadılar.

Hadi tek başkan adayı olarak kendisinin girdiği 21 Şubat 2012 seçiminde devlet başkanı oldu. Bu, seçimden ziyade referandumdu.

Hadi, Ahmar ailesi, Ortak Buluşma partileri (JMP) cephesi ve diğer güçler arasında uzlaşmanın sonucunda parlamentarizme geçiş hükümeti olarak “Ulusal Birlik Hükümeti” kuruldu.

Hükümette Salih’in Genel Halk Kongresi, İhvan ve başta Ahmar ailesi olmak üzere aşiretlerin bir bölümünün içinde yer aldığı Islah Partisi, eski Güney Yemen yöneticilerinin kurduğu Yemen Sosyalist Partisi, Zeydilerin El Hak Partisi yer alıyordu.

Başlangıçta dışlanan Husi ailesinin Ensarullah partisi, YSP’nin (Yemen Sosyalist Partisi) önerip zorlamasıyla gerçekleştirilen Ulusal Diyalog Konferansları’na alındı, hükümete dâhil edildi.

Hadi en etkili bakanlıklar olan (Savunma, İçişleri, Maliye ve Dışişleri) kendi kontenjanına ayırmış, -Ahmar ailesi ve Islah Partisi hariç- diğer partileri bu bakımdan etkisiz bırakmıştı. Hükümette etkisiz bırakılan partilerden biri de Ensarullah’tı.

Dahası, anlaşma gereği hükümet 2 yıl içinde, yeni anayasa yaparak, 2014’te seçimleri gerçekleştirip bir nevi burjuva demokrasisi işlevi görecek olan parlamenter sisteme geçecekti. Hadi bu geçişi yapmadı, süreci daha fazla uzatmaya çalıştı.

Ensarullah Kuzey’deki Sada ve bazı kentlerde hâkimiyeti olan, Şiiliğin Yemen halkı arasındaki kolu Zeydi mezhebinden geniş kitle desteğine sahip bir örgüttü.

Ensarullah güçleri, 2014 yazında durumu değerlendirerek yeni bir iktidar oluşturma atılımı başlattı.

Önce Temmuz ayında Amran kentinde kontrolü ele geçirdi. Sonrasında ise Ağustos ortalarından itibaren hükümetin istifası, kabinenin yeniden kurulması ve Temmuz ayında hükümet tarafından kaldırılan yakıt sübvansiyonlarının yeniden uygulanması talepleriyle başkent Sana’da sivil itaatsizlik olarak nitelendirilen kitlesel protesto gösterileri gerçekleştirdi.

2011 ayaklanmasından önceki diktatör Ali Abdullah Salih iktidarının temel özelliklerinden biri yoksul Yemen’de ailesini ve iktidar güçlerinin ailelerini zenginleştiren kleptokratik* yapısıydı. Halkın yoksulluğa ve zamlara karşı tepkisi büyüktü. Yanı sıra 2011 ayaklanmasını sona erdiren ulusal uzlaşma halkın ne demokratik taleplerini kısmen de olsa karşılayabilmiş ne de ekonomik talepleri doğrultusunda gelişme sağlamıştı.

Hadi’nin ekonomik subvansiyonları kaldırmasıyla, 2 yıllık geçiş süreciyle birlikte görev süresinin bitişinin çakıştığı momentte siyasi koşulları değerlendiren Ensarullah örgütü, iktidarı kendi lehinde yeniden şekillendirmek için harekete geçti.

Ensarullah Ağustos’taki silahsız kitle hareketiyle Yemen’in yoksul halkı üzerinde sempati topladı. Ayrıca, ABD-İsrail-Suudi karşıtı radikal görüşleriyle de Arap milliyetçisi düşüncelerin yaygın olduğu halk üzerinde ulusalcı yönde etkide bulundu. Böylece yerel Zeydi bir güç olmaktan çıkan ulusal çapta çözüm üreten parti görünümü verdi, ya da böyle bir partiye dönüşmeye başladı.

Barışçı gösteriler olduğu gibi süremezdi. Ülke içinde iktidar dalaşında burjuva-aşiretsel feodal-dini siyasi güçler çoktu ve geçmişten beri süregelen ABD emperyalizminin ve Suudi otokrasisinin Yemen üzerinde güçlü bir hegemonyası vardı. Zaten Ensarullah’ın silahlı güçleri Sana çevresinde üslenmiş, Sana içindeki barışçı gösteriler bu güçlerin güvencesinde eylem özgürlüğünü kullanabiliyor, koruyabiliyorlardı.

Hadi iktidarı burjuva-feodal-dini klikler arasında uzlaşmaya dayansa da gerçekte, ABD emperyalizmi ve özellikle Suudi otokrasisine bağımlıydı. 2011 ayaklanmasını etkisiz hale getirmek için Suudi hanedanlığı, o zamana değin işbirlikçisi olarak değerlendirdiği Salih’i iktidarı bırakmaya ikna ederken, onunla iktidar ortağı olan Ahmar ailesini öne çıkarmıştı. Ahmar ailesi aynı zamanda Yemen Zeydi mezhebinden aşiretlerin iki büyük konfederasyonundan biri olan Haşid konfederasyonuna dayanıyor, geniş bir destek alıyordu. Ahmar ailesi ve liderlik ettiği aşiretler, Salih’ten desteğini çekerken aynı süreçte Yemen İhvanı ve çok sayıda aşiret ittifakına dayanan Islah Partisi içinde de yer aldı, gücünü büyüttü.

Hadi gerçekte bu aşiretler ile İhvan’ın ve Suudi-ABD ittifakının temsilcisi bir iktidarı yönetiyordu.

Burjuva demokrasisi yönünde daha çok ilerleme sağlamak istememesi ve iktidarı terk etmemesi buradan geliyordu.

Gösteriler sürerken 19 Eylül 2014’te Islah Partisinin güçleri ile ordudan General Ali Muhsin el-Ahmar’a (Ahmar ailesinden) bağlı birlikler Ensarullah güçlerine saldırdı. Fakat Salih’e bağlı olan komutanlar ve diğerleri, bu saldırıya katılmayınca Ensarullah güçleri çok zorlanmadan başkent Sana’da kontrolü ele geçirdi. Hadi’yle anlaşma imzaladı. Husiler ile Cumhurbaşkanı Hadi arasında BM gözetiminde bir ay içinde yeni bir hükümet oluşturulması, akaryakıt fiyatlarının düşürülmesi, kabine oluşumunda ve ordu reformunda Husilerin de söz sahibi olması anlaşmanın esasını oluşturuyordu.

Fakat Hadi bu son anlaşmanın gereğini de yapmayınca, Ensarullah, Ocak 2015’te Hadi’nin istifasını sağladı. Kurduğu Halk Komitesi’ni hükümet ilan etti.

Bir süre sonra Hadi’yi ev hapsinden serbest bıraktı. Hadi eski Güney Yemen’in başkenti Aden’e geçtikten sonra yeniden başkan olduğunu ilan etti. Temsilcisi olduğu güçler yeniden iktidarı ele geçirme hamlesi yaptı. Suudi otokrasisi ve ABD liderliğindeki Batı emperyalizmi, işbirlikçisi Arap Birliği ve Müslüman ülke devletlerini Yemen savaşına çağırdı. Çünkü Ensarullah Salih’in ordu içindeki güçleri ve partisiyle ittifak kurarak birinci hedef Aden olmak üzere Yemen’in diğer bölgelerinde de iktidarı almaya yönelmişti. Askeri güçleri Kızıldeniz kıyısındaki ilk iki kent dâhil El-Hudeyde, El-Muha, İbb ve el-Beyda’yı kontrol altına aldı. El-Beyda Kaideci güçlerin hâkimiyetindeydi, ele geçirirken zorlanmadı. İkinci büyük kent olan Taiz’i kuşattı. Sonra Aden çevresine ve bazı mahallelerine vardı. Daha önceden Aden’deki sarayını bombaladığı Hadi’yi Aden’den Suudi Arabistan’a kaçmak zorunda bıraktı. Bütün bu ilerlemeyi 2015’in Mart ayının sonuna kadarki kısa sürede gerçekleştirdi.

Ensarullah güçleri ve müttefiki Salih’in ordu birlikleri, Aden’de emperyalizm destekli Suudi liderliğindeki savaş koalisyonunun şiddetli hava saldırılarına ve denizden karaya bombalamaya uğradıktan sonra, Aden’den çekildi. Suudilerin saldırı ve işgaline karşı Kuzey’de sınır kentleri, başkent Sana ve diğer şehirlerde savaşı yoğunlaştırdı. Daha önce kısmen ele geçirdiği Taiz şehrini kaybetti fakat kuşatmayı sürdürdü. Sana ve Kuzey’deki kentlerde ise hâkimiyetini korudu.

Önceki yıllarda Yemen’in en doğusundaki liman kenti Mukalla’da hakimiyetini ve emirliğini sürdüren Arap Yarımadası El Kaidesi AQAP, iç savaşın yeniden patlak verdiği koşullarda 2015’te güneydeki Abyan vilayetinin en önemli iki şehri Zincubar ve Caar’ı yeniden ele geçirdi. Bütün Abyan vilayeti El Kaide’nin yönetimi altına girdi.

AQAP’ın Ensar el-Şeriah adlı Kaideci askeri güçle birlikte bu ilerlemeyi sağladığını vurgulayalım.

Suriye KK sözcüsü Tümgeneral Ali Myhup’un açıklamasına göre Erdoğan iktidarı THY ve katar uçaklarıyla Türkiye’den 500 IŞID militanını Yemen’e taşıdı.

IŞİD Mart 2015’ten başlayarak başta Sana sonra Şabva ve Aden’de Şii camileri, sivil halk, Ensarullah liderlerinin evlerini bombalayarak, intihar saldırıları düzenleyerek gelişmeye çalıştı. Şii komutanları, keskin nişancıları ve sivil halktan yüzlercesini öldürdü.

Güney’de eğitim kampları kurdu. Şabva El Bayda Lahec ve Taiz gibi Sunni bölgelerde destek bulmaya başladı.

YSP diyalog önerisiyle etkisiz kaldı. Güney Yemen Hareketi-Hirak Güney Yemen’in bağımsızlığı veya federatif birlik biçiminde yeni koşullarda temel amacını belirledi.

Yeniden başlayan iç savaşta, Güney Yemen’in Bağımsızlık mücadelesinin yıldönümünde 13 Şubat 2015’te 3 gün süren devasa mitingler düzenleyerek gelişmesini hızlandırmaya çalıştı. İki kenti, 2015’te bir süre kontrolü altına aldı, sonraki süreçte yitirdi.

Suudi otokrasisi, en yakın işbirlikçilerini ve Batı emperyalizmi yanlısı kliklerin -eski işbirlikçisi diktatör Salih’in güçleri hariç- iktidarını sürdürmek veya yeniden onları iktidara taşımak için gecikmeden harekete geçti. 150 bin kişilik ordusu ve müttefiklerininki dâhil 170 savaş uçağıyla saldırdı.

26 Mart 2015’te hava kuvvetleriyle yoğun ve -çok kısa süren ateşkesler hariç- sürekli bombardımanla rakiplerinin askeri güçlerini imha etmeye, sivil halkı vurmaya çalıştı. Arap Birliği’nin siyasi ve kısmen askeri desteğini savaşa seferber etti. Yetinmedi İslam İttifakı devletleri -Arap devletleriyle birlikte 34 devletin- koalisyonunu kurarak onların siyasi ve kısmen de askeri desteğini aldı. 10 Arap devletini hava ve bir bölümünü de kara savaşı ile denizden karaya savaşa kattı. Rakipleri ve Yemen halkı üzerine 100 bin tonu aşkın bomba yağdırdı. Fakat savaşta başarı gösteremeyince ve mezhep savaşı çizgisinin yarattığı kaygı, müttefiklerinin çoğunun askeri desteğini çekmesine yol açtı. İttifak önce 4 Arap devletine geriledi. Sonra yalnızca Birleşik Arap Emirlikleri’yle sınırlı kaldı. BAE, kullandığı Akademi (Black Water) çok zayiat verince çekilmek zorunda kaldı. Emirlikler bu kez yeni bir ABD özel askeri şirketi DynCorp’un askerlerini kiralayarak savaşa sürdü. Ateşkesten sonra savaşı kaldırabilecek durumda olmadığını belirterek tümüyle çekildi.

Mısır aynı zamanda savaş gemileriyle, Aden kentine girmekte olan Yemen ordusu ve Halk Komiteleri’ne ait mevzileri bombalayarak savaşa katıldı. Erdoğan diktatörlüğü de siyasi destek verdi. Daha önce de Yemen’de İhvan’a (Islah Partisi) kaçak yolla silah desteğinde bulunmuştu. Katar’a asker konuşlandırarak Yemen savaşına katılma kanunu çıkardı, bir tugayın yerleşeceği üs kurdu. Ancak özellikle Suudi kralı ve Mısır generallerinin Mısır İhvanı’nı ezmesi karşısında doğrudan savaş uçakları ve kara ordusuyla katılmaktan bir adım geri durdu.

ABD ve diğer Batılı emperyalistler her türden silahla birlikte siyasi desteklerini Suudi işgaline sundular. Özellikle ABD, lojistik ve istihbarat desteği yanı sıra çok gelişkin silahlar vererek Suudilerin savaşı kazanmasını sağlamaya çalıştı. Siyonist İsrail de Suudilere siyasi desteğini açıkladı. Suudi Krallığı’na “demir kubbe” savunmasını inşa etmeyi teklif etti. Dahası Yemen’e yönelik 2015 Mayıs sonu F-16’larla gerçekleştirilen ve nötron bombası olduğu tahmin edilen bombardımanı İsrail’in yapığı ileri sürüldü.

Suudiler bütün desteğe ve gelişkin silahlarına rağmen beklediği zaferi elde edemedi.

Zayıf Yemen hava kuvvetlerinin teknolojik olarak geri olan uçakları büyük ölçüde üslerinde imha edildi. Suudiler ve müttefiklerinin hava saldırıları Ensarullah-Salih güçlerinin Aden ve Güney’in diğer bölgelerini kontrol altına almalarını engelledi. Aden’deki güçler Ensarullah-Salih güçlerinin Aden’i ele geçirmesini istemediler. Güney Yemen halkının işgal endişesi gelişmeye başladı. Bunun üzerine Ensarullah-Salih güçleri Aden’den çekildi.

Yemen Hukuk ve Kalkınma Merkezi’nin tespitlerine göre, Suudi liderliğindeki savaş koalisyonu, 26 Mart 2015’ten 19 Ocak 2016’ya kadar Yemen’e yaptığı saldırılarda 8 bin 143 (1519’u kadın, 1996’sı da çocuk) Yemenli öldürdü. 15 bin 184 kişiyi de yaraladı.(Bkz. Yakındoğu Haber 21.01.16)

Yemen İnsan Hakları Örgütü ise, 22 Haziran tarihli açıklamasında ölen toplam Yemenli sayısının 27 bine ulaştığını belirtti.

Suudiler, savaşta kullanılması yasak olan misket bombalarını yoğun olarak kullandı. Parçalarının bir kısmı sonra patlayan tuzaklı mermileri kullanan füzeleri yağdırdı. 346 bin evi, 250’den fazla sağlık merkezi ve hastaneyi, 800 okulu, 40 üniversiteyi ve 664 camiyi yerlebiretti.(Bknz Yakındoğu Haber, 22.06.16)

2,4 milyon Yemenli sivil yerinden göç etmek zorunda kaldı. Yemen’in altyapısını-Ensarullah’ın ele geçirdiği bölgelerde- büyük ölçüde yıktı. Düğünleri, pazar yerlerini bile vurdu.

Fakat Ensarullah-Salih güçlerini yenemedi. Yalnızca Zeydiler arasında yaygınlaşan Allah’ın Husilere yardımcı olduğu dolayısıyla yenilgiye uğratılamayacağı fikrini yıkabildi. Kuzey’de sınırda kara savaşı yoğunlaştı. Suudilerin Güney sınırındaki bazı kent ve kasabalara da çatışmalar sıçradı. Bu sınır kentleri Şii nüfusa sahip ve halkı Ensarullah tarafından örgütlenerek Suudi ordusuna karşı savaşa seferber edildi.

Suudi Krallığı, Aralık 2015’te ilan edilen geçici ateşkesten sonra hava ve kara saldırılarını zaman zaman sür- dürse de başarılı olamıyor. Hadi’nin temsil ettiği güçleri yeniden merkezi iktidara getiremeden uzun süreli ateşkes ve geçici bir çözümü kabullenmek zorunda kalacağı anlaşılıyor.

Nitekim BM arabuluculuğu ile yapılan görüşmelerden sonra 10 Nisan 2016’da ateşkes sağlandı.

İktidar mücadelesinin başlıca iki gücünden diğeri, Ensarullah ve Salih’e bağlı asker-sivil güçler ittifakı, İran’dan destek aldı. İktidarda iken Suudilere ve Batı emperyalizmine sırtını yaslamış olsa da Salih, onun temsil ettiği güçler ve Genel Halk Kongresi, yeniden iktidar olma imkânını kaçırmak istemedi. Geçmişte düşmanı olan Ensarullah (Husi) güçleriyle ittifak kurdu.

Ensarullah İran’la işbirliğine hem mezhepsel ama hem de daha çok ABD-İsrail karşıtlığı ortak paydası nedeniyle yatkın bir örgüt. Bu nedenle bu ittifakı İran silah vererek ve muhtemelen askeri uzmanlarla destekledi. Fakat İran, uçaklarıyla veya askeri birliklerle savaşa girmedi. Yalnızca savaşın en yoğun anlarında askeri uzman yardımı yapabileceğini deklare etti. Muhtemelen gizli biçimde askeri danışman ve silah da verdi.

Ateşkes Ve Olası Geçici “Çözüm”

Suudiler zafer elde edemeyince, yenilginin yol açacağı hanedanlık karşıtı olası mücadeleleri tehlike olarak gördü. Ocak 2016’da Suudi Arabistan’daki Şii dini liderlerden 4 kişiyi (idam edilen 43 kişiden diğerleri Sünni halktandı ve El Kaideci suçlamasıyla idam cezası verildi) idam ederek savaşın fitilini yeniden ateşledi. Fakat Suudilerin başarısızlıktan hemen sonra savaşı devam ettirme olasılığı düşük. Ancak elverişli koşullarda yeniden savaşı başlatabilir.

Suudi Krallığı, Hadi güçlerini yeniden iktidara getirinceye değin savaşı sürdürme amacındaydı ve bunu savaş boyunca ilan etti. Savaşı kazanamayınca Aden ve bazı kentleri ele geçirmek dışında bir şey yapamadan masaya oturdu. BM Yemen özel temsilcisinin arabuluculuğuyla hazırlanmakta olan ateşkes görüşmeleri Kuveyt’te 10 Nisan’da fiilen 18 Nisan’da resmen başladı. Ensarullah-Salih ittifakının kazanımlarını geçici olarak kabul edeceği anlaşmayı fiilen veya resmen yapmak zorunda kalacak.

Ensarullah-Salih ittifakı, savaşta ilerlediği noktaların tümünü koruyamadıysa da başkent Sana ve Kuzey kentlerinde iktidarı ele geçirdi. Ulusal diyaloga dayanan birlik hükümeti öneriyor. Fakat ulusal birlik hükümetinin gerçekleşeceği büyük olasılık değil. Daha çok üç ayrı güç bloğunun egemen olacağı üç ayrı bölge kurulacağı, yeni güç ilişkileri şekilleninceye değin süreceği anlaşılıyor. Bu bölgelerden en çok nüfus ve alana -başkent Sana dâhil- Ensarullah-Salih ittifakının yönetimindeki bölgenin sahip olacağı anlaşılıyor.

Diğer iki bölgeden biri Hadi’nin temsil ettiği güçlerin hâkim olduğu ve Suudiler ile Batılı emperyalist müttefiklerinin koruyacağı Aden merkezli bölge. Bu güçler Aden, Taiz gibi büyük kentleri kapsıyor. Bu bölgeye hâkim olmalarına rağmen egemenlikleri, Güney Hareketi tarafından da, Güney Hareketi’ne karşıt kutuptaki IŞİD ve El Kaide tarafından da tehlike altında olacaktır.

Diğeri, AQAP’ın ve müttefiklerinin hâkim olduğu bölge olacak. Abyan ve Mukalla’yı merkez alan bölgede El Kaide hâkimiyeti sürecek. Suudi savaşı El Kaide’nin alanını genişletmesine yaradığı gibi Ensarullah güçlerinin El Kaide’yi tasfiyesini engellemiş oldu.

Güney Yemen Hareketi, daha çok kitlesel destek sahibi olduğu Güney kentlerinde Hadi güçleriyle mücadele-diyalog içinde gelişmeye çalışacak, IŞİD ve El Kaide’nin olası saldırılarıyla da karşılaşmaya devam edecek.

Sonuçta BM, Hadi’yi yeniden ulusal birlik halinde bir hükümetin başına getirmek istemesine rağmen, Hadi, Ensarullah ve Salih’in Genel Halk Kongresi’yle ortak hükümeti reddederek bu iki gücün hükümet dışında bırakılmasında ısrar ediyor. Üç ayrı bölgenin süreceği görülüyor.

Suudi-İran Nüfuz Çekişmesi Ve Emperyalist Rekabet

Suudi krallığı ile İran Mollalarının Yemen üzerine nüfuz kazanma, siyasi bağımlılığı altına alma rekabeti öncesinden vardı. Suudi hanedanlığı arkasına ABD desteği alarak işgal ve savaşı başlattı.

Suudi krallığının Yemen üzerindeki nüfuzu, yalnızca bölge çapında egemenlik savaşları ve oyununa girdikten sonra başlamadı. 1962 milliyetçi darbesinden sonra Yemen Krallık güçlerini iç savaşta desteklemiş, etki sağlamaya çalışmıştı. Nispeten uzun süren bu iç savaşta Yemen’in Nasırcı subayların yönetiminde kalmasını istemedi. Fakat iç savaşta her türden desteği verdiği İmam taraftarları yenildiler.

Yüz binlerce Yemenli ucuz işgücü olarak Suudi Arabistan’da çalışıyor. Suudi ordusunda önemli sayıda Yemenli asker görevli.

Milliyetçi subaylar cuntası kendi içinden yeni cuntalarla ABD’ciliğe geçerken ve sonrasında siyasi himayeyi ve finansal desteğini Suudi krallığından aldı. Seleflerinden başlayarak diktatör Salih de Suudilerle işbirliği yaptı. Onlar vasıtasıyla ABD’ciliğini geliştirdi.

Suudiler ayrıca doğu eyaletlerindeki zengin yataklardan üretilen petrolü İran kontrolündeki Hürmüz Boğazı’ndan geçirmeden görece kısa mesafedeki Yemen’in Umman denizindeki kıyılarına ulaştıracakları boru hattı projesini gerçekleştirmek istiyor.

Ama vurgulamak gerekir ki, özellikle Suriye iç savaşını doğrudan yönetmeye talip olurken Suudi Krallığı, bölge ve emperyalist müttefikleriyle birlikte bölgesel güç olma ve İran’la bu bakımdan rekabet etme savaşına girdi.

Daha önce Vahabizm ve Selefizmi nüfuz kazanma aracı yapmıştı. Suriye iç savaşıyla birlikte Sünni devletler ve örgütler ekseni inşa ederek bölgesel hegemonyası için geniş toplumsal destek elde etmeye çalışıyor.

Irak’ta Şii iktidarı yıkmaya girişti. Suriye iç savaşını örgütledi. Cenevre’de anlaşma sağlanması olasılığına karşı ısrarla iç savaşı yeniden yükseltmeye çalıştı. Panislamist radikal örgütleri desteklediği gibi doğrudan kendisine bağımlı İslam Ordusunu eğiterek Suriye iç savaşına seferber etti. Ankara’yla birlikte Suriye’ye kara ordusuyla işgali önerdi. Ortadoğu’da bölgesel güç olarak egemenlik cephesini büyütme, rakibi İran’a karşı güç büyütme stratejisi izledi.

Hatta Yemen savaşına çok hızlı ve kararlılıkla girmesi, ABD’nin Irak işgalinden esinlenerek Kararlılık Fırtınası adını vermesi, İran’la nüfuz savaşında, ABD’nin İran mollalarıyla nükleer silahtan vazgeçme karşılığı ambargoyu kaldırmasının yaratacağı aleyhteki durumu giderme çabası olarak görmek de gerekir. Bu yolla ABD’yi Yemen savaşında kendisine silah ve siyasi destek vermek durumunda bırakmakla kalmadı. Suriye iç savaşına kara ordularıyla girilmesini zorlamaya, ambargo sonrası ABD ve AB’nin İran’la daha fazla ilişki geliştirmesini saboteye çalışıyor. Yeni kral Salman’ın üst düzey bir yetkilisi “İran tehlikesine karşı İsrail’le ittifak kurmak gerekir” demeci verdi, ki bu, rekabetin şiddetlenme derecesini göstermeye yeter.

Şiddetlenen rekabette Suudi krallığı, İran mollalarına karşı Arap Birliği’ni ve Sünni devletleri kendi liderliği altında bir araya getirmeyi başardı. Belki de Yemen’i harap ettikten sonra savaşı yitirmesi yanında kazandığı tek şey bu oldu.

Suudiler, emperyalist efendileri ile Ankara ve körfez emirlikleri ve Mısır’la birlikte Sünni eksene dayanan hegemonya için ittifakın geliştirilmesine bütün olanaklarını seferber etmiş durumda.

ABD ve AB emperyalistleri Suudi krallığı-Ankara-Mısır Sünni troykasının bölgesel egemenlik ittifakını destekliyorlar. Fakat İran mollalarıyla nükleer silah yapımının durdurulması için taktik uzlaşma yapmayı dışlamıyorlar.

Suudiler, ABD’nin kendi stratejisini etkince desteklemesini sürdüreceğini iyi hesap ederek Yemen’e savaşa da zorladı. Suriye ve Irak’a müdahalede Erdoğan ve Ankara’yla işbirliği içindeyken, Mısır’da Sisi darbesini desteklemede Erdoğan’dan ayrılıyordu. Bunda Sisi darbesi öncesi İhvancı Mursi’nin İran’la uzlaşma olasılığına karşı tavır aldığı anlaşılıyordu. Suudiler böylece bölgesel hegemonya peşinde koşarken en önemli rakibi olarak İran’ın nüfuzunun güçlenmesini önlemeyi ön planda tutuyor.

İran ise müttefikleri, Rusya ve Çin ile bölgede hegemonyasını geliştirme stratejisi izliyor. Şii ekseni ve ABD-İsrail karşıtlığını hegemonyasının toplumsal dayanağı yapmaya çalışıyor. Yemen’de Ensarullah’ın büyüyen gücünü Hizbullah benzeri bir gelişmeyle destekleyerek nüfuz sahibi olmak istiyor.

Ensarullah-Salih ittifakı Rusya- Çin-İran blokunun Yemen’de egemenlik kurmasına elverişli. Salih’in güçleri büyük olasılıkla saf değiştirir, fakat Ensarullah’ın İran’la ittifaka devam edeceği görülüyor. Ensarullah’ın ABD-İsrail karşıtlığıyla, belirlenen politik çizgisi onu yalnızca İran mollalarıyla değil, bölgedeki saflaşmada İran-Esad-Hizbullah cephesiyle ve onları destekleyen Rusya-Çin ekseniyle nesnel olarak ittifaka yerleştiriyor.

İran, muhtemelen askeri uzman ve silah desteği verdiği Ensarullah-Salih ittifakının bütün iktidarı alamadan da olsa, Yemen’in daha büyük bölümünü kontrol etmesini, Suudi krallığını Yemen işgalinde yenilgiye uğratmasını kendi hegemonyası için yine de başarı olarak görüyor.

Yemen Solu

Güney Yemen’de İngiliz emperyalist sömürgeciliğine karşı mücadeleyi Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) ve İşgal altındaki Güney Yemen Kurtuluş Cephesi (İGYKC ) yürüttü.

Bunlar sömürgecilere karşı savaşın yanı sıra birbirleriyle de savaşacak kadar sekterdiler.

1967’de ulusal özgürlük devrimi zafere ulaştı.

Örgütler arasında bir süre uzlaşma oldu. Sonra UKC diğerlerini kendisine katarak Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni (YDHC) kurdu.

UKC, Kuzey Yemen’de ve Dofar’da devrimci mücadeleleri aktif olarak destekledi. Kuzey Yemen’deki Yahya Şami isyanına destek verdi. Sonra 1978’de Ulusal Demokratik Cephe isyanını da destekledi ama diktatör Salih galip geldi. Kuzey’le 1982’deki sınır çatışmasında da yenildi. Yemen İhvanı bu yenilgide Kuzey’i destekleyerek rol oynadı. 1978’de Abdulfettah İsmail Yemen Sosyalist Partisi’ni kurdu.

İç iktidar çelişki ve çatışması alttan alta sürdü. Abdulfettah İsmail bu çatışmada, SB’nin etkisiyle görevden çekildi. Ali Nasır Muhammed’e görevi bıraktı. İsmail ve Muhammed taraftarları arasında 1986’da yeniden çatışma çıktı. İsmail donanma askerleri tarafından öldürüldü. Muhammed ise Kuzey Yemen’e sürgün edildi. İktidara savunma bakanı Ali Salim Beidh geldi. Birleşme görüşmelerine başladı.

1990’daki birleşme sonrası, YDHC’nin devletleştirdiği sektörler ya tasfiye edildi veya özelleştirildi. Sağlık, eğitim, barınma, elektrik, su işletmeleri iflas ettirildi. Emekli maaşları ödenmez duruma getirildi. Üniversiteler, petrol ve turizm işletmeleri Kuzeyli seçkinlerin eline geçti.

1994 iç savaşı patlak verdi. Güney güçleri yenildi. Sonraki birkaç yıl eski Güney Yemen emekli subayları maaşlarının ödenmemesine karşı mücadeleler başlattılar. Bu mücadeleler yer yer şiddete dönüştüyse de başarı kazanamadı.

2007’de benzer mücadeleler patlak verdi. Yine emekli subayların ücretleri için isyan gerçekleşti. Halkın yaygın sempati ve desteğini aldı. Güney Yemen’in ayrılması veya federasyonu talebini güçlendirdi. Güney Yemen Hareketi-HİRAK (Hirak hareket demek) bunun üzerine kuruldu.

Yemen Sosyalist Partisi’nin de desteklediği bu hareket, uyanan Güney Yemen ulusalcılığıyla çakışıyor. Ancak yine de Güney Yemen ulusalcılığı, Güney Yemen Hareketi- Hirak’tan daha geniş kitleleri kapsıyor. Kuzey’in diktatörlüğüne, Güney’in halkını yoksullaştırmasına ve radikal politik İslamcıları geliştirmesine karşı geniş hoşnutsuzluğu ifade ediyor.

2007 isyanı aynı zamanda yerel halk komitelerini de örgütleyip yaygınlaştırdı.

Ancak Güney Yemen Hareketi-Hirak liderleri arasında bağımsızlıktan bölgesel özerkliğe uzanan görüş ayrılıkları var. Ayrıca liderler arasında -geçmiş başarısızlıklar ve bazılarının sürgünde olması nedeniyle- güvensizlikler var.

Yine de, Güney Yemen halkının talepleri ve Salih diktatörlüğüne de, Suudi ve Hadi’ye de tepkileri geniş kitle desteği sunuyor.

İçinde ve etrafında değişik örgütlenmeler yer alıyor fakat bunlar tek bir merkezden yönetilmiyor.

Barışçı Güney Hareketi, Başarı Hareketi, Güney’in Bağımsızlığı İçin Ulusal Forum, Güney’in Kurtuluşu İçin Barışçı Hareket Konseyi, Güney Gençliği Birliği vb. hareketler Hirak içinde veya etrafında.

Hirak, rakipleri tarafından silahlı mücadele amacında olmakla itham edilmesine rağmen ısrarla barışçı mücadele çizgisi izlediğini vurguluyor. Fakat son çatışmalarda Lahec ve diğer bir kenti Güney Hareketi bir süre kontrol altına aldı. Bu kentlerde ve Aden’in mahallelerinde de Güney Hareketi’nin silahlı milisleri var.

Hareket içinde geçmişte Yemen Sosyalist Partisi’ne karşı olanlar da var. Farklı fikirlerine rağmen Güney’in geri bıraktırılmasına ve yoksullaştırılmasına tepkiyle Güney’in özerklik-federasyon veya bağımsızlığını savunmada birleşiyorlar.

Eski YDHC başkanı ve Hirak’ın sürgündeki lideri Ali salim Beidh, bağımsızlıktan yana.

Güney Hareketi-Hirak 2007 ve 2009’daki miting alanlarını terk etmeme ve katledilen üyelerini uğurlama törenlerinde kitleselliği büyük gösteriler düzenledi. Bütün gösterilerde geniş kitleler Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin bayrağını taşıdı.

Geçmişte YSP’ne muhalif olan kesim -Barışçı Devrim Konseyi- daha çok Abyan ilinde etkili ve dini ve aşiretsel özelliklere sahip. Fakat Aden, Lahec ve bir başka kentte Yemen Sosyalist Partisi kökenliler güçlü kitle desteğine sahip.

Güney Yemen’in Abyan ilinde, Hadramut eyaletinde, Mukalla kentinde ise Arap Yarımadası El Kaidesi güçlü. Fakat Hirak Mukalla’da da mitingler düzenleyebiliyordu.

2011 ayaklanması Kuzey Yemen kentlerinde daha çok etkili oldu. Güney’de yapılan mitinglerde ve ajitasyonda Hirak ayrılma çağrısı yaptı. 2012

Hadi referandumunun seçim olarak empoze edilmesine karşı da kitlesel eylemler düzenledi. İktidarın sert saldırılarıyla karşılaştı.

YSP ve Hirak, Ulusal Diyalog Konferansı’nı isteyip zorlayan, Ensarullah’ın da katılmasını sağlayan hareket oldu. Konferansta %50 delege talep etti. Ulusal Birlik Hükümeti’nde de benzer düzeyde Güney Yemen’in temsil edilmesini zorladı.

Hadi’nin ABD-Suudi çizgisinde ısrarı ve Güney halkının taleplerini kısmen de olsa karşılamaması, Güney’de zayıf kalmasına, bir bölümünde Islah ve El Kaide’nin, Aden ve yakın illerinde ise Güney Hareketi ve YSP’nin kitle tabanın güçlü olmasına veya kalmasına yol açtı.

Hirak ve YSP, daha önce diktatör Salih’e karşı mücadelede ve Ulusal Diyalog Konferansı’nda Ensarullah’la ittifak içinde olmasına rağmen, onun, silahlı mücadeleyle Sana’da iktidarı Salih güçleriyle birlikte almasına karşı tavır takındı. Bunda iki olgu rol oynuyor. Birincisi Salih’in diktatörlüğünden Güney Yemen halkı ve güçlerinin çektiği zulüm ve tasfiye edilmeleri. İkincisi bu iktidar savaşının Yemen’i böleceği endişesi ve kendilerinin yeniden silahlı mücadeleye hazır olmamaları. YPS ve Hirak gençleri bu savaş sırasında Aden başta gelmek üzere bazı kentlerde sokaklarda silahlı milislik yaptılar.

Hirak’ın sürgündeki lideri Ali Salim, ayrılığı savunuyor fakat güney halkının referandumla birlik, federasyon veya bağımsız devlet yönünde olası seçimine saygılı olacaklarını belirtiyor. 27 Haziran 2013 tarihli Al-Monitor’daki röportajında, Güney Hareketi lideri olarak Ulusal Diyalog Konferansına katılmayı reddettiğini belirtmiş.

Eski YDHC liderleri Ali Nasır Muhammed, eski başbakan Abu Bekir el-Attas, Abd el Rahman el-Jıfri (2009’dan beri Yemen’in Oğulları Partisi’nin lideri) ayrılmaya karşı ve federasyonu savunuyorlar. Güney Yemen ordusunun güçleri çözüldükten sonra ayrılığı olanaklı görmüyorlar.

Ali Salim barışçı yolla izin vermezlerse başka yollara başvuracaklarını kabul ediyor. Faydacı taktiklere de başvurabilen bir lider. Örneğin Kuzey ile Güney’in 94 savaşında Suudilerden destek almayı reddetmedi. Şimdiki demeçlerinde Batı dünyasının kendilerine karşı engel çıkarmaması için “Uluslararası toplum” olarak onlara sesleniyor ve ABD’nin Yemen’de El-Kaide güçlerini kullanırken sivilleri bombalamasına karşı fakat kendisinin de “terörizme karşı olduğunu” vurguluyor.

2011 ayaklanmasında Güney’deki gösteriler daha barışçı olmuş. Ali Salim’in o zaman Bağımsız Güney Yemen sloganı somut bir ayrılığa dönüştürülememiş ve dönüşmemiş.

Şimdiki iktidar savaşında Güney Hareketi’nden YSP’nin bazı liderleri El Kaide ve IŞİD militanlarınca suikast yoluyla öldürüldüler. YSP ve Hirak etkisiz kaldı. Güney Hareketi/Hirak’ın -gençliğinin militanlığına rağmen- savaş koşullarında aktif rol oynayacak disiplinli örgüt ve mücadele niteliği olmadığı görüldü.

YPS diyalogla çözüm ve Hadi’nin resmi görevinin tanınmasını ileri süren politikası etkisiz kaldı.

Muhtemelen bu etkisizlik güç kaybetmesine yol açmıştır.

Sonuç Yerine

Güney Yemen Hareketi, Yemen Sosyalist Partisi ve özellikle 2011 ayaklanmasında yaygınca kurulan halk meclisleri ve diğer kitle örgütlenmeleri içinden çıkaracağı öncü örgütlerle devrimci alternatifi yükseltebilirler.

Ensarullah, Yemen halkının mücadeleciliğini kendisinin etkin olacağı ve İran-Rusya ekseniyle müttefik bir iktidar şekillendirmeye çalışıyor. Bu yönde hem halk hareketini değerlendiriyor, hem de eski düşmanı diktatör Salih’in asker-sivil güçleriyle faydacı ittifaka giriyor. Özellikle Salih’in güçleriyle girdiği ittifak halk kitlelerinde genişlettiği desteğini aşındırabilir, aşındırmıştır.

Hadi-Ahmar ailesi-Suudi ve ABD, Islah (İhvan) ittifakı yeniden iktidarı almak için savaşıyor.

El Kaide (ve Yemen’de suikast ve intihar eylemleriyle yeni çalışma başlatan IŞİD), üç tarafla birden savaşa girişerek aşırı İslamcı hareketi güçlendirmeye, yereldeki hâkimiyet alanını genişletmeye çalışıyor.

Bu sert çatışma ortamında, diyalog cephesi JMP’nin dağılmasının da gösterdiği gibi, YSP’nin diyalog önerisinin doğal olarak etkisi olmaz. Halk için siyasi özgürlük ve ekonomik iyileştirme programıyla, var olan güçleriyle kent ve mahalleleri -ne kadarını olursa olsun- ele geçirip yönetmeye ve korumaya çalışmalı bunun için silahlı direnişi göze almalıydı. Yemen’in Suudi koalisyonu tarafından işgalini yüksek sesle kınamalı ve protesto etmeli, işgale son verme talebini yükseltmeliydi. Hadi’yi meşru görme fikrinden vazgeçmeliydi.

Güney halkının Ensarullah-Salih güçlerinin hâkimiyetine gireceği haklı endişesini ancak Hadi’ye ve Suudi işgaline karşı tutarlı tavrıyla birleştirerek bağımsız halkçı çizgide güç seferberliğine dönüştürebilirdi. Güney Hareketi bu çizgiyi tam olarak izlemese de bazı kentleri bir süre egemenliğine alarak daha mücadeleci bir duruş sergiledi. Bir iddiaya göre Ensarullah, Aden’de Güney Hareketi ile çatışmamak için anlaşma yaparak çekildi, yalnızca Hadi güçlerinin olduğu yerlere yönelik çatışma sürdürdü. Aynı tabana sahip olan YSP ve Güney Hareketi gençliğinin silahla semtlerini koruma mücadeleleri, en sert çatışma Aden’de patlak verinceye değin ileri bir tutumdu. Batılı basından muhabirlerin Aden semtlerinde yaptıkları röportajlarda gençler, Husi-Salih güçlerinin Aden işgaline karşı mahallelerini savunacaklarını ama Kaide ve İslamcı güçlere karşı da savunacaklarını dile getiriyorlardı. Gençliğin sesi YSP’den daha sol duyulu politikaları dile getiriyordu.

Fakat özellikle El Kaide ve IŞİD’in, Ensarullah’tan sonra Güney kentlerinde Hadi liderliğindeki kanatla sert çatışmalara girmesi, Güney Hareketi kadrolarını imha eden suikastlar düzenlemesi, bu sert koşullara uygun çizgi izleyemeyen Güney Hareketi’ni pasifize etti.

Yemen’de demokratik halkçı devrimci çizgide ve ağır koşullara uygun mücadele edilirse bu siyasal kriz, savaş kaosu ortamında güç biriktirilebilir, devrimci gelişme sağlanabilir. 2011 ayaklanması yaşatılabilir. Yemen halkının geleceği bu çizgideki mücadelelerdedir.

Dipnot

*Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca Hırsızlar rejimi anlamına gelir. (Kaynak: wikipedia)

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi