Meşru Mücadele Çizgisinin Gücüyle

Egemen sınıflar yerel seçimlerde emekçilerin rızasını örgütlemek ve kendi aralarında bir dönemliğine belediye rantlarını kimin dağıtacağım ve belediye arpalıklarını kullanacağını kararlaştırmak, o arada demokrasi komedisinin yeni perdelerini sahnelemek istiyorlardı. Egemen sınıflar ile üstelik onların kendi sahasında hegemonya mücadelesi yürütülecekti. Marksist-leninist komünistler seçimler döneminde siyasi mücadelenin örgütlenmesinde azımsanamaz deneyim birikimine sahip olmalarına karşın, yine de yerel çalışma alanlarında çoğunlukla dolaysız şekilde deneyim sahibi değildi. Mücadele tamamen eşitsiz koşullar altında sürecekti.

İndirgemenin taşıdığı bütün mahzurlara karşın taktik hareket planının dayanakları şu yalın gerçeklere indirgenebilir:

İşçi sınıfı ve emekçiler, ezilenler örgütsüz ve devrimci önderlikten yoksun oldukları için zayıftılar.

Diğer nedenleri ne olursa olsun, devrimci hareket ve devrimci önderlik iddiasındaki yapılar ise, işçi sınıfı ve emekçilerden uzak, kopuk oldukları için, zayıf ve güçsüzlerdi.

Bunlardan çıkan sonuç; devrimcilerin bütün güç ve imkanlarıyla kitlelere gitmeleri, ama mutlaka devrimci kalarak gitmeliydi. İşçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin politik bakımdan güçlenmesi, devrimci hareketin gelişmesi muhakkak bu sürecin itici gücü olmayı başaran yapıları da öncü güçler olarak geliştirip, güçlendirecekti. Bütün bunlar, elverişli bir anın tüm imkanlarından hakkıyla yararlanmak üzere ve hatta hazır kuvvetlerin olanaklarının sınırların zorlayarak en geniş kapsamlı hareket planının geliştirilmesini koşuluyordu. Gerçekten de bu mücadele biçimi ve alanı söz konusu olduğunda devrimci hareketin tarihi bakımından en geniş hareket planı başarıyla geliştirildi.

Somut olarak 3 Kasım genel seçimleriyle kıyaslandığında, ortaya çıkan durum hareket planının genişleme çapı bakımından hakikaten çarpıcıdır. 3 Kasım’da ancak 5 ilde 7 aday gösterilerek mücadele örgütlenmişken, bu kez 23 il ve ilçede aday gösterilerek, yani birkaç misli daha geniş alana yayılmış olarak seçimler dönemindeki sınıf mücadelesi, merkezi düzeyde örgütlendi.

Kuşkusuz taktik hareket planı politik bir ileri atımlı öngörüyordu. Ancak bu bir örgütlenme hamlesi zemininde başarılabilirdi. Gerçekten de, seçimlerde sınıf mücadelesinin örgütlenmesi kapsamında geniş çaplı bir örgütlenme hamlesiydi, başarılan.

Politik ileri atılım ve örgütlenme hamlesi, öylesine somut ve gerçek bir durumdu ki, Marksist-leninist komünistler bir anda taktik bir kuvvet olarak göründüler.

Çünkü, seçimlerde mücadeleyi belli başlı merkezlerde örgütlemeyi ve belli başlı merkezlerde bir kitle ajitasyon örgütü olarak kendilerini ortaya koymayı başardılar. Belki de şunun özellikle vurgulanması gerekir, yasal bir siyasi parti örgütlenmesine dayanmaksızın seçimlerde siya mücadelenin bu çapta/genişlikte örgütlenmesi deneyimini ESP başardı.

Elde edilen bu örgütsel ve siyasi düzey ile, son birkaç yıldır devrimci akıl ve iradeyle örülen kitlelere gitme çizgisinde yeni bir düzeye ulaşıldı. Devrimci eylem, devrimci aklı berraklaştırdı. “Kitlelere hücum” parolasından, “Kitlesini arayan öncü” formülüne ulaşılması bunun somut bir tezahürüdür. Burada komünist öncünün kitlesini arayışının işçi sınıfının ve ezilenlerin saflarında bir karşılığının olduğu gerçeğinin, bizzat geliştirilen sosyalist kitle ajitasyonu çalışmasıyla açığa çıkarılarak doğrulandığının da mutlaka eklenmesi gerekir.

Sosyalizmin meşruiyeti

ESP’nin geliştirdiği seçim mücadelesi, bizzat bu çalışmayı yürüten kadrolarda büyük bir enerji açığa çıkardı. Bu enerjinin nasıl uyandırıldığı önemli bir soru aslında. Kuşkusuz, bunun temelinde son birkaç yıldır komünist çalışmanın elde edilen başarılar temelinde ilerleyen bir rotaya sokulması, keza bunun kadrolarda yarattığı özgüven ve komünist öncüye güven, inatla geliştirilen işçi sınıfı ve emekçilere, kitlelere güven çizgisi duruyor. Fakat bu büyük enerjinin oluşumu daha temel bir başka gerçekle de ilişkilidir. Komünist öncü, 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başında içinden geçmekte olduğumuz tarihsel koşullar altında, sosyalizmin meşruiyeti için mücadeleyi başlı başına önemli bir sorun ve görev olarak kavrıyor. Ebetteki bu yalnızca seçim döneminin değil, çözümü devrimci çalışmanın her anma içerilmesi, işlemesi gereken temel bir sorun ve görevdir.

Sosyalizmin meşruiyeti için mücadeleyi ilkin devrimci kadroların, aktivistlerin şahsında kazanmak gerekiyor. Çünkü, bizzat sosyalizmin meşruiyeti için mücadelenin sorumluluğunu taşıyacak güçlerde devrimci enerji boğulmasına yol açan kafa karışıklıkları, sorular, belirsizlikler, inanç kırılmaları vb. yadsınamaz gerçeklerdir. Adeta bir çifte kimliklik durumu, bir kimlik bunalımı, “sosyalistlerin sözleri ile eylemlerinin tutarlı olmaması” durumu görülmektedir. Kısacası iç zafiyetin temizlenmesi, emekçiler arasında sosyalizmin meşruiyeti mücadelesini kazanmanın önkoşuludur. Sosyalizmin meşruiyeti mücadelesinde kadroların kazanılmasının, kuşkusuz teorik bir yanı da vardır. Ama bu sorunu yine de en nihayetinde devrimci eylem çözebilir. Seçimlerde politik savaşımın açık sosyalist ajitasyon üzerine kurulması, ideolojik bir savaş ilanı olarak, yalnızca komünist öncüyü bütün diğer güçlerden ayırmadı, aynı zamanda, komünist öncünün kendi kuvvetlerini ideolojik bakımdan sınavdan geçirdi. Emekçiler arasında sosyalist aydınlatma çalışmasını yürüten, sosyalizmin haklı ve meşru, gerekli ve kaçınılmaz olduğunu anlatan, sosyalizm için mücadeleye davet eden kadrolar, aynı zamanda kendi kafalarındaki soruları da aştılar. Sosyalizme bağlılıklarına su verdiler.

Seçimler döneminde yürütülen mücadelede açığa çıkartılan muazzam enerji, her şeyden önce tam bir kararlılıkla geliştirilmekte olan sosyalizmin meşruiyetine inanç ve güvenden doğmuştur. Sosyalizmin meşruiyeti bilinci ve inancı, kadro ve aktivistleri hem özgürleştirici olmuş ve hem de kendilerine inançlarına güç vermiştir. Ancak, yukarıda işaret ettiğimiz gibi, kolektife güven, emekçilere güven, haklılık ve doğruluk bilinci, yaptığına inanmak, vb. bu büyük devrimci enerjiye kaynaklık etmiştir. Sosyalizmin meşruiyeti için mücadele, elbetteki işçi sınıfı ve emekçiler arasında kazanılacaktır. Ancak devrimci eylemin her adımı, kadro ve kolektifleri buna hazırladığı ölçüde, görevini tam yapmış sayılır.

Dövüşe dövüşe yürümek

ESP’nin seçimlerde geliştirdiği mücadelenin bütün diğer kuvvetlerden farklı bir yanı, yaşanan sayısız gözaltı ve tutuklamalar olmuştur. Bu kadar çok gözaltı, ESP’nin bizzat seçimlerde örgütlediği bu mücadeleyle ezilenlerin politika yapma hakkını dişe diş savunduğu, fiilen bu alanı devrimci kuvvetlere açmaya çalıştığı anlamına gelir. Ancak, bu kadar çok gözaltı ESP’nin mücadele tarzının seçim mücadelesine katılan bütün diğer kuvvetlerden farklı olduğunu da açığa çıkartmaktadır. Bu fark nedir?

ESP’nin seçimlerde geliştirdiği mücadele hattı her ne kadar burjuva yasaların istismarını da kapsıyor olmasına karşın, esasen fiilen kendi gücüne dayanarak, kendi önünü açarak meşru bir hatta ilerlemeye dayanır. Meşru mücadele çizgisidir bu. Burjuva yasaları istismar eder, kullanır, ama yasalcı değildir. Zaten, bu kadar çok gözaltı olmasının gerçek sebebi de buradadır. ESP, parlamentodan devrimci amaçlarla yararlanma taktiğini seçimler dönemine uyarlayarak bu alanın devrimci taktiğini inşa etmektedir.

Bu kadar çok gözaltı kadrolarda gerileme ve yılgınlıklara neden oldu mu? Sorusu da yaygın bir merak konusudur. Hayır, gözaltılar kadrolarda ne gerilemeye, ne de yılgınlığa, neden olmuştur. Kadrolar, yaptıkları şeyin haklılığına, doğruluğuna ve meşruiyetine inançtan, büyük bir güç almışlardır. Gözaltılar bilemiş ya da çeliklerine su vermiştir. Öyle ki, kadroları yormamıştır bile.

Afişleme yaparken ya da bildiri dağıtımda, kahve konuşması akabinde ya da valiliğe dilekçe verilirken, her adımda karşılaşılan engeller, saldırılar bütündeki dayanışma ve mücadeleyle yanıtlandı. Saldırıların olabildiğince har alanda politik mücadelenin konusu haline getirilmesi, bir karşı hareketle yanıtlanması tarzı bütünde hareketin ruhi şekillenme birliğini pekiştirdi, farklı kentlerdeki kolektiflerin ve militanların ortak moral şekillenişini pekiştirdi. Saldırılar mücadeleyle yanıtlandı.

Burada yeri gelmişken, seçim mücadelesinin ESP bakımından büyük bir ideolojik kazanım olduğunu vurgulamalıyız. Çünkü, kadrolar yürüttükleri kolektif eylemden ve kitlelerle ilişkilenişin ortaya çıkardığı devrimci gerçeklikten büyük bir ideolojik güç almış, sosyalizme-devrime, parçası oldukları öncü kolektife güven ve inançları pekişmiştir.

Niceliklerin geometrik büyümesi

ESP’nin seçimlerde yürüttüğü mücadelenin bir örgütsel ve siyasal hamle olduğuna işaret etmiştik. Bunun bazı göstergelerine değinmek gereği duyuyoruz. Bunlar, her şeyden önce kitle ajitasyonunda kullanılan araçların niceliğiyle ilgili. Kitlesini arayan öncünün araçlarını çoğaltması, araçlarının ulaştığı alanı genişletmesi, iddialarının gereğidir. Bu açıdan ele aldığımızda, 28 mart yerel seçimleri döneminde, kitle ajitasyon araçlarının kullanımında daha önce elde edilmiş nicelik sınırlarının aşılması dikkate değerdir. Birkaç örnek vermek gerekirse:

Afişler; birkaç yıl önce binlerle sayılıyordu. Sonra onbinlerce afiş kullanılmaya başlandı. Şimdi yüzbinlerce afişten söz ediyoruz.

Bildiriler; için de, benzer bir gelişmeden söz edilebilir.

Önce onbinlerce basılıyordu sonra, merkezi bildirilerin 80-100 bin basıldığı bir dönem oldu. Şimdi ise, rakam ikiye katlandı.

Yerel seçimler öncesinde yazılı ve basılı araçlar yüzbinlerle sayılıyordu, şimdi birbuçuk milyon sınırına dayanıldı. Kuşkusuz bu rakamlar, onbinlerce emekçi dikkate alındığında hala çok küçük kalmaktadır. Ama bir gelişme sürecinin anlaşılması bakımından çarpıcıdır.

Kitle ajitasyonunu örgütleme yeteneğinin gelişimini gösteren veriler olarak da kitlelere gitme kararlılığını yansıtıcıları olarak da önemlidir.

Ajitasyon araçlarının çeşitliliği; bunlar uygun kombinezonlarla birleştirildiğinde, ajitasyonun dönüştürücü-vurucu gücünü etkilemektedir. Bu bakımdan, araçların çoğalarak zenginleşmesi de, önemli bir unsurdur.

Pankart kullanımı, bayrak, önlük, ses cihazları, CD, kaset kullanımı; hemen tüm mücadele alanlarında bütün bu araçların devreye sokulması yürütülen kitle ajitasyonunun etkinliğinin anlaşılması bakımından ve her bir alanın kitle ajitasyonunu örgütleme gücünün gelişiminin göstergeleri olarak anlamlıdır.

Araçların içerik ve biçimi, öncünün kitlelerle ilişkilenişi bakımından önemi özellikle kitlelere gidildiği, ilişkiye geçildiği ölçüde somutlaşmaktadır. Kuşkusuz her halükarda, içeriğe en büyük özenin gösterilmesi gerekir. Biçim, içeriği taşımaya, anlaşılmasını kolaylaştırmaya uygun olmalı, esas olarak öncünün aradığı kitlesinin görüş açısından düzey, istek ve beklentileri bakımından düşünülmelidir. Bu bakımdan, özellikle uzun bildirilerin çok da işlevli olmadığının mutlaka dikkate alınması gerekir. İçerik yönünden de, konu ve amacı bakımından da kendini sınırlandırmayı başardığı ölçüde, somut ve etkili olmaktadır. Ayrıca üzerinde durulmayacağı için değişik mücadele biçimlerinin dönem içinde kullanımında ki ilerlemeye de, burada dikkat çekmekte yarar var. Bu bakımdan özellikle kendi güçlerine dayanarak mitingler örgütleme yetenek, cüret ve deneyimi bakımından önemli bir kazanım elde edilmiştir. Miting kaç kişiyle örgütlenir, şu kadar kişiyle miting mi örgütlenir vb. önyargılar kırılmıştır. Bu türden önyargıların esasen politik cesaret zaafiyetini yansıttığı ve pasifleştirici rol oynadığı da açığa çıkartılmış, devrimci cüret burada da kendisini göstermiştir. Kimilerinin güçsüzlük olarak gördüğü birkaç yüz kişiyle miting örgütlemek, tersine çevrilerek devrimci cüretin, devrimci meşruiyetin gösterisine, meydan okumaya dönüştürülmüş, gerçekleştirilen mitingler, kitle ajitasyonunu örgütleme araçları olarak etkin biçimde kullanılmışlardır.

Oy istemekten daha doğal ne olabilir ki

Kullanılan her mücadele biçiminin bir içyapısı vardır. Bu seçimlerde yürütülen sınıf mücadelesi için de böyledir. Seçimler, sınıf mücadelesinin bir anıdır ve seçimlere katılarak yürütüldüğünde mücadele, alınan oylar bir değer ifade eder. Oy sayıları hem kitlelerle ilişkilenişin bir güç ölçümüdür, hem de gelişmenin izlediği seyri yansıtan deyim uygunsa istatistiksel bir gösterge. Bu nedenledir ki, seçimler dönemde yürütülen mücadelenin bir bütün olarak görülmesi, bütünlüklü biçimiyle kavranması sorunu hala vardır. Komünist hareketin bu alandaki deneyleri azımsanmayacak düzeyde olmasına rağmen, hala bu mücadeleyi bütün yönleriyle örgütlemekte ve kavramakta sınırlılıklar yaşanmaktadır. Oy istemek ve oy sayısını mümkün olan en ileri düzeye çıkartmanın gerektiği kadar önemsenmemesi ya da ihmali, böyle bir durumdur. En geniş alanda yürütülen, olabildiğince güçlü kitle ajitasyonunun ulaşması gereken sonuçlardan birisi, emekçiler arasında yarattığı etkiyi oy gücüne dönüştürmektir. Bir yandan seçimlerde, seçimlere katılarak mücadeleyi örgütleyip, öte yandan da aynı zamanda “bizim için oy önemli değil”, “bizim için kazanmak önemli değil” gibi yaklaşım ve düşüncelerle hareket etmenin iler tutar yanı yoktur. Emekçilerden oy almak, emekçilerle kurulan ilişkinin bir biçimidir. Bütün diğer biçimler gibi, asla küçümsenmemesi gerekir. Hatta, bizim tarihsel koşullarımız altında, emekçilerin devrimcilere, sosyalistlere oy verme alışkanlığının olmadığı dikkate alındığında daha da önemsenmelidir.

Emekçilerden oy istemek, emekçileri burjuva partilere oy verme alışkanlığından koparmak önemlidir. Bu yolda harcanacak çabaların asla küçümsenmemesi gerekir. Oy istemek ve alınan oy sayılarını yükseltmek ve dahası kuşkusuz sandıkta kazanmak da hesaplarımız arasında olmalıdır.

İster reformist yasalcı isterse doktriner, apolitik seyirci konumda olsunlar muarızlarımızın, iki uçtan bize kaşı sürdürdükleri ideolojik mücadelede aldığımız oy sayılarının düşük oluşunu önemli bir veri olarak değerlendirmeleri de sorunun öneminin anlaşılması bakımından anlamlı olabilir.

Gelişmenin bir çizgisi yerelleşme

Seçimlerde örgütlenen mücadele, merkezi bir koordinasyonun şemsiyesi altında yapısı gereği kuvvetlerin yerelleşmesini gerektiriyordu. Merkezi bir plan ve merkezi bir koordinasyon elbette ki vardı; ama aynı zamanda, yürütülecek mücadele kaçınılmaz bir şekilde her bakımdan yerel düzeyde ele alınmak, planlanmak ve örgütlenmek zorundaydı. Hareketin birikmiş deneyimleri ve bunlar üzerinde yapılan tartışmalar sağlam başlangıç noktalarıydı. Ama tüm yerel çalışmalar bunlardan esinlenerek somut bir şekle kavuşuyordu.

Seçimlerde örgütlenen mücadelenin üstün yanlarından birisi, mücadelenin örgütlendiği her bir alanda ESP etrafında Marksist-Leninist komünistlerin yerelde politik bir odak olarak kendilerini göstermeleri oldu. Bu aynı zamanda yerel çalışmalar bakımından bir örgütlenme/örgütleme hamlesiydi de. Kuvvetlerin dağınık ve örgütsüz olduğu pek çok alanda dönemden ve durumdan örgütlenme hamlesi için layıkıyla yararlanıldı. Belirli kuvvetlerin örgütlenmenin zayıf ya da geri olduğu alanlara seferber edilmeleri aynı zamanda tarzı zenginleştiren bir unsur olarak da önemliydi.

Seçim mücadelesi, kuvvetlerin yerelleşmesinde önemli bir hamle olduğu kadar aynı zamanda yerel merkezlerin sınırlılıklarını, eksikliklerini, yetmezliklerini açığa çıkartarak hangi yönde gelişmeleri gerektiğini de gösterdi. Burada özellikle vurgulanması gereken, yerel çalışmaların politik bakımdan kendine yetme yönünde geliştirilmesi, git gide gerek politik ve gerekse örgütsel bakımdan yerel düzeyde kendine yeten bir yapı haline gelmesinin sağlanmasıdır. Önümüzdeki süreç, kuvvetlerin ilerleyişinin aynı zamanda böyle bir hattan olacağını da açığa çıkarmıştır.

Aktivist toplantıları

Aktivist toplantıları seçim mücadelesinin örgütlenmesinin çok etkili forumları olarak büyük bir rol oynadılar. Daha önceki birçok deneyimler, aktivist toplantılarının politikaların inşa edilmesinde ve örgütlenmesindeki rolünü açığa çıkartmıştı. Bu bakımdan, kölelik yasalarına karşı mücadele, 2002 3 Kasım seçimleri ve keza emperyalist savaşa karşı mücadele döneminin deneyimleri vardı. Ancak, bu dönemde aktivist toplantıları daha sistematik tarzda kullanılarak genelleştirildi.

Aktivist toplantıları oluşturulmuş politikaların kavratılması gibi bir işlevin yanı sıra, fakat bundan daha çok, kadro ve aktivistlerin politikaların inşasına katılımının kolektif bir formu olarak rolü büyüktür. Bu bakımdan, bir örgütlenme ve politika üretim formu olarak, aktivist toplantılarının kullanımında, deyim uygunsa atı arabanın önüne bağlamalıyız. Yani, daha süreçlerin başlangıç noktasında politikalar inşa edilirken, aktivist toplantılarının örgütlenmesi sadece kadroların politika inşasına katılımı bakımından değil, aynı zamanda inşa edilecek politikaların bilinçli uygulayıcıları olarak, hazırlıkları ve politik eğitimleri bakımından da oldukça yerinde ve anlamlı olur. Merkezden planlanmış biçimde, aktivist toplantıları formunun kullanılması, politik merkeziyetçiliğin güçlenmesinde, bütünde yön tutarlılığı, tarz birliği ve ortak şekillenme bakımından önemli bir rol oynamaktadır.

Aktivist toplantılarının devamı kabul edilebilecek biçimde, merkezi düzeyde örgütlenen temsilciler toplantılarına, deneylerin birleştirilmesi ve genelleştirilmesi bakımından oynayacağı oldukça anlamlı rol nedeniyle burada dikkat çekilmesi gerekir.

Aktivist toplantıları, aynı zamanda kadrolaşma çalışmasının özel bir biçimde sürdürülebilmesinin bir formu olarak da kullanılmalıdır. Özellikle daha çarpıcı bir şekilde 3 Kasım seçimleri döneminde uygulandığı biçimiyle, belirlenmiş güncel politik eğitim konularında, hazırlanmış propagandistlerin eğitim amacıyla düzenlenmiş toplantılara gönderilmesi, oldukça geliştirici olduğu gibi, aktivistlere özgüven kazandırmakta, enerjilerini misliyle büyütmektedir. Bu deneyimler de göz önüne alındığında yerellerin eğitim amaçlı aktivist toplantılarını örgütlemede gerekli çabayı göstermede yetersiz kaldıklarının altı çizilmelidir. Burada özellikle karşımıza eğitmen, propagandist kadro açığı bir sorun olarak çıkmaktadır. Mükemmeliyetçi yaklaşımlarla da birleştiğinde tam bir çözümsüzlük çıkmazına saplanılmaktadır. Oysa, bu sorun yerel yapıların güç ve imkanlarıyla en küçük zaman kaybedilmeksizin hemen ve derhal çözülebilir ve çözülmelidir. Yapılacak şey, belli kadroların propagandistler olarak ayrılması, bu kadroların kendilerini eğitmeleri için gerekli koşulların yaratılması ve tamamen politik mücadelenin güncel ihtiyaçlarına bağlı olarak eğitim amaçlı aktivist toplantılarından tutalım da; seminer, panel, tartışma vb. amaçlı toplantıların düzenlenerek sürekli çalıştırılarak da bu kadroların pratik içerisinde geliştirilmesidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi