PRT’nin Tarihi

Çeviren: İdilcan Işık

Devrimci İşçi Partisi (PRT), Arjantin’de kapitalizmin gelişiminin kritik bir döneminde ortaya çıktı. Ulusal burjuvazinin bir bölümünün, tekelci yoğunlaşma ve sermayenin merkezileşmesi sürecinde yavaş yavaş entegre olmasının bir sonucu olarak ulusal burjuva projenin tükenişi, politik ve toplumsal alanda etkilere sahipti.

Artık sınırlarına dayanmakta olan Peronizme darbenin bir hediyesi olarak 1955’teki “Kurtarıcı Devrim”, tekelci yoğunlaşma sürecini kolaylaştıran planlardan oluşan bir ekonomik sosyal politika izledi. Bu yüzden işçi sınıfını veya halkı temsil eden güçleri yasakladı veya baskı altına aldı; sendikal hareketi zayıflatmaya veya bölmeye çalıştı; çok uluslu sermayenin ülkeye girişini kolaylaştırdı; emekçilerin alım gücünde belirgin düşüşlere neden olan bir iç pazarı daraltma politikası izledi vs. Peron hükümetinin politikalarıyla güçlü bir gelişim sergileyen ulusal burjuvazinin en önemli temsilcileri, bir yandan büyük uluslararası tekellere yavaş yavaş entegre olurken, öte yandan diğer üretici kesimleri yutarak veya kendine bağlayarak tekelleşme sürecinde ilerliyordu.

Tüm bu dönem boyunca, burjuvazinin, sermayenin yoğunlaşma süreciyle uyumlu kesimleriyle, yıkıma ve yutulmaya direnen kesimleri arasında keskin mücadeleler gerçekleşti ki bu derin bir toplumsal ve politik istikrarsızlığa neden oldu. Daha o zaman yeni tekelci kesimlerin farklı bir hegemonya projesi geliştirmedeki zayıflığı görülüyordu.

Kalkınmacı politikasıyla Frendizi, yasaklı peronizmle ittifak yaparak hükümete geldi. Tekelci sermayenin, çokuluslu tekellerle daha az bağlantılı kesimlerinin projelerini hayata geçirecekti, ancak kitlelerin taleplerini tatmin edememe engeline takılarak başarısızlığa uğradı. 1962’de “maviler ile renkliler” (askeri partinin iki projesi) arasındaki çatışmalar, iç egemen blokta da yansımasını buldu. Burada çokuluslu tekellerle daha derin bağlar kurmuş tekelci gruplar henüz tamamen hakimiyet kurmayı başaramamışlardı. Bunlar ile iç pazara üretim yapan ve tekellerin lehine politikalardan etkilenmiş bir dizi sanayici kesim (sayısız ama ekonomik olarak pek güçlü değil) arasında keskin bir rekabet vardı.

Bu çelişki politik arenada kendini, peronizmin boş oy çağrısından haberdar olmayan kesimlerin veya diğer halkçı kesimlerin kendiliğinden desteğiyle İllia’nın zafer kazanması olarak gösterdi. Bu şekilde çokuluslulaştırma politikalarını hayata geçiren, askeri aday General Aramburu’nun zaferini engellemiş oldular.

Bu kısa anayasal dönemde Radikal hükümet, sermayenin daha az yoğunlaşmış kesimlerine yanıt olan politik ve ekonomik bir çizgi izledi. Bu, ülkede üretim aygıtının ve finans sisteminin temel noktalarını aşama aşama kontrolüne geçiren burjuva grupların isteklerine tersti. Kapitalist kriz keskinleşti, resmi ekonomik politikanın bir parçası olmamakla birlikte yoğunlaşma süreci devam etti, Askeri Parti homojenleşti (iç çelişkilerini bertaraf etti). Bu süreç, peronist sendika bürokrasisini ve bizzat Peron’un ona açtığı beklenmedik ve geçici krediyi arkalayan Onganio Guino’nun 1966’daki askeri darbesiyle kapandı.

Ekonomi Bakanı Krieger Vasena, kapitalizmin doğal yoğunlaşma sürecini kolaylaştıran politikalar izledi. Bu politikalar, sermayeyi birkaç elde merkezileştirirken, büyük bir işçi kitlesinin oluşmasının, otomotiv, siderurji, petrokimya vb. büyük sanayi sektörlerinde işçi sınıfının yeşermesinin ve bunların halk mücadelesinin temel itici gücü haline dönüşmesinin koşullarını yarattı, diğer yandan orta sınıfların yoksullaşma düzeyi arttı.

Bu süreçte uluslararası arenada gerçekleşen önemli olaylar, işçi sınıfının ve halk kitlelerinin daha politize kesimlerini sarstı ve aydınlattı; Küba Devrimi’nin zaferi, Küba halkının Giron Meydanındaki zaferi ve devrimin sosyalist olarak tanımlanması, Santa Domingo’nun Yankee denizcilerince işgali, Vietnam’a Kuzey Amerika müdahalesi, Che Guevara’nın deneyimleri.

Arjantin halkı tüm bu olaylar karşısında tavır aldı. Gerçekleşen açıklamalar, kitlesel halk eylemlilikleri, ilerici politik kesimlerin yolunu çiziyordu.

Egemen sınıf tekelci büyük burjuvazinin çıkarlarını temsil etmeyen, yıkıma uğrayan burjuva kesimleri ifade eden Peronizm ve geleneksel politik partiler kriz karşısında yeni öneriler geliştiremiyordu. Ulusal burjuvazi, kapitalist gelişim sürecinin motor gücü olmak için tarihsel fırsatları kaçırmıştı ve tekelci kesimlerce yavaş yavaş yerinden ediliyordu. Peronizm, ilerici bölüklerinin çabalarına rağmen, kendini geçmişe özlem duyarak ve yeni sosyo-ekonomik koşullara uygun öneriler getirmeksizin “geri dönüş” için mücadele ederek avutuyordu. Arjantin Komünist Partisi (PCA), 16. Kongresi’nde verdiği özeleştiride kabul ettiği gibi, iktidarı alma bakış açısını kaybetmişti ve işçi sınıfının tarihsel çıkarlarına denk düşen bağımsız bir politika geliştiremiyordu.

Peron hükümetinin düşüşünden sonra, halkın çıkarlarına daha bağlı peronist gruplar, diğer halkların deneyimlerini de inceleyerek devrimci toplumsal değişim isteklerine politik-ideolojik bir temel arayışına koyuldular. Birçok komünist, sosyalist veya “bağımsız Marksist” (kendilerini öyle tanımlıyorlardı) kesim, peronizmi “keşfetti”, birçok kez onları yüzsüzce peronizmin politik yönetimine veya sendikal bürokrasiye sızma (entrizm) veya kuyrukçuluk durumuna sürükleyen, yakınlaşma eğilimleri geliştirdiler. Bu yolda, taviz politikaları izleyerek, Marksist-Leninist ideolojinin temel ilkelerini bir kenara koyan teorik temeller ortaya attılar.

Kapitalist gelişimin tekelci aşamasında yaygınlaşan yeni toplumsal kesimlerin (büyük sanayide konumlanan işçi sınıfı ve yoksullaşma sürecindeki orta sınıflar) politik temsiliyet ihtiyacı, farklı örgütler ve küçük nüanslara sahip çeşitli gruplar tarafından karşılanmaya çalışılıyordu. Bunların arasında, PRT’ye köken olan gruplar da vardı.

25 Mayıs 1965: PRT Doğuyor

PRT’nin kuruluşu, iki farklı akımın birleşmesiyle gerçekleşti: İndo Amerikan Devrimci Halk Cephesi (FRIP) ve İşçi Sözü (PO).

FRIP, politik olarak heterojen olup, öğrenciler, küçük burjuva aydınlar ve kuzeydoğu Arjantinli emekçilerden (özellikle Santiago del Estero ve Tucuman bölgesinden; ama Tucuman Üniversitesinden başlayarak tüm bölgeyi etkiliyordu) oluşuyordu. Bileşenleri çoğunlukla, o günün koşullarında peronizmle çakışan ama dereceli olarak marksizmden etkilenmekte olan ulusalcı antiemperyalist kesimlerden geliyordu. Bağrında uzun bir olgunlaşma, tartışma, teorik çalışma ve pratik politika sürecinin eseri olan çok farklı anlayışları taşıyordu. Bileşenlerine yön veren; ülkedeki, onları da etkileyen derin krizin nedenlerini açıklama ve aşmak için çözüm yolları geliştirme isteğiydi. Bu kaygılar örgütü, git gide Santiago atölyelerindeki çalışanlara, şeker işçilerine, (varoşlardaki, çn.) gündelikçilere, Santiagolu ve Tucumanlı yoksul köylülere bağlayan, aktif militan bir politikaya yönlendirdi. Bu tepeden tırnağa savaşkan ve uzun bir toplumsal mücadele geleneğinden gelen kesimler (özellikle Tucumanlı şeker işçileri) peronistleri coşkuyla desteklemiş, ancak bu destek, Peron hükümetinin, 1949’daki tarihsel şeker grevi gibi kitlesel mücadeleleri bastırmasına engel olmamıştı. FRIP’in bu kesimlere girişi, pratiğini zenginleştirdi ve ilerde proleter ideolojiye adapte olması için uygun koşulları yarattı. FRIP’in gençlik grubu için önemli bir referans Küba Devrimi’ydi. FRIP’in ulusalcı antiemperyalist bölükleri, Küba deneyiminde emperyalizme karşı kendi “yurtsever” “Amerikancı” (Latin Amerika çapında, kıtasal, çn.) devrimini bulacağını düşünüyordu. Henüz açık bir sınıfsal bakış açısına sahip değildirler, Yankee emperyalizmine karşı ulusalcılığı ön plana alıyorlar ve Küba devriminin ilk anlarında bu düşüncelerinin somutlaştığını görüyorlardı. Küba devrimi sosyalist olarak tanımlandığında bütün Latin Amerika toplumu sarsıldı ve FRIP’in bağrındaki çelişkiler keskinleşti.

Mario Roberto Santucho, bu süreçte FRIP içinde yaşanan ideolojik mücadelede temel bir rol oynadı. 1961’de Küba’ya gitti ve iki ay boyunca bu sürecin doruk noktalarını yaşadı, sosyalizme dair ilk politik tanımlamalar ve yeni toplumu kurmak için halkın çabaları. Dönüşünde, uzun bir olgunlaşma sürecinden sonra, örgütlenmeye başlayan FRIP’e aktif olarak katıldı; onu Arjantin’in devrimci partisinin embriyonu haline getirmek için iç mücadele verme kararındaydı.

FRIP içindeki bu çetin tartışmalar döneminde, (FRIP’le) daha fazla benzerlik gösteren ve işçi, köylü ve öğrenci kitleleriyle daha fazla bağlar kurmuş politik çevrelerle yakınlaşmalar kurulmaya başladı. Bu ilişkiler arasında Santiago del Estero şehri Komünist Parti örgütü de bulunuyordu, ki FRIP bu yapıyla ortaklaşa gerçekleştirilen Küba Devrimi’ne destek eylemlerinden sonra doküman ve görüş paylaşımı ve ortak pratikler yoluyla ilişkileri daha fazla derinleştirme yolunda resmi bir öneri götürdü. KP’nin olumsuz yanıt vermesi, troçkist özellikler gösteren yapılarla ilişki kurmayı reddeden politik çizgisine dayanıyordu.

Aynı süreçte, İşçi Sözü (PO), 50’lerden beri ülkede var olan ve sürekli çözülmeler ve bölünmeler sonucu sayısı artan çeşitli troçkist gruplardan biriydi. Tucuman işletmelerindeki işçilerle bağları vardı ve burada peronizme “sızma” (entrizm) düşüncesini hayata geçirmeye çalışıyorlardı.

FRIP ile PO arasındaki ortak çalışma 196162’de, şeker endüstrisinde yaşanan krize karşı koyan şeker işçilerinin çatışmalarına bağlı olarak başladı. Grevdeki şeker işçileriyle polis arasında, tabandakilerle bürokratlar arasında keskin çarpışmalar yaşandı, tüm bunlar bir ilk başarıyı beraberinde getirdi; Şeker Endüstrisi çalışanlarının İşçi Federasyonu’nun (FOTIA) geri alınışı. Bu, Arjantin yakın tarihinde sınıf sendikacılığının ilk deneyimlerinden birini oluşturdu. Tucuman işletmelerindeki başlıca yöneticiler; Leondro Fote (San Jose), Gonzales ve Ramon Rose Gimanez (Santa Lucia), Miguel Soria (Cancepcion), Quinterios (Santa Ana), FRIP-PO’nun ortak çalışmalarının başlangıcını oluşturdular.

1963’e doğru, iki örgüt arasında, esas olarak şeker proletaryası içinde hareket etmek üzere bir Birleşik Cephe oluşturulması noktasında uzlaşıldı. Bu cephesel hareket tarzı FRIP’i marksizme yakınlaştırdı, fakat büyük ölçüde örgütü etkileyen troçkist öğreti doğrultusunda. Bununla birlikte, Birleşik Cephe’nin oluşumundan itibaren birçok noktada tartışmalar yaşanıyordu.

İlk anlardan itibaren kendini gösteren derin farklılıklara rağmen iki örgüt birlik yolunda ilerliyordu, bu 25 Mayıs 1965’te somutlaşarak PRT’yi ortaya çıkardı. Her ikisi de işçi sınıfının devrimci partisine duyulan ihtiyaç noktasında (kendi deyimleriyle “bir devrimci işçi partisi”) ortaklaşıyordu, ancak iki öncelin parti anlayışı farklıydı. FRIP, -henüz tam bir açıklığa sahip olmamakla birlikte- işçi sınıfının devrimci örgütü ihtiyacını ortaya koyuyor, PO ise sendikalarda var olan ve gelişen bir işçi partisi kurmak noktasında ısrar ediyor, bu bakış açısını “CGT (Arjantin’deki ana sendika konfederasyonu, çn.) işçi sınıfı partisi olmalı”, iddiasına dek vardırıyordu. PO’nun taktiği kitlelerin kendiliğinden, ekonomik mücadelesini vermekti. FRIP, henüz bulanık olmakla birlikte, işçi sınıfı ve genel olarak kitleler arasında politik çalışma yapmak gerektiğini, buradan bir devrimci parti oluşturmayı savunuyordu.

Bir diğer ayrılık noktası, silahlı mücadele meselesiydi. Başlangıçta bu konu üzerindeki çatışma görünürde sessiz bir anlaşmayla geçiştirildi. Ancak PO içinde Angel Bengoechea’nın başını çektiği bir grubun “Ulusal Devrim için Silahlı Kuvvetler”i oluşturma hazırlığına girmesi ve Tucuman’ın kuzeyinde bir gerilla oluşturulmaya başlayarak, Küba devriminin deneyimlerini tekrarlamaya çalışmasıyla bu konu PO’da çok keskin tartışmaların odağına oturdu. PO’nun başlıca yöneticisi Nahuel Moreno, perspektiften yoksun bir hak alma mücadelesinde hayal kırıklığına uğramış Tucumanlı işçileri etkisi altına almaya başlayan Bengoechea’nın grubuyla bağlantısını kesti.

Mario Roberto Santucho, silahlı mücadele tartışmalarında, fokoculara karşı çetin bir mücadele yürüttü, tüm gücüyle devrimci bir partinin kurulması, kitleler içinde gelişmesi ve ondan sonra kitlenin katılımıyla silahlı mücadeleye başlanması ihtiyacını ortaya koydu. Bengoechea, Tucuman’da bir foko (focus=çekirdek, bir gerilla çekirdeği, çn.) oluşturma girişimlerinde, Santucho’nun Tucuman işçileri üzerindeki etkisi nedeniyle başarısızlığa uğradı.

Bengoechea ve Masetti’nin deneyimleri, Küba devriminin etkilerini gösteriyordu. Her ikisi de, Arjantin’de iktidarın alınması sorunuyla ilgili ilk somut tartışmayı başlattı: Silahlı mücadele iktidarı almanın yolu mudur? Silahlı mücadeleyi kitle mi, öncü mü yürütecek? Silahlı mücadele bir devrimci partinin kuruluşundan sonra mı gerçekleşmeli? Kitlelerin iktidarı alışını yönetmek için nasıl bir parti?

Aynı zamanda PRT’nin iki kurucu örgütü arasında peronizm konusunda (PO “entrizm”i savunuyordu) ve IV. Enternasyonal’e girişle ilgili (PO, PRT’nin katılmasını savunuyordu) ayrılıklar vardı. Bu iki ayrılık noktası 1966’daki II. Kongre’de uzlaşmayla çözüldü; “entrizm”in açıkça reddi ve IV. Enternasyonal’e katılım. PO ayrıca partinin “Troçkist” olarak tanımlanmasını istiyordu, ki bunu asla sağlayamadı. PRT IV. Kongre’de “devrimin Marksist partisi” ve VI. Kongre’den itibaren de “Marksist-Leninist parti” olarak tanımlandı.

PRT’nin IV. Enternasyonal’e katılması, Leninist öğelerin yeşermesiyle güçler ilişkisinin değişmekte olduğu süreçte gerçekleşen uzlaşmaların açık bir göstergesiydi. Vurgulamak gerekir ki, doğmakta olan örgütte troçkizmin etkileri yalnızca PO’ya mal edilmemelidir, bunlar ortaklık halindeki küçükburjuva grupların (PO+FRIP) henüz ne tarihin diyalektik materyalist kavranışını ne de devrimci parti için Leninist kriterleri özümsememiş olduğunun ideolojik ifadesiydi.

Devrimci bir partinin gerekliliğinin bilincinde olan bir grup genç tarafından PRT’nin kuruluşu, politik üstyapıda niteliksel bir sıçramayı simgeliyordu. Devrim için bir Marksist-Leninist partinin, demokratik merkeziyetçi, illegal bir partinin gerekliliğini ortaya koymak, Marksist-Leninist ideolojinin, sol adına var olan kesimlerce sorgulandığı bir dönemde, önemli bir politik cüretti. Bu kesimler, SBKP’yi Stalin’den ibaret görmeleri ve pratikte kitle partisi gibi çalışan, iktidar bakış açısının ve sınıfsal bağımsızlığın eksikliği nedeniyle reformist bir politik çizgiye sahip Komünist Parti’nin zayıflığı nedeniyle kaçınılmaz olarak bürokratizme sürüklenmişlerdi.

PRT bu koşullara rağmen sınıf mücadelesinde ve üstyapıda var olmaya başlamasından sonra birkaç yıl içinde gelişti. Kurulduğunda henüz Marksist-Leninist bir örgüt değildi ve belirtildiği gibi bağrında farklı ideolojiler ve farklı pratik politikaları taşıyordu. Henüz yeni tipte bir parti, Leninist bir parti değildi...

Bir partinin ortaya çıkışı sınıf savaşımının ifadesidir; buradan beslenir ve gelişir, Arjantin işçi sınıfı ve diğer halk kesimleri zengin bir politik mücadele ve hak alma mücadelesi deneyimi biriktirmişti, ama iktidarı burjuvaziden alma hedefi yeniydi. Başarılar ve hatalar, toplumsal maddi gerçeklik ve bu döneme kadarki politik mücadele deneyimleri ışığında değerlendirilmelidir. 1965’te kurulan PRT, bu dönemde işçi sınıfının gelişim düzeyinin ifadesiydi. Ulusal burjuvazinin demokratik projesinin tükenişi ve KP’nin devrimci bir proje geliştirmedeki eksikliği karşısında sınıf savaşımının tarihsel deneyimlerinin bir ürünü oldu. Bu durumun ve dünya devrimi için biriken deneyimlerden yararlanmakta doğuştan eksik kalan uluslararası komünist hareketin çerçevesinde var oldu.

Bir partinin yaşamı yalnızca yöneticilerinin işi değildir. Partinin sınıf savaşımında oynadığı rol, onun işçi sınıfı ve diğer sınıflar ve toplumsal katmanlarla etkileşiminin sonucudur. Yöneticiler kolektifin ifadesi ve ürününden öte bir şey değildir. Mario Roberto Santucho, Domingo Mena, Benito Orteaga, Luis Pujais ve Andonso del Carmen Fernandez diğerlerinin oynadıkları role değinmeden geçemeyiz. Devrimci ruhları, durmaksızın Marksizm Leninizmi inceleyişleri, adanmışlıkları ve devrim sevinçleriyle PRT’yi proleter özelliklerle donattılar ve onu, yalnızca Arjantin halk kitleleri ve devrimcileri için değil, tüm Latin Amerika halkları için bir referans haline getirdiler.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi