Parti büyüyor, gelişiyor ve güçleniyor. Bu süreç, derinliğine ve genişliğine, niteliğin ve niceliğin gelişmesi olarak çok yönlüdür. Kadro sorunu, özelde de kadroların eğitimi ve hazırlanması, burada özel bir yere sahiptir. Çünkü, bu sorun, partinin geleceği fethetmesinin, geleceğe güvenle yürümesinin, faşizmin, burjuvazinin ve gericiliğin, her türden oportünizm ve revizyonizmin saldırıları karşısında sarsılmadan kale gibi sağlam durmasının, vb. kilometre taşlarından biridir.
Marksizm-Leninizm’in ustaları, “kadroların marksist-leninist eğitiminin son derece büyük önemi”ni sürekli vurgulamışlardır. Stalin şöyle diyordu:
“... Eğer kadrolarımızın marksist-leninist eğitimi işi güçten düşmeye başlar, eğer bu kadroların siyasal ve teorik düzeyini yükseltme çalışması yavaşlar ve bunun sonucu kadroların kendileri ileriye gidiş perspektiflerimizle ilgilenmekten vazgeçer, davamızın doğruluğunu anlamaktan yoksunlaşır ve yukarıdan verilen önergeleri körü körüne ve mekanik bir biçimde yerine getiren, perspektiften yoksun alelade uygulayıcılar durumuna dönüşürlerse -tüm devlet ve parti çalışmamız da zorunlu olarak güçten düşecektir. ½unu bir aksiyon olarak kabul etmek gerekir ki, devlet ve partinin hangi alanında olursa olsun çalışan militanların siyasal düzeyi ve marksist-leninist bilinci ne kadar yüksek olursa, çalışmaların kendisi de o kadar yüksek ve verimli, sonuçları da o kadar elle tutulur olur; tersine militanların siyasal düzeyi ve marksist-leninist bilinci ne kadar düşük olursa, çalışmada eksiklik ve başarısızlık olasılığı, militanların kavgacı-uygulayıcılar durumuna düşmeleri olasılığı, dipten doruğa yozlaşmaları olasılığı da o kadar büyük olur.”(Leninizmin Sorunları, s. 722-723)
Görüldüğü gibi, kadro sorunu deyince, öncelikle ve özellikle akla gelen, kadroların eğitimi ve hazırlanmasıdır. Partinin katettiği yol gözönünde tutulursa, kadroların eğitimi ve hazırlanması sorununu, değişik açılardan ele almak, güncel ve yaşamsal önemdedir. Partinin her örgüt ve kadrosu, bu alanda az ya da çok değişmek ve değiştirmek zorundadır. Kadroların eğitimi ve hazırlanması söz konusu olduğunda, eski tarzın hala ciddi etkileri var. Devrimci iradenin rol ve öneminin kavrayış zayıflığına veya küçümsenmesine dayanan ve devrimci kendiliğindencilik diyebileceğimiz bu durum, partinin mayasını oluşturan devrimci iradeyle tezat halindedir. Bugün partide yetersiz bir eğitim sözkonusudur. Eğitimin önemi yeterince kavranmıyor. Çoğu zaman pratik işlerin yoğunluğu nedeniyle eğitime gerekli zaman bile ayrılmıyor. Deyim uygunsa, kadrolar cepheden cepheye koşmaktan zaman bulamayan askerler gibidirler. Bugün için bu biraz da kaçınılmazdır. Zira, anti-faşist savaşımın yükünü bugün için ağırlıkla parti kadrolarının ve kitlesinin çekmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız ve bu nesnel bir nedendir. Ayrıca teorik çalışma ve ideolojik mücadelenin öneminin pratik olarak küçümsenmesi ya da gereken önemin verilmeyişi de bir diğer faktör olarak belirtilmelidir. Diğer yandan, parti büyüdükçe, seviye de düşüyor. Lenin şöyle diyordu:
“Hareketimizin gerçek durumuyla az çok tanışıklığı olanlar, Marksizmin geniş bir biçimde yaygınlaşmasının yanında, teorik düzeyin belli ölçüde düşmekte olduğunu görmemezlik edemezler. Pek çok insan, çok az bir teorik eğitimle, hatta hiç eğitilmeden, hareketin pratik önem ve pratik başarıları yüzünden harekete katılmışlardır.” (Ne Yapmalı?, s. 29)
Bu olgu partinin gelişimi sürecinde de çok açık olarak görülüyor, yaşanıyor. Parti bir çekim merkezi oldukça, saflarına sürekli yeni katılmalar oluyor. Pek çok insan parti çalışmasının, partinin kendisini militanca ortaya koymasının gücüne kapılarak, pratik/politik olarak partiye katılıyor. Pek çok örneğinde görüldüğü gibi, bu özellikle başlarda ideolojik bir katılım değildir. Doğal olarak, partinin önünde yeni katılanları ideolojik olarak da kazanma durumu var. Diğer yandan, parti gelişimini aynı zamanda ateş hattında yürüyerek sürdürüyor. Düşmanın saldırıları sonucunda özellikle deneyimli, birikimli kadro kaybı da artıyor. Ne var ki, parti, kayıpların yerini doldurmada zorlanmıyor. Yeni savaşçılar hızla öne çıkıyor. Bu durum partinin yapısını gençleştirdiği gibi, başta öne çıkan yeni ve genç savaşçılar gelmek üzere kadroların eğitimi ve hazırlanmasının önemini de artırıyor. Kadro sorunu bağlamında, kadroların eğitimi ve ideolojik-politik donanımının yükseltilmesi, yeni kadroların hazırlanması sorunları, bu bakımdan görülen gerilik ve yetersizlik, ihmal edilemez ve öncelikle düzeltilmesi gereken acil bir görev olarak kendisini daha fazla dayatmış bulunuyor.
Önümüzdeki dönemde partinin yeni, “taze” güçlerle daha fazla beslenmesi de bu eğitimin önemini artıran bir diğer ivedi güncel faktördür. Kuşku yoktur ki, marksist-leninist formasyona sahip deneyimli kadrolarla, yeni ve genç savaşçıların yöntemli bir şekilde bütünleştirilmesi ve bu ikincilere daha fazla ön açılması, yani birikim ve deneyimle coşku, ataklık ve dinamizmin birleştirilmesi, parti çalışmasını genelde güçlendirici bir rol oynayacak, “öncü partiden önder partiye” geçiş sürecini hızlandıracaktır. Gelişen politik çalışmalarımızın ve büyüyen politik etkimizin maddi örgütsel bir güce dönüştürülerek cisimleştirilmesi, bu yoldan parti örgütlenmesinin geliştirilerek gücünün büyütülmesi, daha geniş yığınları kucaklaması ve yığınlar içerisinde kök salması kesin bir zorunluluktur. Bu bakımdan, yeni ve genç güçlerin kadrolaştırılması görevinin büyük bir özenle yürütülmesi, tutuculuğa hiçbir şekilde izin verilmemesi, planlı ve yöntemli bir şekilde parti örgütlerinin bileşiminin, kadrolaştırılan bu yeni/taze güçlerle genişletilmesinin kesin olarak başarılması gerekir. Unutulmamalıdır ki, sürekli genç kalmayı başaramayan bir parti, dinamizmini kaybetmeye, durgunluk ve atalet içinde kısırlaşmaya mahkumdur. Yeni/taze güçlerle genişlemesi, partinin savaş kapasitesini daha da artırır.
Marks ve Engels, Alman İdeolojisi’nde “Gerçekte, pratik materyalist için, yani komünist için sorun, mevcut dünyayı bir biçimde değiştirmek, bulmuş olduğu duruma hücum etmek ve onu pratik olarak değiştirmektir” diyorlardı. Bu devrimci irade ve pratik eylem gücü, bilinçli bir eylemdir. Komünist, komünist devrimci irade ve eylem gücü olan bir kimsedir. Böyle olduğu içindir ki, her kadronun çalışmalarının durumu, herşeyden önce kendi konumunu, rol ve görevlerini kavrayışı ile orantılıdır. Bu kadroların kendi eğitim ve donanımını geliştirmeleri bakımından da böyledir.
Komünist parti birliği, gönüllü ve bilinçli bir birliktir. Örgütlü mücadele istek ve kararlılığı tarafından belirlenen bu birliğin yükseltilmesinde eğitim yaşamsal önemdedir. Partiye bağlılık somuttur ve sürekli yenilenmesi gerekir. Bu bağlılık, ideolojik kaynağını, Marksizm-Leninizm’den alır ve daha somut olarak da programda, strateji ve taktiklerde, tüzükte ve partinin yarattığı devrimci değerlerde ifadesini bulur. Demek ki, bu bağlılık, ancak sürekli ve sistemli bir eğitim ve bilinçlendirme ile yükseltilebilir. Parti içi eğitim, gelişmenin önemli dinamiklerinden biridir; partiyi daima diri tutmanın, devrimci enerjiyi canlandırmanın, olası bozulmaları önlemenin, niteliği sürekli koruyup güçlendirmenin güvenilir bir yoludur. Bunun için partinin teorik çalışmaya ve ideolojik mücadeleye gerekli önem ve ağırlığı vermesi de gerekir. Bu olmadan, eğitim işi gerektiği gibi yürütülemez.
Parti, kadrolarını özenle yetiştirmek saflarını ideolojik olarak donatmak, kadrolarının bilinç düzeyini yükselterek, bileşimini sistematik bir biçimde iyileştirmek ve siyasal biçimlenmesini geliştirmek, nitelik ve eksikliklerini dikkatle irdelemek zorundadır. Parti içi eğitim, gelip geçici bir iş değil, düzenli/sistemli bir görevdir, hergünkü parti çalışmasının bir parçasıdır. Bu çalışma, her kademede parti örgüt ve kadrolarının görev ve sorumluluklarının gereklerine göre konumlandırılmaları ve işlevselleştirilmelerini kapsar; kadroları “toplumun, toplumun gelişme yasalarının marksist-leninist bilimi”yle donatmayı, onlara sağlam bir görüş açısı kazandırmayı, partinin marksist-leninist doğrultusunda sendelemeden yürümesini güvence altına alır; partinin örgütsel ve siyasal çalışmalarına güç ve dinamizm kazandırmayı, inisiyatif ve özgüveni geliştirmeyi, vb. hedefler. Görüldüğü gibi, eğitim sorunu, bir amaç değildir ve kendi başına bir iş olarak da görülemez. Bu, ancak pratik mücadele içerisinde, örgütlü komünist çalışma ortamında etkin ve devrimci bir biçimde, pratik devrimci savaşımın dürtülerine bağlanmış olarak yürütülebilir, yürütülmelidir. Çünkü komünist parti; bir araştırma-inceleme çevresi, entellektüel bir topluluk değil, bir savaş örgütüdür. Bu bakımdan o, eğitsel çalışmayı da, savaşımını başarıyla sürdürmek, iktidara hazırlanmak, kısacası devrimci ve komünist ideallerini gerçekleştirmek, nitelikli ve yetenekli kadrolar hazırlamak ve geliştirmek görüş açısıyla ele alır ve sürdürür.
Kadroların eğitimi ve hazırlanması çok yönlü bir sorundur; statik değil, değişkendir. Partinin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına bağlı olarak değişik yönleri ve biçimleri öne çıkar.
Parti içi eğitim ve kadroların hazırlanmasının güncel bir kaç boyutu var:
a) Görevler üzerinde eğitimdir. Bir biçimde görevlendirmek, düzenli bir iş vermek, partinin bir parçası haline getirmek burada ilk ve en önemli adımı atmaktır. İlgili kadro ve organların görevlerinde başarılı olabilmeleri için, üstlendikleri görev ve sorumlulukları üzerinde özel olarak eğitilmeleri, konumlarının bilinciyle donatılmaları gerekir. Bu olmadığında karanlıkta el yordamıyla hareket etmek, çalışmalarda verimsizlik ya da başarısızlık kaçınılmazdır. Verili koşullar ve örgüt ortamı altında her kadronun çalışmalarının etkinliği, herşeyden önce kendi konumunu, rol ve görevlerini kavrayışı ile belirlenir.
Parti, yeni devrimcileri kazanıyor ve örgütlüyor. Kuşkusuz bu olumlu bir gelişmedir ve partinin büyümekte ve gelişmekte olduğunu gösteriyor. Ama ne var ki, birçok örneğinde görüldüğü gibi, görevin kapsamı, unsurları, öncelikleri, iç bağlantıları, gerekleri, ayrıntıları, vb. kafalarda yeterince açık değil. Genç devrimcilere öncelikle bunların kavratılması gerekir. Görev, görev verilenin kafasında aydınlık değilse başarılabilir mi? Kadroların görevlerinde, yani propagandacı, ajitatör, örgütçü, vb. olarak eğitilmelerinde, yeni kadroların hazırlanmasında da temel bir sorundur. Parti canlı ve yaşayan bir organizma olduğuna göre, partide işbölümü ve uzmanlaşma yoksa, herkes herşeyi yapmaya çalışıyorsa, bu durumda işlevli bir örgütsel yapı geliştirilemeyeceği gibi, çalışmalar somut olarak çok fazla bilinçli ve amaçlı bir biçimde yürütülmez, çalışmaların verimi ve kalitesi düşer, basit bir yeniden tekrar ya da varolanla yetinmek kaçınılmaz olur.
Oysa kadroların, kendi mesleki bilgi, deneyim ve donanımlarını geliştirme çabaları zayıftır. Kadrolarda görevleri üzerinde sistematik bir biçimde düşünmede, inceleme çalışması yapmada gelişme olsa da bu henüz yeterli olmanın, partide bir alışkanlık olarak yerleşmenin çok ötesindedir. Böyle olunca da, görevlere, günlük devrimci çalışmaya kaba, üstünkörü ve yüzeysel yaklaşımların, örgütler oluşturmada yaz-bozların ve istikrarsızlıkların olması kaçınılmazdır. Bütün bunlar, kadroların görevleri üzerinde gerektiği gibi eğitilmediği, yeni tarzın, parti tarzının hala yeterince yerleşmediği anlamına geliyor.
Burada ayrıca ve özel olarak vurgulanması gereken bir nokta, görevlerin gerçekleştirilmesi sürecinde günlük çalışma disiplininin yükseltilerek, görevler üzerinde eğitimin de sürekli kılınmasıdır. Böyle yapıldığında, çalışmalarda başarı ve nitelik sürekli olarak daha da artacak, her düzeyde işlevli bir parti örgütlenmesi geliştirilebilecektir. Bu aynı zamanda, yeni tarzı tam olarak yerleştirmenin de güvenilir bir yoludur. Partinin, yani “yeni örgüt, yeni tarz, yeni kadro!”nun şekillenmesi, diğer şeylerin yanısıra, devrimci çalışmanın hemen her alanında uzman olmayan, dar pratikçi kadro tipinin aşılması sürecinin bir ifadesidir. Bu kadro tipinin dar pratikçi alışkanlıklardan, her düzeyde yönetici örgütlerin örgütsel çalışmasında kısırlaştırıcı pratikten, ilkel ve amatörce günü birlik çalışma biçimlerinden kurtarılması ve örgütsel yeteneklerini geliştirmesi de örgütsel eğitimin temel bir sorunudur. Aynı zamanda, özellikle “orta kademe” yönetici kadro ihtiyacının en fazla olduğu alan da burasıdır. Bu bakımdan, günü idare etmeye, tutuculuğa her yönüyle son vermeli, bilgi ve deneyim eksikliğini gidermek için eğitim işi aksatılmadan sürdürülmeli ve eski alışkanlıkların gücü kesin bir yenilgiye uğratılmalıdır.
b) Partinin program, strateji ve taktikleri, politikaları ve tüzüğünün öğrenilmesidir. Buna kısaca politik eğitim de diyebiliriz. Mücadelenin, örgüt çalışmalarının ve yaşantısının gerçek, somut sorunlarının tartışılması da bu eğitimin bir parçasıdır. Teorik ve pratik deneyimleri, eğitimin sistematiği içerisinde kazanılan bilgileri günlük yaşamın pratiğinde somutlaştırarak gerekli sonuçları çıkarmak da eğitimin tamamlayıcı bir diğer bileşenidir.
Politik eğitim, genel politik çalışmaların bir parçasıdır, olmak zorundadır. Uzun süreli ve sağlam bir devrimcilik bakımından, devrimciliğin yeniden ve daha üst bir yenilenmesi bakımından, parti çizgisinin sürekli ve sürekli içselleştirilmesi yaşamsal önemdeki bir sorundur. Parti kadroları, sadece iş yapan değil, düşünen ve sorgulayan, parti çizgisi doğrultusunda bağımsız davranabilen, inisiyatifi gelişkin, değiştiren ve dönüştüren yeni insan tipleri olmalıdır. Partinin geniş yığınlar için, geniş yığınların devrimci savaşıma çekilmesi ve devrimci önderlik altında birleştirilmesi için politika yapma tarzını bilinçli ve iradi olarak geliştirmek, partili devrimciliğin olmazsa olmaz koşuludur. Demek oluyor ki, yalnızca “yüksek toplumsal ideallere bağlı kalmak”, ideolojik olarak hep sağlam ve yıkılmaz durmak için değil, aynı zamanda günlük devrimci çalışmayı verimli ve üretken kılmak için de sistemli politik eğitim gereklidir, vazgeçilmezdir.
Politik eğitimsizlik ve görüş, ufuk darlığı, kaçınılmaz olarak örgütsel çalışmaların kapsamını daraltacağı gibi, politik çalışmaları da verimsizleştirir, yüzeyselleştirir. Burada geçmiş dönemden çok iyi bildiğimiz dar pratikçi ilkel çalışma tarzı kaçınılmaz bir sonuçtur. Nitekim eğitim sözkonusu olduğunda da bu tarzın hala ciddi yansımaları görülüyor. Eğitimi için ciddi bir zaman ayıramayan ya da parti yayınlarını ciddi inceleyemeyen kadrolara rastlanılması üzücüdür. Pek çok parti organı politik gelişmeleri kolektif olarak izleyip değerlendiremiyor. Diz boyu devrimci işgüzarlık var. Bütün bunlar, kadroların hem asli işleri, görev ve sorumlulukları üzerinde yoğunlaşmalarını önlüyor ve daha alt düzeydeki kadroların daha fazla öne çıkmasını engelliyor ve hem de kadroların gerektiği gibi eğitim yapmamalarına, politik olarak yetkinleşmemelerine, vb. yol açıyor. “Dar pratikçilik” ya da “kör pratikçilik”le, geri ve ilkel metodlarla bunların köklü olarak aşılamayacağı ve yine kısır bir kendini tekrardan, görünüşü kurtarmaktan, günü birlikçilikten öteye gidilemeyeceği bilinen bir olgudur.
Lenin’in söylediği gibi, “saksılarda buğday yetiştirmek bizim işimiz değildir”. Savaşım, yalnızca “daha çok cesaret, daha çok karar ve daha çok enerji” istemiyor, aynı zamanda “daha çok bilgi” de istiyor. Yetenekli politik savaşçılar ancak bu yoldan hazırlanabilir. Bu bakımdan dün ve yarın arasındaki süreklilik de önemlidir. Geçmişin deneyimi gelecek için bir klavuz olmak zorundadır. Bu içselleştirildiği ve de bir alışkanlık haline geldiği ölçüde “ilkelliğe” karşı savaşımda da daha fazla mesafe katedilebilir. Eğitime zaman ayrılmadığında, partinin karar ve talimatları gerektiği gibi özümsenmediğinde uyumlu, planlı, ortak irade ve çabalar bilinçle şekillenmediğinde, mücadelenin ihtiyaçlarına bağlı olarak gelişen ve işlevsel bir örgütler sisteminin geliştirilemeyeceği açık değil mi? Ve yine, savaşım koşullarını, değişen güç ilişkilerini, mücadelenin canlı pratiği içerisinde değişen yeni mücadele örgüt ve araçlarını zamanında bilince çıkaracak, partinin büyüyen siyasal gücünü örgütleyebilecek yeni yol ve biçimleri gündemleştirme yeteneği gösterebilir mi?
c) Marksizm-Leninizm’in temel gerçeklerinin, uluslararası işçi ve komünist hareketinin deneylerinin bilgisinin edinilmesidir. Buna kısaca teorik eğitim de denebilir. Teorik eğitim, parti ve partili kadro için gerekli ideolojik gıdadır. Bizim pratiğimiz, önü Marksizm-Leninizm tarafından aydınlatılmış bilinçli bir pratiktir ve tıpkı geniş çaplı yeniden üretim gibi kendi gelişimini diyalektik olarak sürdürmek zorundadır. Parti, “kadrolarını tüm çalışma alanlarında ideolojik bakımdan yetiştirme, siyasal olarak çelikleştirme” (Stalin) göreviyle her zaman karşı karşıyadır. Önü devrimci teori tarafından aydınlatılmamış bir pratik dar/kör pratiktir. “Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olamaz” (Lenin) vurgusunda da dile getirilen olgu bu gerçekliktir. Bu olmadan, devrimci enerji korkunç derecede verimsizleşir, çarpıtılmış bir devrimciliği resmeder. Bu tarz, partinin ve partili kadronun tarzı olamaz. Onun tarzında bilinç ve irade esastır. Bizim devrimci pratiğimiz, devrimci teorimiz tarafından aydınlatıldığından ötürü, devrimci teori üzerinde, Marksizm-Leninizm üzerinde sistemli bir teorik eğitim, her zaman güncel ve yaşamsal bir önemdedir; bu eğitim, partinin, parti kadro ve organlarının her günkü devrimci çalışmalarının bir parçası olarak planlanmalıdır. Bir komünist kadro, örgüt, siyaset ve teori sorunlarında durmadan öğrenmek zorundadır. Zira, marksist-leninist teori bir bilim ve eylem kılavuzudur. Lenin’in belirttiği gibi, politikanın ve teorinin sorunlarında duraksama gösteren, ufukları dar, kendine güvensiz, düşmanlarının bile saygısını kazanacak geniş ve yürekli bir plan düşünmekten aciz, deneyimsiz ve beceriksiz bir kimse, iyi bir parti militanı olamaz ve böylesi kadrolarla da iktidar fethedilemez.
d) Parti içi teorik ve politik eğitimin kolektif tarzda sürdürülmesi ve bireysel eğitimle birleştirilmesidir. Parti çalışması, kolektif bir çalışmadır. Kolektif irade, organların ve bireylerin çalışmasını düzenler, yönlendirir. Ne var ki, bireysel çalışmayla tamamlanmayan, sürekli beslenmeyen bir kolektif çalışma düşünülemez. Eğitsel çalışma sözkonusu olduğunda da bu böyledir. Eğitim sorunu, hem kolektiftir ve hem de bireyseldir ve bu ikisi her zaman birbirini tamamlar. Doğal olarak başarılı olabilmesi için kolektif ve bireysel eğitimin özel olarak düzenlenmesi gerekir. Partinin belge, döküman ve merkezi yayınlarının kolektif olarak değerlendirilmesi, komünist ahlak ve kültürün içselleştirilmesi, deneylerin tartışılması, Marksizm-Leninizm’in klasiklerinin ve uluslararası komünist ve işçi hareketinin derslerinin öğrenilmesi, kadroların biçimlendirilmesi, vb. bunların tümü temel eğitimin kapsamı dahilindedir.
Kolektif eğitim, organın kolektif çalışmalarının temel ve vazgeçilmez bir unsurudur. Böyle olduğu için de, organın kolektif eğitiminden ve organ üyelerinin bireysel eğitiminin yönlendirilmesinden, organ sekreteri doğrudan ve birinci dereceden sorumludur. Eğitim işi, organ sekreterinin asli görevlerinden biridir. Bunu zamanında ve gerektiği gibi yapmayan, yapamayan bir organ sekreteri, organa ve üyelerine karşı görev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getirmiyor demektir. Kolektif ve bireysel eğitim, çalışmaların başarısını kamçılar, düzeyini artırır, derinlik kazandırır. Bu eğitimin, organın ve üyelerinin donanımı gözönünde tutularak, organın görevlerine ve çalışma ihtiyaçlarına bağlı olarak yürütülmesi gerekir. Organ üyelerinin marksist-leninist formasyon ve donanımlarının yükseltilmesi için, kendi kendini eğitme, bireysel inceleme çalışması önemli bir yere sahiptir ve organ sekreteri, bu işi yönlendirmeli, denetleyip yardımcı olmalıdır. Zira, organ içi eğitimin sürekliliğinin sağlanması, organ iradesine bağlanmış bir tarzda güvencelenmelidir.
e) Parti içi eğitimin bir diğer temel unsuru, merkezden eğitimdir. Önderlik tüm partinin kolektif eğitimini merkezi yayınlar (gazete, dergi, broşür, kitap, vb.) aracılığıyla güncel siyasal ve ideolojik mücadele görevlerine bağlı olarak yürütür. Bu bakımdan, parti yayınları, parti içi eğitimin düzenleyeni olarak düşünülmelidir. Kolektif ve bireysel eğitim düzenlenirken bu mutlaka gözönünde tutulmalıdır. Parti yayınlarını düzenli incelemeyen, eğitimin temel bir unsuru haline getirmeyen kadronun, bir partili kadro gibi davranması, parti çizgisini yaratıcı bir tarzda geliştirmesi düşünülemez bile. Ve dahası, böylesi bir kadro, partiye karşı suç işliyor, tüzüğü ihlal ediyor demektir.
f) Değişik düzey ve kapsamdaki kadro ve sempatizan toplantılarının gerçekleştirilmesidir. Kadroların eğitimi ve hazırlanması için, güncel siyasal, örgütsel ve ideolojik mücadele görev ve ihtiyaçlarıyla bağlı olarak değişik düzeyde kadro ve sempatizan toplantıları özel bir önem taşır. Dönemsel yetkinleştirmeler olarak bu toplantılar hızlandırılmış ya da yoğunlaştırılmış eğitimin bir unsurudur.
Bu toplantılarda amaç yüksek düzeyde verim elde etmek olduğuna göre, hazırlığı da kapsamlı ve ciddi tutmak, önceden özel olarak denetlemek gerekmektedir. Bu tür toplantılar, bileşim bakımından bir yandan çok fazla geniş tutulmamalı, bir yandan da gündemi dar tutulmalıdır. Aksi halde beklenen verim sağlanamaz, toplantı rolünü oynayamaz ve kaçınılmaz bir şekilde sıradanlaşır. Oysa bu toplantılarda amaç, katılımcılarda ele alınan sorun ya da sorunlarda bir sıçrama yaratmaktır.