“Wall Street’i İşgal Et” Üzerine Sorular Ve Yanıtlar

Çeviren: Zehra Akdağ

17 Eylül 2011’de Wall Street’i İşgal Et (OWS) isimli, genellikle beyaz orta sınıf genç insanlardan oluşan karışık bir grup, New York’un mali bölgesinde gevşek örgütlenmiş bir protesto başlattı. Grup uzayan bir zaman dilimi içinde Aşağı Manhattan’da halka açık ve özel kişilere ait bir park olan Zucotti Park’ta kamp yapmayı planlıyordu. Tekellerin açgözlülüğüne, toplumsal eşitsizliğe ve ABD’de ve dünyada, zenginler ve yoksullar arasındaki diğer eşitsizliklere karşı gelişen bu protesto, hükümet, krizin bizzat sorumluları olan süper zenginleri destekliyor ve onlara krediler veriyorken, kendi kişisel geleceklerinin gayet kötü göründüğü, kapitalist ekonomik krizin pençesindeki bir ülkede yaşıyor olmaktan duydukları öfke ve hayal kırıklığından besleniyordu.

OWS tarafından 17 Eylül’de yayınlanan “Mütevazı Bir Eylem Çağrısı” aslında pek de mütevazı değildi. Bunu bir “devrim çağrısı” olarak niteliyorlardı. Sistemi rahatsız etme, öğrenci ve öğretmenlerle birlikte demokrasiyi öğretme, işçilere “sadece greve çıkma değil, işyerlerini kolektif olarak işgal edip demokratik tarzda örgütleme”, işsizlere “kendilerini topluluğun parçası olarak desteklemek için ne yetenekleri varsa onu kullanma”, “terk edilmiş mülkiyetin ele geçirilmesi ve kullanılması” ve “her kentte, kamu alanında, kasabada halk meclisleri” çağrısı yaptılar.

Burjuva medyanın ilgisinin son derece sınırlı olmasına rağmen (mesela Ulusal Kamu Radyosu protestoların ilk dokuz günü boyunca hiç yer vermedi) ve çağrılarının söylemsel aşırılığına rağmen OWS, “Biz, %1’in açgözlülüğünü ve yolsuzluğunu artık hoş görmeyecek olan %99’uz” biçimindeki görüşünü paylaşan binlerce insanda yankı buldu. (Bkz. grubun web sitesi OccupyWallSt.org)

Bir ay içinde New York grubu, belli günlerde, hatta polis gözaltıları karşısında dahi birkaç bin yürüyüşçü ile gerçek bir büyüme yaşadı. Dahası, sempati gösterileri ve yerellerde buna öykünen “işgal” hareketleri, ABD çapındaki kentlere hızla yayıldı ve tüm dünyada dayanışma eylemleri ortaya çıktı. Kapitalizmden kitlesel memnuniyetsizlik ve nefret ılımlı protestolarla ortaya kondu.

Aynı zamanda, OWS kamp yeri, turistlerin ilgi alanı haline geldi ve çiçeği burnunda hareket şu anda New York City kampçılarının-protestocularının yemek, çamaşır ve kuru temizleme ihtiyaçlarına harcanan yarım milyon dolara yakın bir bağış aldı.

Bu görece tuhaf, kendiliğinden ve kendi tanımıyla “öndersiz” hareket gerçekten devrimci bir potansiyele sahip mi? Bu hareketi kırılmaya uğratabilecek potansiyel gerici tehlikeler var mı? Aşağıda OWS hareketine eleştirel destek hedefiyle, ABD’deki (ve tüm dünyadaki) proleter devrimcilerin sorumluluklarını ele alan bazı sorular ve yanıtlar yer alıyor.

*OWS Hareketinin özel bir hedefi var mı ve yeterli mi?

Elbette, bu hareketin öne çıkan olumlu niteliği Wall Street’i hedeflemesi. New York Times’ın ödüllü köşe yazarı Paul Krugman’ın gözlemlediği gibi: “Protestocuların Wall Street’i ekonomik ve siyasal bakımdan yıkıcı bir güç olarak mahkûm edişi tamamen doğrudur.” (New York Times, 7 Ekim 2011)

Krugman şöyle açıklıyor: “Onlar Amerikan halkına açık yararlar getirmekten uzak karmaşık mali şemaların pazarlanmasıyla zenginleşen, sonuçları halen on milyonlarca vatandaşının hayatını karartmaya devam eden bir krize itilmemize yol açan kişilerdir. Şimdiye dek hiçbir bedel ödemediler. Onların kurumları vergi ödeyenlerin cebinden kurtarıldı... federal güvencelerden... yararlanmaya devam ediyorlar.” (New York Times, 10 Ekim 2011) Krugman şunu iddia ediyor: “… sonunda, Çay Partisinin aksine, doğru kişilere öfke duyan bir halk hareketinin yükselişini görebiliriz.” (agy, 7 Ekim 2011)

Wall Street’e odaklanmak, haklı, gerekli ve hayati önemde olmakla birlikte, yeterli değildir. Krugman dâhil burjuva gazeteciler ABD ekonomisi ve ABD siyasetini “asla bir araya gelmeyecek iki zıt kutup” gibi ele aladursun, diyalektik gerçek şudur ki politika ve ekonomi ayrılmazcasına iç içedir. ABD ekonomi-politiği, tekelci kapitalist ve emperyalisttir. ABD hükümeti, ABD emperyalist devleti, esasen Wall Street’in uşağıdır. Uluslararası Para Fonu’nun eski ekonomi şefi Simon Johnson’ın süregiden ekonomik krizin başında itiraf ettiği gibi, ABD hükümeti “mali oligarşi” tarafından, örneğin Wall Street tarafından ele geçirilmiştir. Hedefi “Wall Street” ile sınırlandırmak bu nedenle düşmanın gücünü ve etkisini ciddi biçimde küçümsemektir. Özellikle de kapitalizmin bu dönemdeki esas kalesinden, ABD emperyalizminin önderliğindeki emperyalizmden dikkatlerimizi çevirmektedir.

*“Wall Street’i İşgal Et” Hareketinin özel talep veya hedefleri var mıdır ve bu önemli midir?

Hayır, yoktur. Ve evet, bu çok önemlidir. Son olarak Ekim 2011 Hareketi esnasında iki partili “Repuclicrat”, (“Republican” -cumhuriyetçi- ve “Democrat” -demokrat- sözcüklerinin birleşiminden oluşan ve ABD’deki her iki büyük burjuva partinin de aynı amaca hizmet ettiği vurgusunu taşıyan terim -ç.n.) ABD hükümetinin İçte Savaş, Dışta Savaş’ına karşı, Washington DC’deki gösteride, iyi bir iş hakkı, evrensel sağlık bakımı, ABD’nin emperyalist savaşlarına son (Afganistan, Pakistan, Irak, Yemen, Libya, Somali, Kolombiya ve Filipinler’de), askeri birlikler derhal eve dönsün, gezegeni koruyun, zenginleri vergilendirin gibi haklı sloganlar ve talepler ortaya konmuştu. Bu tipten somut talepler ABD emperyalist devleti üzerinde, ya halkın ihtiyaçlarını karşılama ya da bunun siyasi sonuçlarına katlanma yönünde siyasi baskı oluşturur. OWS Hareketinin özel talep ve amaçlar benimsemeyi başaramaması ateşi ABD emperyalizminden uzak tutmaktadır. Ve artan baskıcı ve gerici yasalarıyla “Repuclicrat” Meclis ve her yerde her zaman hazır kitlesel polis aygıtı, silahlı kuvvetleri ve askeri ve sivil istihbaratıyla Obama rejimi Wall Street’in temel politik hizmetkârları olduğundan, ABD hükümetine politik olarak karşı konmaksızın Wall Street’e karşı hiçbir ciddi meydan okuma geliştirilemez.

*“OWS” Tunus, Mısır ve tüm Ortadoğu’daki “Arap Baharı” hareketleriyle hangi yönlerden benzeşmektedir ve hangi yönlerden farklıdır?

Şüphe yok ki, “Wall Street’i İşgal Et”, ilhamını ve New York mali bölgesinde kamp yapma tekniği modelini Tunus ve özellikle de Mısır’da Kahire’nin Tahrir Meydanı’ndaki ilk kitle gösterilerinden almıştır. Dahası, dünya kapitalist ekonomik krizinin yön verdiği, kitleler arasında yaygın ve artan işsizlik ve eksik istihdam ile eşzamanlı olarak, ikisinin de sonu görünmemek üzere, plütokratların hak edilmemiş zenginliğinin sürekli artışının ve toplumun hâlihazırda süper zengin ve ayrıcalıklı egemenlerinin patlayıcı karışımı, Arap gençliği ile ABD gençliğinin, bu isyanların kıvılcımı olan ortak yakıtıdır.

Bir temel farklılık şu temele dayanmaktadır ki, tüm gerici Arap rejimlerinin arkasındaki güç, fiilen onları binlerce yoldan destekleyen, ABD emperyalizmidir. Örneğin, Mısır, Mübarek rejimiyle yaşadığı on yıllar boyunca, ABD’den her yıl aldığı, bir milyar dolardan fazla doğrudan askeri yardımla, İsrail yerleşimci devletinden sonra, ABD’den doğrudan mali yardım alma konusunda dünya ikincisidir. Arap gerici egemenlerinin bu emperyalizm işbirlikçisi ve uşağı rolü, “Arap Baharı” isyanlarının hepsinde değilse bile, çoğunda, mevcut gerici siyasi rejimlerin devrilmesi, kovulması amacının göstericilerin en acil talebi olarak derhal yükseltilmesinin nedenini açıklamaya yardım eder. Ortadoğu’da Arap kitleleri, kendi olumsuz ekonomik-sosyal durumlarının sorumluluğunu, açıkça işbirlikçi politik liderlerine yükleyecek derecede aydınlanmışlardı ve öyle yapmaya da devam ediyorlar. Bugün Tunus ve Mısır’da emekçi kitleler ve gençlik Ben Ali ve Mübarek’in devrilmesinden aylar sonra bile, siyasi iktidar için mücadeleyi geliştiriyorlar.

Tersinden, ABD’de, OWS ve diğer yeni “İşgal Et” grupları, uzun yıllara yayılan emperyalist rüşvetin ve dünyanın geri kalanıyla karşılaştırıldığında görece ayrıcalıklı durumlarının yansıması olarak, herhangi bir siyasi hedefe güç bela değiniyorlar. Aslında Obama rejimini ve düşüşteki ABD imparatorluğunu korumak ve desteklemek ABD protestocularının birçoğu bakımından daha fazla motivasyon durumunda ve bu nedenle, Bush-Cheney savaş suçlusu rejiminin sadık devamcısı olan bu gerici barbar rejimi devirmenin çok uzağındalar.

*Anarşizm, programatik, örgütsel ve pratik anlamda OWS hareketinin ilk olarak açıkladığı hedefleri başarma yetisine sahip mi?

Hayır. İşgal Et protestocularının ağırlıklı olarak beyaz orta sınıf kompozisyonu ve hegemon ABD emperyalist toplumunun bütünlüklü bir parçası olan, uluslararası işçi sınıfı ve ezilen halkları ile karşılaştırıldığında ayrıcalıklı yakın tarihi göz önüne alındığında, bunlar arasında güçlü bir anarşist siyasi eğilimin olması şaşırtıcı değil. Özellikle de şimdi böyle çünkü mevcut kapitalist ekonomik krizde birçokları orta sınıftan lümpen-proletarya saflarına düştü, zor zamanlar yaşıyorlar, iş ve gelirlerini kaybettiler, evsiz kaldılar vs.

Tüm anarşist düşünürlerin en önde geleni Michael Bakunin, sürekli olarak işçilerin ve işsiz “lümpen proletaryanın” topluca siyasi mücadeleden kaçınmasını savunmuştur. Şu nosyonu savunmuştur: “insanlığın zaferi... yeryüzünde yaşayan tüm insanlar arasında mümkün olan en tam ölçüde ekonomik ve toplumsal dayanışmanın mutlak anlamda özgür ve kendiliğinden örgütlenmesi ile her bir bireyin maddi, entelektüel ve ahlaki bakımdan tam özgürlüğü ve tam gelişiminin başarılması ve fethedilmesinde yatar.” (Marksizm, Özgürlük ve Devlet, sayfa 22, altını ROL çizdi) 1870’lerde Bakunin şunu iddia etti: “... proletarya bugün siyasi olana ve partisinin rengi ne olursa olsun, -en kızıl Cumhuriyetçilerden en mutlakıyetçi Monarşistlere dek- kendilerini aynı ölçüde aldatan, ezen ve sömüren, dünyadaki tüm siyasetçilere karşı derin bir güvensizlikle kamçılanmaktadır.” (age, sayfa 61)

New York City’deki OWS hareketi zamanının çoğunu Wall Street bölgesindeki küçük bir parkı işgal etmekle geçirmiş ve ABD mali sermayesinin işletmelerini “işgal etmeye” ya da en azından anlamlı biçimde müdahale etmeye yönelik hiçbir ciddi girişimi olmamıştır. Atlanta, Georgia ve diğer yerlerdeki İşgal Et grupları, “işgal edilmiş” alanlarından çok sınırlı bir direnişle ya da hiç direniş olmaksızın polis tarafından zorla uzaklaştırılmıştır. Bu arada, gerek New York City’deki ilk OWS grubunda, gerekse ABD çapında oluşan birçok İşgal Et grubunda prosedür tartışmaları ile devasa miktarda zaman ve enerji kaybedilmiştir: mesela nasıl karar alınması gerektiği hakkında (konsensüs mü, çoğunluk oyu mu vb.), ticari medya ve basının girişine izin verilip verilmeyeceği hakkında (katılım konusunda başka hiçbir kısıtlama olmadığı durumlarda bile), herhangi bir ortak talebin geliştirilip geliştirilemeyeceği hakkında ve/veya bunların neler olacağı konusunda, nasıl bir gelecek dünya tasavvur edildiği hakkında vs. Başka bir deyişle İşgal Et grupları kamp yerlerindeki az veya çok kendiliğinden ekonomik ve sosyal örgütlenmeleri içinde Bakunin’in anarşist inancı çizgisinde “ifade özgürlüğünü” hayata geçirmekteler.

Bu yeni politize olmuş aktivistlerin çoğunluğu, öyle görünüyor ki, eğer tartışmalarında basitçe daha iyi bir sosyo-politik sisteme varırlarsa, ABD tekelci kapitalistlerinin ve emperyalistlerinin kavgaya girişmeden bu görüşleri serbestçe benimseyeceğine inanıyorlar. Bu da Bakunin’in, daha iyi bir toplumun “kent ve kırın çalışan kitlelerinin, geçmişlerinden tamamen kopup, isteyerek onlara katılan ve programlarını tamamen kabul eden tüm uygun üst sınıf insanlar da dâhil olmak üzere, anti-siyasal gücü” ile ulaşılabileceği tezi ile uyum içindedir. (age, sf.18 )

Ancak binlerce protestocuyu sonunda İşgal Et gruplarına yönelten öfkenin kaynağı, her şeyden önce, gerek Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush, gerekse de daha sonra Demokrat Başkan Barack Obama’nın federal hükümetinin karanlık Wall Street’i kurtarma paketleridir. Bush rejimi ancak Demokratların sözcüsü Nancy Pelosi’nin ve hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi bakan adayları McCain ile Obama’nın hayati desteği ile 700 milyar dolarlık bütçenin meclisten geçirilmesini başarmıştı. Obama rejimi ise, Bush’un Hazine Bakanı Paulson’un, ilk 700 milyar dolarlık paketi daha önce kullanacağını söylediği şeylerden başka şeyler için kullandığını itiraf ettikten sonra, 800 milyar dolardan fazla tutan ikinci taksiti geçirdi! Ve Washington DC’deki “Republicrat”ların hiçbiri ona bu parayla ne yaptığını sormadı! Obama kurtarma paketinin başlıca teşvikçisi olan Obama’nın Hazine Bakanı Timothey Geithner, Goldman Sachs’ta birlikte öğrencilik yaptığı Paulson ile birlikte Cumhuriyetçi Bush’un kurtarma paketinin ilk olarak geçirilmesinde kilit mimarlardandı.

Evet. Wall Street ABD hükümeti tarafından, ABD emperyalist devleti tarafından kurtarıldı. Main Street (“Ana Cadde” anlamına geliyor ve Wall Street tarafından sömürülen çoğunluk için kullanılıyor -ç.n.) ABD hükümeti tarafından yoksullaştırıldı, evsiz, işsiz, sağlık hizmetinden yoksun bırakıldı. Uluslararası Para Fonu’nun eski şef ekonomisti Simon Johnson’ın ABD hükümetinin “mali oligarşi” tarafından ele geçirildiğini itiraf etmesi bu minvaldeydi. (Bkz. Sessiz Darbe, Mayıs 2009, Atlantic Dergisi)

ABD mali sermayesinin, Wall Street’in devlet aygıtı olan ABD hükümeti, ABD içinde ve dünyada, askeri gücü ile -ordu, donanma, hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri, dünyanın dört bir köşesine stratejik biçimde yerleştirilmiş yüzlerce askeri üsteki ulusal muhafızları, onları arkalayan istihbarat servisleri, özel askeri sözleşmeliler ve devlet ve yerel polis kuvvetleri ve şerif departmanlarının yanı sıra bir diplomatlar ordusu aracılığıyla- Wall Street’in çıkarlarını koruyor ve savunuyor. ABD hükümetinin askeri bütçesi, dünyadaki tüm diğer hükümetlerin toplam askeri harcamalarından daha fazla.

Bu koşullarda anarşizm, Wall Street ve ABD emperyalizminin tekelci kapitalist sınıf diktatörlüğü ile ciddi biçimde uğraşmaya başlayamaz bile.

*OWS hareketine yönelik mevcut sendika desteği ve Demokratik Parti desteğinin anlamı nedir?

İşgal Et hareketinin örgütlü emekle ilişkisi hem olumlu, hem olumsuz bir anlama sahip. Olumlu olan New York City alanındaki bazı önde gelen sendikaların, Nakliyat İşçileri Sendikası dâhil, Wall Street’e karşı yeşeren protesto hareketine destek, insan gücü ve kaynak sağlamaya başlaması. Daha da olumlu olan, OWS gruplarının, İletişim İşçileri Sendikasının (CWA) önderliğinde süren Verizon işçilerinin protestolarına destek vermesi ve OWS’nin Sothebys’daki Teamster işçilerine desteğidir. Belki de en olumlusuysa, New York City valisi Bloomberg protestocuları dışarı çıkarmak için polisi getirmekle tehdit ettiğinde, onlarca sendikadan işçilerin kendi sendikalarının çağrısıyla isabetli olarak Zucotti Park’taki OWS gruplarını savunmasıydı. Son derece muhafazakâr olan ABD sendikal hareketi, elbette ülkedeki İşgal Et gruplarının gençlik dolu sabırsızlığı ve militanlığından faydalanabilir. Ve OWS protestolarıyla işbirliği bu ekonomik kriz döneminde işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin siyasi perspektifini genişletebilir, derinleştirebilir ve radikalleşmesine yardım edebilir. Aynı zamanda, geniş bir talepler yelpazesine sahip çoğunluğu beyaz orta sınıf gençliğin yeni gelişen aktivizmi ve militanlığı çok kolaylıkla yıkıcı anarşist faaliyetlere dönüşebilir. İşgal Et grupları, özgün kapitalist hasımlarına karşı mücadelelerinde, işçi sınıfının sürekli talepleri ve kampanyaları ve sendikalı işçilerin kendisiyle ilişkili olmaktan büyük yarar sağlayabilir.

Olumsuz yönü ise muhafazakâr sendikal önderliklerin, İşgal Et gruplarının çeşitli kesimlerini Demokratik Partinin kapsamlı politik faaliyetlerinin seçim çıkmazına sürüklemesi potansiyelidir.

Ekim ayı başında AFL-CIO’nun (Amerikan Emek Federasyonu - Endüstri Örgütleri Merkezi -ç.n.) yürütme konseyi OWS protestolarına oybirliğiyle desteğini ifade etti (bu muhafazakâr sendikal önderliğin çoğunluğunun OWS gruplarına yönelik “mesafesini korumasına” rağmen). Bir yere kadar bu berbat sendika önderleri kabul ediyorlar ki “Republicratlar”, yani Kongre üyesi John Boehner önderliğindeki ana akım Cumhuriyetçiler ile Obama ve Demokratlar bu ekonomik kriz dönemi boyunca Wall Street’e her türlü desteği sunan ve Main Street’e çok az şey sunan kararlar alıyorlar. Ve Obama ve Demokrat Partiye bu derece yapışık olan ABD emperyalizminin bu sendikal savunucuları siyaseten felçli ve yetmezlik halinde, üyelerini ayağa kaldırmaktan ve harekete geçirmekten korkan ve Demokratlarla kopuşmak istemeyen halde kaldılar. Son dönemde Çay Partisi “Republicrat” politikacıları Main Street’ten her şeyi alıp, Wall Street’e her şeyi vermeleri için iteklediğinde, emek bürokrasisi daha da umutsuz bir siyasi ikilem içindeydi. Bu nedenle OWS hareketini Çay Partisi karşısında bir ağırlık olarak ve Obama ve Kongreyi Main Street için istihdam yaratma, biraz rahatlama veya en azından birkaç kırıntı sağlama yönünde baskılamak için kullanabilir.

AFL-CIO’nun en büyük sendikası ve önde gelen bir bürokratik “tepeden aşağı” sendika olan Hizmet Çalışanları Uluslararası Sendikası (SEIU) Başkanı Mary Kay Henry, son dönemde bir Wall Street Journal görüş köşesinde (Neden Emek Örgütleri “Wall Street’i İşgal Et”i Destekliyor, 8 Ekim 2011) yeni başlayan OWS hareketini, Kongrenin güya ülkenin parçalanan altyapısını yeniden inşa etmeye hizmet edecek olan depresyon döneminin WPA’sı (İş Proje Yönetimi -ç.n.) benzeri Amerikan İstihdam Yasasını geçirmesine izin vermesi için mali oligarşiye yalvarmak üzere kullanıyordu. Sözlerini şöyle noktalıyordu: “Nihayet halk konuşuyor. Çimdi dinlemek ve yanıtlamak liderlerimize ve CEO’larımıza kalmış”. SEIU Başkanı Henry şimdiden OWS hareketini bizzat bu ülkeye diz çöktüren siyasi ve ekonomik güçlere inisiyatifi geri verecek zararsız bir baskı grubuna çevirmeye çalışıyor.

Kongre azınlık lideri Kaliforniyalı Demokrat Nancy Pelosi, OWS hareketinin kırılganlığını kucaklarken, AFL-CIO bürokrasisi ile işbirliği içinde, “Tanrı kendiliğindenliklerini korusun” dedi. Liberal düşünür Paul Krugman sevincini zor tutuyordu: “Demokratlara ikinci şans verildi. Obama yönetimi daha baştan, banker-dostu politikalar benimserken, epeyce potansiyel iyi dilek kaybetti, üstelik bankerler bu iyiliğe karşılık, karşısına dikildi ve ekonomiyi de düzeltemedi. Ancak şimdi Bay Obama’nın partisi bir sil-baştan için şansa sahip.” (New York Times, 7 Ekim 2011)

Ancak, Black Agenda Report’un (BAR) genel yönetmeni Glen Ford’un zekice gözlemlediği gibi, “OWS hareketinin şimdiye dek insan refahına katkısı, düşmanın adını ve adresini telaffuz etmesidir: mali sermaye, Wall Street... Ancak hareketin özü mali sermayenin ABD politikasının kumanda merkezlerinden alaşağı edilmesi ihtiyacı hakkında bir anlaşma olmamasını gerektiriyor. Bu temel odak noktasının yokluğu, tüm bütünlüğü yok ediyor. Obama ve eşliğindeki Demokratlar ile herhangi bir işbirliği hareketin ölümü anlamına gelir - geliyor da.” (Glen.Ford@BlackAgenda- Report.com, 12 Ekim 2011)

Bazı Sonuçlar

ABD çapında kent ve kasabalarda gelişen OWS ve diğer İşgal Et grupları bir nefeslik, solukluk temiz havadır. Öfkeleri ve protestoları isabetle Wall Street’e yöneltilmiş olup ABD emperyalist devlet aygıtını kapsayacak şekilde genişlemelidir. Proleter devrimciler uygun olan her yerde İşgal Et gruplarının çabalarına katılmalı ve desteklemeli ve süreç içinde mücadeleye devrimci politikayı taşımaya çalışmalıdır.

İşgal Et hareketinin ortaya çıkışını bu derece olumlu kılan bir faktör, ABD’de işçi sınıfı, ezilen azınlıklar, radikal ve devrimci hareketleri içerisinde sağ reformizm on yıllar süren egemenliğinin ardından gelmesidir, sağcılık kendisini NGO’culuk salgınıyla daha da pekiştirmiştir, sağlamlaştırmıştır. Bu yeni hareket içinde anarşizmin güçlü etkisi reformizm günahlarına doğal bir tepkidir ve manzarayı değiştirmeye hizmet edebilir. Ancak OWS hareketi ile birleşen proleter devrimci güçler, anarşistlerin bu süreçte kesinlikle ortaya çıkacak olan aşırı-sol, maceracı ve/veya “anti- siyasal” taktiklerine karşı da mücadele etmelidir. Bu tipte eylemler kontrolsüz geliştiğinde Rebuplicrat’ların Wall Street adına Main Street’e karşı baskıları yükseltme gerekçesi olabilir.

İşçi sınıfının örgütlü kesimlerinin, sendika aktivistlerinin İşgal Et gruplarına katılımı ABD’de sosyalist devrim için devasa bir çapraz döllenme sağlayabilir. Ancak sendikal muhafazakârlığa karşı devrimci uyanıklık önemlidir. Black Agenda Reporfta Glen Ford’un işaret ettiği gibi, “Demokratlar şu anda İşgal Hareketi önündeki en açık tehlikedir, çünkü tüm amaçları şu genel mesajı inkâr etmektir: Wall Street’in Birleşik

Devletler’deki her iki partiyi, hükümetin her üç dalını ve toplumsal oluşumların çoğunu kontrol ettiği.” Reformizme ve anarşizme verilecek siyasal yanıt devrimci sosyalizmdir. Sosyalizm amacı Filipinler’in gerçek, militan ve antiemperyalist sendikal merkezi Kilusng Mayo Uno’nun (KMU) Wall Street protestocularının çabalarını destekleyen dayanışma mesajında ortaya konmuştur. KMU aynı zamanda İşgal Et protestocularını “güncel krizin, emperyalizm adı verilen baskı ve sömürü sisteminde yatan köklerini kavramada derinleşmeye ve kendiliğinden protestoların ötesine geçerek tam da “şeytanın karnı” denen yerde gerçek bir ilerici hareket başlatmaya” çağırıyor.

ABD’deki Halkların Uluslararası Mücadele Ligi (ILPS), kendi dayanışma mesajında uluslararası dayanışma ihtiyacının altını çizerek “Wall Street tüm insanlığın düşmanıdır” diye önemli bir vurgu yapıyor.

Proleter enternasyonalizminin rehberliğinde, güçlü, örgütlü, ciddi ve disiplinli bir devrimci hareketin bulunmadığı koşullarda, ABD siyasal-ekonomik düzeni köklü bir değişim yetisinde değildir. OWS hareketlerinin haklı taleplerini karşılamak için güç biriktirmeli ve İşçi İktidarı ve Sosyalist ABD için mücadelede ABD emperyalizmini yenmeye muktedir hale gelmeliyiz.

* Devrimci Emek Örgütü lideri

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi