Barış Ve Özgürlük İttifakı*

Değerli arkadaşlar,

Son haftalarda özellikle DTP’nin girişimiyle, bilhassa ateşkes ve barış konusunda bazı çalışmaların yapıldığını biliyor ve bunları dikkatle izliyoruz. Söz konusu çalışmaların geniş çaplı bir ittifak arayışına bağlı olarak yön kazandığını da gözlemekteyiz. Zaman zaman DTP, EMEP ve SDP yetkililerinin bilgilendirmesi ve çağrıları, zaman zaman da kamuoyuna yansıyan ilgili faaliyetler çerçevesinde haberdar olduğumuz bu arayışı önemsiyor, halklarımızın ihtiyaçları ve hayatın gerçekleri ekseninde somutlamak gerektiğini düşünüyoruz. Aşağıdaki öneri, bu çabanın taslak halindeki bir ürünü olarak dikkatinize sunulmaktadır.

ESP, bütün ilerici, devrimci kuvvetlerin, siyasi parti ve örgütlerin, aydın ve sanatçıların içinde yer alabileceği, süreli, geniş paydalı, konjonktürel bir “barış ve özgürlük” ittifakı kurmanın yararlı olacağını düşünmektedir. Bu projesinin gerekçeleri, ayrıntıları, kapsamı aşağıdaki gibidir:

Projenin Siyasal Gerekçesi

1- Bugünün Türkiye’sinde bütün ezilenleri ilgilendiren iki başat talep, ‘barış’ ve ‘özgürlük’tür. Barış, Kürt halkının temel talebi ve özlemidir; “barış”tan yoksunluk, kirli savaş rejiminin yürürlükte olmasıyla eş anlamdadır. Özgürlük ise, bütün ezilenlerin temel ihtiyacıdır; söz, eylem, örgütlenme özgürlüğünden yoksunluk, öğrenciden kadına, gazeteciden memura pek çok toplumsal kesimin ortak sorunudur. Barış ve özgürlüğün olmayışı, barış ve özgürlük talebinin savaş ve militarizmle bastırılışı, Türk rejiminin karakteristiğidir. Dolayısıyla barış ve özgürlük talebi, Kürt halkı ile Türkiye emekçisinin ihtiyaçlarını birlikte ifade edebilecek, onları buluşturabilecek temel formülasyondur.

2- Barış ve özgürlük talebi arasındaki ilişkinin özellikle Türk halk yığınları tarafından anlaşılamamış olmasının toplumsal-siyasal dışavurumu, Türk şovenizmidir. Şovenizmin Türk halkının bünyesini adeta bir yüksek ateş gibi kuşattığı herkesçe bilinmektedir. Barış çığlığının çarpıp düştüğü duvar da şovenizmdir; Türk militarizmini cesaretlendiren sosyal zemin de şovenizmdir. Kanımızca şoven histerinin etkisini kıracak temel yönelim, Türk halkına kendi özgürlüklerinin ve yaşam standartlarının onurlu, demokratik barışla iç içe olduğunu kavratmak ve barış/özgürlük taleplerini söyleme değil, eyleme dayalı bir gündem olarak geniş bir toplumsal alana doğru yaymaktır.

3- Kürt halkının barış talebinin gerçek muhatabı Türk halkıdır. 15-20 yıl boyunca ateşkesler ve barış girişimleri üzerine çok çeşitli çalışmalar yapılmıştır. “Savaşsa” gerilla ve serhıldanlara dayalı olarak yürütülmüştür; “barış”sa, dağdan heyetler indirilmiştir, defalarca ateşkesler ilan edilmiştir; uluslararası güçlerse, başta AB, bazı devletlerin veya toplulukların “sorun”a müdahil olmasının şartları zorlanmıştır; aydın inisiyatifiyse, çeşitli deklarasyonlar, girişimler, hükümetle görüşmeler vs. olmuştur; “ittifak”sa, parlamento içinde ve dışında pek çok örneği görülmüştür. Yani “Kürt sorunu” konusunda gerçekte Türk halkı dışındaki bütün özneler ve seçenekler öyle veya böyle zorlanmıştır. Ve hep anlaşılmıştır ki, çözümün kapılarını açacak anahtar, aslında Türk halkıdır, yani şimdiye dek harekete geçirilmesi başarılamamış olan tek güçtür. Sömürgeci rejim, Türk halkını savaşın tarafı yapabilmiştir; oysa devrimciler ve anti şovenistler, Türk halkını barışın tarafı yapmayı başaramamışlardır. Barış ve özgürlük ittifakı, işte bu seçeneği devreye sürmek, Türk halkını aydınlatmak, barış ile özgürlük arasındaki ilişkiyi ona göstermek, şovenizmin ateşini düşürmek için bir imkan olabilir.

4- Kürtler, Batı’ya doğru yürüyorlar; ‘Doğu’, başkente akıyor ve engellemelerle karşılaşıyor. Barış çığlığının yankısı Batı’da örgütlenemiyor. Devlet, Kürtler’in örgütlü politik gücünü imhaya, Kürt halkının taleplerinin meşruiyetini ise inkara dayalı politikasını sürdürüyor ve üstelik derinleştirmek istiyor. Diğer yandan kendi içinde de gerginlikler yaşıyor. Seçim krizi ve Newroz sendromu iç içe geçerek rejim bunalımını büsbütün koyulaştıracak, saldırganlığını arttıracaktır. Mart, bu yıl Ocak’tan itibaren başlayacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçim ve bunların hemen öncesindeki kritik Newroz, egemenleri ürkütmektedir. Bu yüzden ocak-mayıs sürecine ağır bir baskıyla girecekleri şüphesizdir. Peki devrimci, ilerici kesimler nasıl girecektir? Hangi planla bu sürece yanıt olacaklardır? Doğu’dan akan “barış” talebi, Batı’ya bir kez daha mı teğet geçecektir? Bir fırsat daha mı kaçırılacaktır? Bir kez daha mı rejimin politikaları belirleyici olacaktır? ESP olarak, bu koyu karanlık gözüken dönemin aslında kendi içinde müthiş imkanlar barındırdığını, örneğin devrimci hareketteki birleşik mücadele eğiliminin pratik bir dayanışma hareketinden daha esaslı bir zihniyet değişimine doğru evrilebileceğini, örneğin Kürt halkının taleplerinin Türk halkı tarafından dinlenebilecek bir atmosferin artık kısmen de olsa oluştuğunu, örneğin rejim içindeki denge bozukluğunun politik kitle eylemleriyle belirginleştirilip kirli savaş düzeninin sarsılabileceğini, örneğin özgürlük talebi ile barış talebinin ayrı ayrı bağlamlarda da olsa eşzamanlı olarak (eşitsiz bir alan dağılımıyla da olsa) belirli bir kitle tabanı bulduğunu ve bu durumdan yararlanılabileceğini düşünmekteyiz.

Projenin Faaliyet Kapsamı

1- İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana (ve uygun bulunacak başka yerler) gibi metropoller ve büyük yerleşim merkezleri pilot bölge olarak seçilir. Barış ve özgürlük ittifakını oluşturan bütün temel kuvvetler, buralarda yoğun, dinamik, enerjik bir kitle çalışması yürütürler.

2- Bu kitle çalışması, aydınlatma faaliyetiyle sınırlı kalmaz; çok çeşitli mücadele araç ve biçiminin değerlendirdiği eylem ve etkinliklerle pekiştirilir.

3- Bu çalışmanın ana amacı, milyonlarca “Türk emekçisi”ni Kürt sorunu konusunda aydınlatmak, onlara barış ve özgürlük talebinin içeriğini kavratmak, onları özgürlük ve barış için harekete geçmeye yöneltmek, böylece Türk şovenizminin etkisini düşürmek, devletin kirli savaş politikaları üzerinde toplumsal caydırıcılığı olan bir basınç uygulamak, ocak-mayıs sürecini ‘hazırlıklı’, güçlü karşılamaktır.

4- Belirlenen pilot bölgelerde yapılabilecek çalışmaların bir kısmı şunlar olabilir:

a) Bu illerde yaşayan kirli savaş mağdurlarının (asker aileleri ile gerilla aileleri) hiç değilse bir kısmının operasyonların durdurulması ve kirli savaş uygulamalarının son bulması yönünde çağrılar ve eylemler yapmak üzere ikna edilmesi, bir araya getirilmesi... Bu türden bir girişimin kolay olmadığı açıktır, ama çeşitli denemeler imkansız olmadığını da göstermiştir. Bu çalışma, şovenizmin altını oymak, kirli savaşın en sivri toplumsal desteğini rejime yöneltmek, şovenizm silahının en zehirli mermilerini boşaltmak için çok işlevli olacaktır. Bütün illerdeki savaş mağdurlarının, kampanyanın sonuna doğru, sözgelimi Edirnekapı Şehitler Mezarlığı’nda görkemli bir kitle desteği eşliğinde barış ve özgürlük talebini dile getirmeleri, çok anlamlı ve tarihsel mahiyette olacaktır. Böyle bir buluşma, rejimin linç girişimi vb. kirli yöntemlerini de boşa çıkartacak kuvvette olur.

b) Bu illerin tümünde tekrarlanacak şekilde merkezi olarak organize edilmiş “21. yüzyılda ulusal sorun” başlıklı bir uluslararası konferans yapılır. Konferansa Filistin, Kürdistan, Kuzey İrlanda, Bask Bölgesi, Çeçenistan gibi ulusal sorunun yakıcı olarak yaşandığı ülke temsilcileri katılır. Deneyimler aktarılır. Konu, teorik, toplumsal, siyasal, coğrafi boyutlarıyla tartışılır. Ulaşılan sonuçlar, başta katılımcıların olmak üzere, değişik dillere çevrilip yayımlanacak şekilde kitaplaştırılır. Bu konferansa her ilde yüzlerce, binlerce insanın katılması hedeflenir. Büyük salonlar tutulur; barış ve özgürlük ittifakının aktivistleri, bütün illerde ev ev, kahvehane kahvehane, işyeri işyeri dolaşarak konferansa katılım sağlamak üzerinden yaygın kitle çalışması yürütür.

c) Yaygın, enerjik, dinamik ve geniş alanlı kitle çalışması, faaliyetin en önemli boyutu olarak bütün aşamalar için öngörülür. Tıpkı seçimler dönemindeki gibi çok planlı, disiplinli ve somut bir kitle çalışması, her vesileyle bütün illerde başlı başına örgütlenir.

d) Bu illerde geniş katılımlı sokak mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelere uluslararası bazı şahsiyetler de davet edilir. Sokak mahkemelerinde kirli savaş suçluları yargılanır; özgürlükleri bastıran diktatörler, cuntacılar, işkenceciler yargılanır. Mahkemeleri yüzlerce, binlerce insanın izlemesi için gene enerjik bir kitle çalışması yürütülür. Bu mahkemeler aracılığıyla halka bazı gerçekler, daha çarpıcı şekilde gösterilmiş, anlatılmış olur.

e) Aynı şekilde sokak parlamentoları kurulur. Gerçek bir demokraside, halkların kardeşliğinin güvencelendiği bir iktidarda, ulusal sorunun nasıl ele alındığı, nasıl çözüldüğü, sembolik bir yasama organı üzerinden, ortaya konulur. Aynı şekilde özgürlükler sorunu da yasama çerçevesinde ele alınır. Böylece temel sorunların ‘çözüm’ü konusunda somut bir yaklaşım kitlelerin gündemine sokulmuş olur.

f) Kontrgerillanın kirli savaşla bağlantısı aşikârdır. Bütün özgürlüklerin vahşice çiğnendiği mekanizma da odur. Bu çerçevede özgürlük ve barış talebinin beri yandan da kontrgerilla organizasyonlarını, politikalarını ve uygulamalarını hedefleyerek yol alacağı öngörülebilir. Susurluk ve Şemdinli’nin rolü bu açıdan özeldir. Susurluk’ta başlayıp Şemdinli’de bitecek bir yürüyüş düşünülebilir. Bu yürüyüşe özellikle kamuoyunda ağırlığı bulunan sanatçıların, aydınların, meslek odası temsilcilerinin, sendikacıların katılımı sağlanabilir. Kitle katılımı ise, Susurluk’tan uğurlama ve Şemdinli’de karşılama temelinde örgütlenebilir. Bu nispeten kalabalık yürüyüş heyeti, Şemdinli dönüşünde, Ankara’da bazı temaslarda bulunabilir; izlenimlerini aktarmak üzerinden bazı devlet kurumları üzerinde baskı oluşturabilir; tam bu sırada diğer pilot bölgelerden ayrı ayrı kollar halinde Ankara’ya doğru kitle yürüyüşleri başlatılabilir.

Projenin Örgütsel Yapısı

1- Bu çalışmanın örgütsel formunun veya tanımının ne olacağı, elbette tartışmaya açık ve muhtaçtır. ESP, halklarımızın ihtiyacı ve hayatın gerçekleri temelinde bir barış ve özgürlük cephesi oluşturmak gerektiğini düşünmekle birlikte, bu ittifakın ‘barış ve özgürlük konseyi’ veya ‘barış ve özgürlük birliği’ gibi tanımlarla da formüle edilebileceğini, adlandırmanın ilkesel öneme haiz olmadığını belirtmektedir.

2- Bu ittifak, her halükarda, siyasi partilerden demokratik kitle örgütlerine, aydın ve sanatçılardan tek tek kişilere, sendikalardan meslek odalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayacaktır.

3- Organizasyon ve kararlaştırma süreçlerinin nasıl şekilleneceği, katılım ve hız sürecinin nasıl bir mekanizmayla örgütleneceği konusu, çeşitli platformlarda tartışılabilir. Örneğin aydınlar, siyasi partiler, kitle örgütleri kendi aralarında ayrı ayrı hazırlık toplantıları yaparak kendi çalışma modellerini oluşturabilir.

4- Barış ve özgürlük ittifakı, barış ve özgürlük arayışında olan her kurumun, her bireyin katılımına ve katkısına açık tutulur; olabildiğince geniş bir toplumsal destekle yürütülür. Bu çerçevede antişovenist, antifaşist, antisömürgeci, antimilitarist, demokratik bir oluşum olarak tanımlanır.

Projenin Takvimi

1- Barış ve özgürlük ittifakı, Ocak 2007-Nisan 2007 boyunca üç aylık bir kolektif kampanya olarak planlanıp uygulanabilir. Newroz, çalışmaların doruğu olur. Nisan başından ortasına kadar toplam iki haftalık sürede ise, üç ayın faaliyeti halka açık toplantılarla değerlendirilir; bu ittifakın sürüp süremeyeceği, sürecekse hangi çerçevede kimler tarafından sürdürüleceği anlaşılır.

2- Newroz’dan ve Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra genel seçim süreci başlayacağı için, o dönemde, ittifakı oluşturan güçlerin kendi içindeki ana konusu da seçimler olacaktır. Kuşkusuz bu ittifakı oluşturan kuvvetlerin bir bölümü birlikteliklerini seçim ittifakı olarak da devam ettirmeyi tercih edebilirler. Ancak şu anda barış ve özgürlük ittifakının zaman planının genel seçimleri içine almaması gerektiğini düşünmekteyiz. Çünkü şimdiden bir seçim bloku oluşturmanın imkanları olmadığı gibi, gündem de şu anda seçim değildir ve olmamalıdır. Kaldı ki, seçim bloku olarak algılanabilecek bir ittifak, amaca hizmet etmez. İttifakın Nisan’a kadar öngörülmesi, seçimler konusunda bağlayıcı sayılabilecek yaklaşımlardan uzak durulmasını kolaylaştıracaktır. Bu da ittifakın daha özgür ve rahat bir temelde kendi çalışmalarına yoğunlaşabilmesini sağlayacaktır.

3- Epey düşük olmakla birlikte, genel seçimlerin cumhurbaşkanlığı seçiminin önünde yapılması ihtimali de vardır. Bu durumda Mart veya esasen Nisan ayında seçim düşünülecektir. Ancak ESP, bu ihtimali fazla reel bulmadığı için, senaryosunun dışında tutmakta, sürpriz bir durumun yaşanması halinde o günkü şartlara göre konunun incelenebileceğini belirtmekle yetinmektedir.

Saygıdeğer arkadaşlar,

Açıklamaların, beyanatların, imza metinlerinin hükmü kalmamıştır. Artık eyleme, yoğun kitle faaliyetine dayalı bir yoldan yürümek gerektiği anlaşılmıştır. DTP’nin Batı’daki potansiyeli ile devrimci demokratik kesimin etkisi, gücü doğru seferber edilebilirse, Batı’da çok güçlü, tempolu, etkili politik kitle eylemleri yükselebilir. Şartlar, bu yönde olgunlaşıyor. Aksi takdirde Mayıs itibariyle şimdi mevcut olan fırsat kaçabilir; bir imkan daha heba edilmiş olur. Güçlerimizi barış ve özgürlük talebinin etrafında birleştirirsek ve yaratıcı kanallarda akıtabilirsek, gerçekten üçüncü cepheyi de hep beraber biz açabiliriz.

ESP, bu tarz bir çalışmaya karar verilmesi durumunda, kendini oluşturan ve çevreleyen bütün kurum ve kuruluşlarının imkanlarıyla gereken katkıyı en dinamik şekilde sunacak, projenin ayrıntılandırılması aşamasında da sorumluluk üstlenmekten kaçınmayacaktır.

Sağlık ve başarı dileklerimizle...

Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP)

İstanbul, Aralık 2006

* Ezilenlerin Sosyalist Platformu’nun, bir barış ve özgürlük ittifakının kurulması ve Batı ’da demokratik bir barış hareketinin yükseltilmesi konusunda muhataplarına gönderdiği öneri mektubunun tam metnini, taşıdığı güncel siyasal önemi gözeterek yayımlıyoruz.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi