Yürüdüler Ve Gölgelerde Kayboldular / FARC Gerillasında Kadınlar

Onlar gerilla komutanları. Rubiela’nın yüzü yerlilerin derin çizgilerini taşıyor. Canlı ve çok güçlü görünüyor. Sonia kırılgan gözüküyor, yüzü katı ve bakışları sert. Hemen resmiyet ve güvensizliğini ifade etti. Daha sonra sözlerini yumuşattı, çözülmesi güç tavırlarını bıraktı ve en sonunda gülümsedi. Belirleyici (her şeyi belirleyen ve hayat tecrübesi kazandıran) kararlar verdikleri kritik anlar hakkında konuştuk. Neden gerillaya katıldıklarını sordum.

Rubiela öncesinde hiç gerilla görmemiş. “Bir gün, bir grup gerilla gördüm, korkmamamızı, ve bizim gibi sıradan insanlar olduklarını söylediler. Onlar da beni en çok etkileyen şey çok güzel devrim şarkıları bilmeleriydi. Ve böylece “ben gerillaya katılacağım” dedim. Bu yaklaşık 14 sene önceydi. Ben Caquetalıyım. Ailem de Palmira, Valle’den.”

Sonia gerillaları televizyondan görmüş ya da duymuş ve içinde belirli bir ilgi uyanmış. Geçmişe geri döndü; “onların düzenlediği toplantılara gittim ve sonrasında neden gerillaya katılmak gerektiği üzerine okudum, Kolombiya’da kadınların nasıl sömürüldüğü ve kadınların haklarını kazanmasının gerekliliği üzerine.”

Rubiela gerillaya 17 yaşında katılmış. Bu yaşına kadar evinin dışına hiç çıkamadığını itiraf ediyor. Sessiz ve “özgürlükten yoksun”du. “Gerillada davranışlarını değiştirmeye başlıyorsun, dolayısıyla uyum sağlamak zor değil... Başlarda aileni özlüyorsun, sürekli onları düşünüyorsun. Sonra kafanda kimsenin buraya gelmen için seni zorlamadığı, kendi kararını kendin verdiğin düşüncesi oluşmaya başlıyor ve dolayısıyla uyum sağlamak zorundasın. Bu bir oyun değil, kimse seni gelmen için kandırmadı, kendin geldin ve geldiysen mücadeleyi sürdürmek zorundasın.”

Sonia için gerillaya katılmak beklenmedik bir değişimdi. “Sivil olduğunuzda özgür olmak çok farklı, nereye istersen gidebiliyorsun, ne zaman istersen geri dönüyorsun, ailenden izin istiyorsun. Burada her şey çok faklı; banyoya giderken, ya da farklı bir yere, izin istemek zorundasın. Burada bir iç düzen var ve bu herkes için geçerli, sıkılıyorsun. Çünkü nereye istersen gidemiyorsun ve istediğin zaman geri dönemiyorsun, belirli bir zamanın var ve kurallara uymak zorundasın. Katıldığın andan itibaren sana bu kurallar anlatılıyor ve sen bu kurallara uyacağına dair söz verirsen, sonrasında da bunlara uymak zorundasın...” Sonia, okuyarak ve gerillada aldığı eğitim sayesinde yaşadığı değişimi ise şöyle anlatıyor: “…bilincin yükseliyor ve kuralları uygulayabileceğin konusunda özgüvenin gelişiyor. Fakat bu durum zaman alıyor. Başka bir sorun; aileni, sahip olduğun her şeyi terk ediyorsun, buna alışmak zor. Biraz bilinçlendikten sonra bir gerilla için ailenin ikincil oluğunu görüyorsun, ne demek istediğimi anlıyorsun. Aile ikincil ve hareket öncelikli, birincil oluyor.” Aile ile yaşanan bu radikal değişimi açıklamasını istedim: “Burada taşımak zorunda olduğun görevlerin var, öncelikle sana verilen görevleri yerine getirmek zorundasın, ailene verdiğin sözler bunlardan sonra geliyor. Canın istediğinde, ‘izin verin eve gidip annemi göreyim’ diyemezsin. Şartlar uygun olduğunda ya da gerektirdiğinde izin isteyebilirsin, eğer iyi bir gelişim gösterdiysen buna izin verilir.” Sonia gerillada 11 yılı geride bırakmış, “12. yılım doluyor” diyor.

“Sonia, bir kadın olarak gerillaya katıldıktan sonra yaşadığın deneyimler neler, böyle bir dünyanın ortasında ki ben bu yaşamın oldukça ataerkil olduğunu düşünüyorum, birçok erkek gerillanın içinde. Ne gibi değişimler oldu?” diye sordum.

“Bu bazı şeyleri farklı algılamanızdan dolayı. Ataerkillik dediğiniz şey gerillada yok, hepimiz eşitiz, bütün kadın ve erkekler aynı haklara sahip ve hepimiz birbirimize kardeş gibi davranıyoruz.” Sonia ataerkilliği sivil yaşamdan anlattı: “Ne yapıp yapmaman gerektiğine dair emirler alıyorsun ve bunları yapmak zorundasın, eğer evlenirsen evde oturmak zorundasın, erkek evi yönetir. Burada böyle değil. Hepimiz herkes için çalışıyoruz.”

Gerillada da emirler aldıklarını hatırlattım: “Evet bazı emirler alıyoruz, fakat kendimiz için ve kendimizi adadığımız kavgamız için.”

Gerillada gerçekten bir kadın olduğunu hissediyor musun? “Evet, çünkü ihtiyacın olan her şeye sahipsin, ne istersen onu veriyorlar, kendi hakların var. Eğer sevgilin olmasını istiyorsan olabilir ve yaşamının bu alanını da doldurabilirsin. Buna ek olarak, sevgilinden emir almak zorunda değilsin. Gerillada aşk ikincil, kavga birincil, öncelikle uymak zorunda olduğun kurallar var, okuman gereken materyaller ki bunları kendin için okumalısın, talip olduğun şeylere ulaşmak için kendini eğitirsin.”

Yani sen, gerillada bir kadının çok özgür olduğunu düşünüyorsun? Rubiela yanıtladı: “Sonia’nın açıkladığı mantık içinde özgürdür. Eğer sevgilin olursa onun ve yapmak istedikleri için araç olmayız, mesela o giysilerinin yıkanmasını isteyebilir. Bunu yapabiliriz ancak eğer bunu kendimiz istersek, zorunluluk olarak değil... ”

Gerillada Sonia “okumakta, kendimi istediğim alanda, politik ve askeri olarak geliştirmekte özgürüm. Gerillanın disiplin yapısı içinde özgürüz.” Sonia politik-askeri alanda kendini geliştirdiğini açıkladı.

Lider olduğunda rolün ne? Lider olarak neler yapıyorsun? “Lider olduğunda görevlerden resmen sorumlusun. Birliğin günlük rutininde yapılacak işlerin organize edilmesinden sorumlusun. Ve eğer daha büyük bir birliğin komutanıysan herkesin ihtiyaçlarından sorumlusun. -İnsanların neye ihtiyacı var, ne yapılmalı?...”

Askeri hiyerarşinin basamaklarını tırmanan bir kadın olmayı ister miydin? Rubiela açıkladı: “Katıldığımda hala ataerkillik vardı, kendilerini yönetenin bir kadın olmasını istemiyorlardı; çünkü onlar erkekti. Şimdi kadınlar için birçok şey değişti.”

Sonia’ya sordum: Yaşadığın deneyimler neler? Neler öğrendin? Gerillanın tüm bu ciddiyetinin dışında neler hoşuna gidiyor? (İkisi birden güldü) Sonia başlarda yaşadığı gerilimleri açığa vurdu: “Gerillada öğrenmek çok önemli. Yönetmeliklerdeki bir makalede gerillanın çok yönlü olması gerektiği anlatılıyor. Çok yönlü, yani her şey hakkında bir şeyler bilmek, gerillanın bilmesi gereken her şey... Başlarda revirdeydim ve iyiydim, patlayıcılar sınıfına gittim ve iki ya da üç mayın yaptım, fazlası değil ve diğer aktiviteler için de aynısı. Askeri tarafını da seviyorum ve bazı eylemlere katıldım ve iyi yaptım.”

Sonia 14. Cephe’nin kurmayında yer alıyor. Lider kavramı hakkındaki görüşlerini sordum. Ayrıntılara girerek: “Birlikleri komuta etmek otorite gerektirir, bu da liderlik yeteneği demektir. Böylece insanları yönlendirebilirsin; yönetmeyi bilmek zorundasın, kimi yönettiğini ve nasıl yöneteceğini bilmek zorundasın; çünkü verdiğin emirler iyi algılanmak zorunda, bunları yerine getirecek olanlar tarafından memnuniyetle kabul edilmeli. Birliğinin ruh durumunu iyi bilmelisin. Hepimiz aynı ruh durumuna sahip değiliz, ya da benzer karaktere... Bazıları bir yönde yönetilmek ister, bazıları sert konuşulmasını ister. Komutan kendini bunlara hazırlamalı, her yerde kendisini yenilemeyi bilmeli -iç politik durum, uluslararası durum ki bunlara göre birliğini konumlandıracak. Eğer komutanın hiçbir konuda bilgisi yoksa liderlik otoritesi de olmaz, kendi birliğini yönetemez.”

Sonia’ya bu liderlik otoritesini askeri durumlarda nasıl kullandığını sordum, gözlerinde öfkeli bir kıvılcım belirdi: “Birliğinle beraber ön sıralarda, ön cephede, düzenlemeyi yapmak -hangi taraftan kuşatma yapacağına, birliği nasıl düzenleyeceğine, düşmanın üstüne nasıl yürüyeceğine, belirli bir yardımı nasıl alacağına, ya da kuşatmaya karşı nasıl önlem alacağına karar vermek. Bu sorulara vereceğiniz yanıt liderlik otoritesidir. Eğer komutan birliğini çarpışmaya gönderir ve arkada durursa, liderlik otoritesini kaybeder ve birliğe kızmaya hakkı yoktur.”

Sonia El Billar’da yaşanan çatışmalar boyunca liderlik deneyimi üzerine konuştu: “Herhangi bir askeri bilgimiz yoktu, sadece düşmanın nerede bulunduğunu biliyorduk. Komutadakileri düşmanın etrafını sarmak üzere harekete geçirdim. Ve birliklerimiz askerlerin etrafını kuşatıncaya dek ilerledi. Sanırım sayıları 250 civarındaydı, hala bilmiyoruz. Üçüncü seyyar birliği yok ettik, çok azı kaçabildi. Bu gece-gündüz harekâtıydı ve 17 saat sürdü. Öğleden sonra saat 4’te başladı ve ertesi gün saat 2 civarında bitti.”

Rubiela askeri harekatlar boyunca yüz yüze kalman korku hakkında konuştu. “Her zaman korku duyarsınız, çaresi yok; ama yalnız değilsin, diğer yoldaşlarınla berabersin ve bu sana cesaret veriyor.”

Sonia’ya ölüm hakkında ne düşündüğünü sordum: “Gerçekten bir fikrim yok. Bu konuda fikir sahibi olmak zor; çünkü ölümün nasıl geleceği belli değil”. Ve eğer yanı başındaki senin hatan yüzünden ölürse ne düşünürsün? “Sanırım yoldaşının bir başkası yüzünden ölmesi korkunç bir hata olur.” Ya düşmanın yüzündense? “Eğer savunmamız güçsüzse, onlar bizi öldürür, ne dediğimi anlıyorsun. Eğer onlar dikkatli olmazsa, biz onları öldürürüz. Her şeye rağmen biz kendi insanlarımıza karşı savaştığımızı biliyoruz. Ve bu nedenle onları öldürmek yerine teslim almaya çalışıyoruz.”

Sonunda ikisi de savaşın barışçıl bir şekilde sonuçlanması durumunda ne yapacaklarını itiraf etti. Rubiela askeri kariyerini sürdürmeyi düşünüyor. Sonia sivil hayatına geri dönmeyi ve belediye yöneticisi ya da farklı bir birimin siyasi yöneticisi olmak istiyor. Kucaklaşarak vedalaştık, yürüdüler ve gölgelerde kayboldular.

*www.farcep.org’dan çeviren: Ayşe Şener

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi