Politik Mücadelede Örnek Bir Uğrak: Suruç İçin Adalet Kampanyası

Faşist rejimin, 7 Haziran seçimlerine kadar aşamalı bir şekilde derinleşen siyasi krizi, ezilenlere bir özgürlük cephesi açan HDP’nin, 7 Haziran başarısı ile zirve yapmıştı. Türkiye ve Kürdistan halklarının ortak eylem ve iradesine dayanan başarı, burjuva politik denklemi felç etmiş, rejim için yapısal nitelikte çatlaklar oluşturmaya başlamıştı. Gücünü sokaklardan alan bu toplumsal irade, burjuvazinin parlamento gibi karikatürize bürokratik aygıtlarında ve şovenizm gibi güçlü hegemonik kolonlarında onarılamaz gedikler açmıştı.

Türkiye ve Kürdistan halklarının birlikte mücadelesinin tarihsel olarak en güçlü örneğini yaşadığımız bu dönem, kurtuluşun birleşik devrim stratejisinde somutlandığını gösteren bir fragmandı.

Birleşik devrim çizgisinin tarihsel başarısı karşısında Saray faşizmi “çöktürme planı” adı altında hızlıca savaş konseptine geçiş yaptı. Savaş senaryosunu, bu tarihsel başarının ve birleşik devrim fikrinin en etkili politik aktörlerinden olan komünistlere ve gelişip-genişleyen birleşik devrim çizgisine saldırarak başlattı. Faşist rejim yapısal-siyasal krizini, baskı ve zor yolu ile devrimci-demokrat güçleri tasfiye ederek, toplumun mücadeleci kesimlerini sindirerek yönetmeye çalıştı. Tarihsel bir dönemeç olan Suruç katliamı ile girdiğimiz bu kirli savaş konsepti katliamlar, gözaltı-tutuklama terörü, infazlar, işgaller, OHAL, kayyum gibi birçok faşist saldırı ile çeşitli aşamalardan geçerek hâlihazırda AKP-MHP faşist bloğuyla 5 yıldır sürüyor.

Bu süre içinde denklemin parçalarında kimi değişiklikler yaşansa bile bütünde politik İslamcı faşist diktatörlük 20 Temmuz’da girmiş olduğu stratejik hattı hala kaderi ile bağlanmış şekilde uygulamaktadır. Saray faşizminin kaderini bağladığı “çöktürme planı” kitle hareketinde geri çekilmeler, çeşitli politik öznelerde kafa karışıklıkları ve hareketsizlik yaratsa da 5 yıldır faşizme karşı direniş çeşitli düzeylerde var oldu. Kürt halkı, kadınlar, gençlik, ekoloji hareketi gibi birçok alanda diktatörlüğe itirazlar yükselmiştir. Diyebiliriz ki 5 yılda mücadeleci kuvvetler teslim alınamamış, aksine bir direniş hafızası ve deneyimi biriktirildiği gibi faşist rejimin çelişkileri derinleşmiş ve bu dönemde ciddi bir toplumsal öfke birikmiştir.

Güncel olarak HDP’nin ‘demokrasi yürüyüşü’, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, kıdem tazminatı gündemi, baro başkanlarının Ankara yürüyüşü ve çoklu baro yasasına karşı direnişin olduğu birçok alandan çeşitli öznenin ve kitlelerin itiraz ve eylemlerinin yükseldiği bir konjonktürde devrimci sosyalistler ve sosyalist gençlik, rejimin varlığını üzerine inşa ettiği Suruç’un 5. yılını karşıladı. Birçok cephenin 5. yıl kampanyası etrafında seferber olduğu bu çalışma gençlik örgütlerinin öncülüğünde ve iradesinde vücut buldu. Gençlik örgütlerinin sürüklediği kampanya 20 Temmuz gününe kadar birçok toplumsal kesimi ve siyasi çevreyi kapsadı ve adalet mücadelesinde saflaştırdı. Tarihsel aralığından bakıldığında parti ve gençlik kuvvetlerinin nicel hacmini aşan şekilde hayat bulan adalet kampanyası, kitlelere motivasyon taşımış, devrimci hareketin ve kitle hareketinin politik ihtiyaçlarına yanıt olmuş, yön göstermiştir.

Düş yolcularının politik cüretine, ideolojik mayasına, birleşik mücadele pratiğine yaslanan, hesap sorma bilinciyle örgütlenen adalet kampanyası, içine girdiğimiz kitle hareketinde saldırı dönemine, politik-örgütsel çalışmalarımıza yön vermesi ve politik mücadele tarzımızı ve anlayışımızı zenginleştirmesi bakımından önem taşıyor.

Amaç, Hedefler ve Hazırlık

Suruç Katliamı dolaysız bir şekilde kendiliğinden bir politik zemini ifade etmekle birlikte 5 yıldır sosyalist gençliğin, Suruç ailelerinin, devrimci sosyalistlerin ve gençlik örgütlerinin mücadelesi ile birçok politik öznede adalet talebi ve mücadelesiyle özdeşleşti. Katliamın 5. yılında da başlatılan adalet kampanyası 5 yıldır verilen mücadele birikimine yaslandı. 5 yıllık adalet mücadelesinin bir sonucu olarak, tıpkı inşa kampanyası gibi sınırlarını ve sınırları zorlayan ve aşan bir düzeyde hayat buldu.

Kampanyanın temel amacı güncel politik ihtiyaçlar ekseninde AKP-MHP faşist bloğuna karşı adalet mücadelesini genişletip yükseltmek, kitleleri bu eksende saflaştırmak, biriken toplumsal öfkeyi harekete geçirecek, sokak iradesini güçlendirecek pratikler ortaya çıkarabilmekti. Bu doğrultuda faşizmden nasibini almış tüm toplumsal kesimleri, tüm adalet arayışçılarını ‘herkes için adalet’ şiarı etrafında toplamak da temel hedeflerdendi.

Amacına uygun olarak kampanyanın birleşik karakteri, kapsayıcılığı, kararlılığı başarıya ulaşması için elzemdi. Daha en başından belirlediğimiz bu kriterler kampanya sürecinde kendi kuvvetlerimizin buna uygun konumlanmasına ve harekete geçmesine hasıl olduğu gibi darlaşma ve sıkışma gibi reflekslere karşı uyarıcı hale geldi. Kampanya boyunca parolamızı oluşturan bu başlıklar kampanyanın kazandığı ivme ve yaygınlığının şüphesiz belirleyicileriydi. Dar grupçuluğa düşmeyen en geniş bileşenlerle en geniş kitleleri devrimci eylemle buluşturmaya kilitlenmemize vesile oldu.

Kalbi adaletten yana atan tüm kesimleri kampanya etrafında hareket ettirme hedefi buna uygun zeminler oluşturmayı koşulladı. Alabildiğine geniş bir adalet mücadelesini hedefleyen kampanya, bu görüş açısına uygun birçok biçim ve form ile zenginleştirildi. Adalet mücadelesine herkesin bulunduğu yerden, herhangi bir adalet talebi ile çeşitli biçimlerde katılımına olanak açtı. Yaratıcı, esnek, pasif, aktif biçimlerle kampanyanın kendiliğinden yaygınlaşmasına, devrimci kuvvetlerin dahi olmadığı alanlara çalışmanın yayılmasını sağladı.

Politik kitle mücadelesinin ihtiyaçları ekseninde geniş kitleleri saflaştırıp sokak ile buluşturma hedefi, sokağı kitlelerin kendini ifade etmesinin bir biçimi olmasının ötesinde hesap sorma bilincinin somut zemini haline getirmeyi hedeflendi. 20 Temmuz gününe kadar olan bir aylık süreçteki sokak eylemlerinde ortaya çıkan hesap sorma iradesi basın açıklaması protestoculuğunun yanı sıra hesap sorma bilincinin birikerek geliştiği ve 20 Temmuz’a taşındığı bir süreci ifade ediyor. Kampanyada en öne çıkan sloganların “Suruç’un hesabı sorulacak”, “Unutmak yok, affetmek yok” olması bu iradi sürecin bir sonucu olarak ele alınabilir.

Öngörülen düzeyde birleşik, yaygın bir kampanya için uygun sistem ve örgütler kurup işletebilmek çalışmanın yönetilmesi ve başarıyla sonuçlanmasının şüphesiz belirleyeni olacaktı. Bu eksende en başta İstanbul özelinde kurulan komite süreç içerisinde merkezileşti. Komite kampanya süreci boyunca işleyecek olan basın, sosyal medya ve Suruç için üret komitelerini kurdu. Kampanyanın politik içerik ve biçimlerine dair tüm örgütlerden öneriler toplandı. Kampanyanın amaç, hedef ve politik-örgütsel muhtevası komitede oluşturuldu.

Kampanya boyunca haftalık değerlendirme toplantılarıyla çalışmanın politik-örgütsel ihtiyaçlarını ele alan komite ihtiyaçlar ekseninde çözüm gücü oldu. Fakat İstanbul’da oluşturulan komite politik-örgütsel olarak etkin rol oynasa da rolünün belirsizliği İstanbul dışındaki yerellerle ilişkilerinde kimi sorunlar ortaya çıkardı. Bu durum politik çalışmayı olumsuz yönde etkilemese dahi böylesi geniş kurgulanmış bir çalışmaya merkezi bir komite tariflemek kampanya sürecinde kimi zaman yaşanan iletişim sorunlarını ortadan kaldıracağı gibi hızlı çözüm olanağını da arttırması çalışmayı daha ileri bir düzeye taşıma olanağı sağlayabilirdi.

Kampanyanın esnek biçimleri ve hedeflediği genişlik düşünüldüğünde, alan yaygınlığına uygun olarak herhangi bir alandaki çok sınırlı kuvvetin veya bir tek ilişkinin dahi aktif bir şekilde kampanyanın o veya bu düzeyde parçası olması şüphesiz bu hedefi kavramış saha örgütlerinin varlığı ile doğru orantılıydı. Bu eksende salgın döneminde gençlik ve parti kuvvetlerinin birlikte çalışması ile yakalanan düzey korunmuş, saha çalışması il, bölge, ilçe, mahalle düzeyinde komite bazlı çalışmalar ile sırtlanmıştır. Salgın dönemi deneyimi ve kampanya kapsamında yapılan ön hazırlık, komitelerin çalışmanın politik içeriğini, tarzını ve amaçlarını kanıksamasına vesile olmuştur. Kampanyanın verili yaygınlığı, birleşik karakterinin yanında dar pratikçiliğe sıkışmış değil rolüne uygun hareket eden, haftalık rapor sistemiyle çalışan inisiyatifli komitelere dayanmaktadır. Komite çalışmasıyla kadro ve örgütlerimizin politik becerileri yükselmiş, politik kuvvetleri ve kitleleri çeşitli düzeylerde hareket ettirmiş fakat bu hacmi kampanya içinde örgütlü formlar ile buluşturmakta zayıf kalmıştır.

Kampanya Süreci

Bir aylık kampanya süreci 2 aşamalı olarak ele alındı. 10 Temmuz adalet günlerine kadar olan sürede çeşitli materyal çalışmaları, siyasi parti, DKÖ’ler ile görüşmeler ve kimi zaman özgücümüzle kimi zaman birleşik merkezi, yerel planlamaların yanında yaygın ajitasyon propaganda çalışmaları yapıldı. 10 Temmuz’dan 20 Temmuz’a giderken ise ‘adalet günleri’ ilanı ile kampanyanın politik muhtevasının yoğunlaştığı şehir merkezlerinde ve yerellerde geniş kuvvetlerle örgütlenen eylem ve etkinliklerle 20 Temmuz gününe etkin çağrılar gerçekleştirildi. Kampanya 20 Temmuz’a değin hedeflerine uygun şekilde yaygın, birleşik, kitlesel, militan bir çizgide yükselerek seyretti.

20 Haziran’da Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin oturma eylemleri ve birkaç kentte yapılan ajitasyon ve propaganda çalışmalarıyla start verdiğimiz 5. yıl çalışmaları gün geçtikçe ivmesini arttırdı. İl, ilçe ve mahallelerde haftalık planlanan ajitaston-propaganda çalışmaları ve gençlik örgütlerinin her biri bir eylem niteliğinde geçen bildiri dağıtımları daha ilk aşamada kitlelerin, siyasi öznelerin ve DKÖ’lerin dikkatini çekerek kampanyanın bir çekim merkezi haline gelmesine zemin hazırladı. Çalışmanın yaygın oluşu, sokağın etkin bir şekilde kullanımı önceki senelerde sınırlı temaslarda bulunan veya ilgisiz kalan çevreleri de kampanya etrafında toparladı. 2 Temmuz Madımak anmalarında birçok yerde “Sivas için adalet Suruç için adalet” sloganının öne çıkması kampanyanın geniş kesimlerle birleşik bir adalet mücadelesi hedefinin güçlü bir örneği oldu. 20 Temmuz’a kadar Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, cemevleri ve Alevi dernekleri de Suruç’u yaygın ve doğrudan sahiplenen bir tavır aldı.

Kampanyanın birleşik, militan karakterinin ve politik başarısının öncü kuvveti şüphesiz gençlik örgütleriydi. 5 yıldır Suruç için adalet mücadelesi ekseninde yaratılan birleşik mücadele düzeyi, 5. yılında da sıçramalı bir şekilde gelişerek devrimci harekete ve kitle hareketine yol ve yöntem gösterdi. Gençlik örgütleriyle beş senedir yakalanan dil ve uyum bu yıl kendini daha ileri bir içerik ve formata taşıdı. Dar grupçu, lafazan yaklaşımlardan özenle kaçınan adalet mücadelesi ve devrimci eylem kaygısı ile hareket eden bu ortak eylem birlikteliği, Suruç’un 5. yılını hem kendi cephesinden 1 aylık bir takvim ile planladı, hem de bütün bir çalışmaya destek verdi. Gençlik örgütlerinin kent merkezlerini tutan birleşik, kitlesel ve militan eylem ve etkinlikleri nesnel olarak bütün bir çalışmanın dinamosu ve motivasyon gücü haline geldi. Gençlik örgütlerinin bu politik iradi tavrı kampanyayı kitlelerin, politik çevrelerin odağı haline getirirken, çalışma boyunca özellikle kent merkezlerinde oluşturduğu hegemonya ile demokratik kitle hareketine güven aşıladı.

Devrimci-demokrat kuvvetlerin çalışmanın zengin biçimleri ve yaygınlığı ile parça parça ve dağınık birçok alanda güçlü ilişki kurduğu söylenebilir. Fakat gençlik örgütleriyle yakalanan iradi eylem birliği formatıyla ele alacak olursak önceki senelerle kıyaslandığında olumlu pratikler ortaya çıkarılsa dahi devrimci-demokrat kuvvetler böylesi birleşik bir eylem birliğinde buluşturulamamıştır. Suruç Katliamı’nı gençlik gündemi olarak ele alıp, gençlik örgütlerine havale etmek ve pozisyonunu katılımcı olarak belirlemek bu sorunun dışımızdaki kuvvetlerden kaynaklanan bir yüzü olmak ile birlikte 5 yıllık sürede bu sahada birleşik eylem birliği formatıyla planlamalar yapıp zorlayıcı olmamamız, ihtiyaca uygun bir akıl inşa etmekten, hafıza ve örnekler yaratmaktan uzak şekilde konumlanıp hareket etmeyişimiz, sorunun esaslı belirleyici yüzüdür diyebiliriz.

Kampanyanın politik muhtevasının güçlü bir şekilde öne çıktığı, Suruç’un yanı sıra birçok adalet gündemini kapsayıp kampanyayı toplam bir politik adalet mücadelesinin merkezi haline getiren, çalışmanın birleşik karakterini belirginleştirip kitlesel görünür bir şekilde yoğun ve çeşitli eylem ve etkinlikleri kapsayan ‘adalet günleri’ çalışmanın politik sıçrama anıydı. Bu kapsamda 10 Ekim Gar Katliamı’ndan Nurcan Arslan’a, Hrant Dink’ten Hande Kader’e, Berkin Elvan’dan Ali İsmail’e, Kazdağları’ndan Kadir Bağdu’ya, adalet yürüyüşleriyle, Davutoğlu’nun açıklamalarına ilişkin suç duyuruları ve basın açıklamalarından Gezi’ye kadar birçok adalet arayışı ve mücadelesiyle sokaklarda buluşulmuş, peşi sıra adalet zincirleri, adalet kürsüleri, profesyonel ve amatör sanat alanında “Suruç için üret” çağrısıyla toplanan eserlerle düş yolcuları anısına düzenlenen sergi ve internet konseri, kadın cinayetlerine ilişkin yürüyüş, iç ve dış mekanlarda kadın şehitleri anma etkinlikleri, Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin plaket töreni, Suruç tutsaklarına kart atma etkinliği, paneller, lokma dağıtımları, uçurtma, balon ve dilek fenerleri etkinlikleri, fidan dikimi, mülteci çocuklara oyuncak dağıtımı gibi zengin içerik, biçimlerde gerçekleştirilen yoğun ve yaygın eylem-etkinlikler, kampanyanın politik odak haline gelmesinin, katılımın oldukça geniş bir yelpazeyi kapsamasının ve aşamalı olarak giderek kitleselleşmesinin belirleyici sebeplerindendi.

Bu aşamada çalışmanın politik yaygınlığını ve genişliğini sıçratacak, seferber olan tüm kuvvetleri motive edecek ve kampanyayı birkaç halka daha açıp güncel politik bir merkez haline getirebilecek bir adalet yürüyüşü gündeme alındı. HDP’nin ve baro başkanlarının yürüyüşlerinin ardından gündeme gelmiş olan, Ankara veya Amara’ya adalet günleri kapsamında Suruç aileleri ve/veya yaralıları ile gerçekleştirilecek bir “Suruç için adalet” yürüyüşü tartışılıp ilk etapta olumlu yaklaşılsa da çalışmanın iddiasına ve ruhuna denk düşmeyen bir güvensizlik ve basiretsizlikle hayata geçirmemek kampanyanın tek politik hatası oldu.

Parti ve gençlik kuvvetlerinin nicelik olarak nesnel gerçeğini aşan kampanya sürecinin en başarılı yönü, kendi dışındaki kuvvetlerle merkezi veya yerel bazda birçok araç ve biçimle birlikte devrimci iş birliği becerisi, kendi dışındaki kuvvetleri harekete geçirebilme yeteneğiydi. Bu eksende beş yıllık deneyim ve hafızanın bir sonucu olarak ortaya çıkan gençlik örgütlerinin pratiğinin en ileri düzeyi olmakla birlikte bunun yanı sıra özellikle HDK-HDP’nin kampanyanın hemen her aşamasıyla doğrudan kurduğu merkezi ve yerel ilişki, yerellerde emek ve demokrasi bloklarının, dayanışma ağlarının, Alevi derneklerinin, emekçi soldan kimi öznelerin katılımı bu kapsamda değerlendirilebilecek güçlü örneklerdendir.

20 Temmuz İradesi ve Sonuçlar

Politik olarak canlı, tempolu, kararlı ve yaygın geçen kampanya süreci geniş çevrelerin ilgisini çektiği kadar halihazırda Suruç’a tahammül dahi edemeyen faşist rejimin de dikkatini çekti. Bir aylık kampanya süreci, başından sonuna kadar irade savaşına döndü. Çalışmanın etkin sokak ayağı ve gittikçe genişleyen politik ve mekânsal hacmi kampanyayı Saray faşizminin başlıca hedefi haline getirdi. Materyal çalışmalarından, mahalle parklarında yapılan etkinliklerden, sokak performansından, kent merkezlerindeki eylemlere kadar süreç boyunca polis tacizi, gözaltı ve yasaklama çabalarıyla karşılaşıldı. Kampanya boyunca sergilenen kararlı duruş, çalışmanın kitleler ile kurduğu istikrarlı bağ, yaşanan bir aylık gerilimin kampanya lehine yönetilmesine adeta bir politik hegemonyaya dönüşerek, toplumsal öfkeyi aşamalı bir şekilde biriktirerek 20 Temmuz’a taşımıştır.

Kampanyanın politik seyri 20 Temmuz gününün güçlü bir irade çarpışmasına döneceğinin verilerini taşıyordu. Öyle de oldu. Kampanyanın iddiasına, yaygınlığına ve cüretine uygun final etkinlikleriyle 33 düş yolcusu Türkiye ve Kürdistan’ın birçok yerinde anıldı. Suruç şehitlerinin mezar başlarında başlayan anmalar İstanbul’dan Amed’e, Fındıklı’dan Milas’a, Samsun’dan Hatay’a, Dersim’den Mersin’e, kuvvetlerimizin dahi olmadığı birçok kentte adalet mücadelesinin bayrağı haline geldi. İzmir’de Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde ve İstanbul’da Halitağa Caddesi’ndeki etkinliklerdeki kitlesellik, farklı çevrelerin katılım düzeyi ve öne çıkan “hesap sorma” iradesi çalışmanın hacmini gösteren bir başka veriydi.

Kampanya boyunca sergilenen politik kararlılık 20 Temmuz’da düşman karşısında hesap sorma cüreti ile buluştu. Amara’da şehit fotoğraflarına yapılan saldırı karşısında geri adım atmayan irade İstanbul’da polis barikatına atılan yumruklara, Ankara’da sıkı eylem etkinlik yasaklarına rağmen eylem adımlarına dönüştü. İstanbul ve Ankara’da gösterilen aktif militan duruş son dönemde demokrasi ve Ankara yürüyüşleriyle kıpırdayan kitle hareketine ve devrimci-demokrat çevrelere dönemin mücadele hattını gösterdi. Gençlik örgütlerinin Kadıköy’de icazet istemeden “hesap sormaya geldik” diyerek polis barikatlarına yüklenişi ardından kurulan barikatlar ile Kadıköy’ün her bir sokağını eylem alanına çevirmesi ezilenlerin, mücadeleci kuvvetlerin 5 yıllık özlemlerine yanıt olmuş, umut ve güven aşılamıştır. Yeni dönem bakımından ise tüm mücadeleci kuvvetlere fiili meşru mücadele hattını hatırlatmış, faşist diktatöre karşı yürünecek yolu göstermiştir.

Geride bıraktığımız amacı, hedefleriyle politik ve örgütsel olarak başarıya ulaşmış bir çalışma olarak heybemize koyabileceğimiz adalet kampanyasının önümüzdeki dönemin parolalarını içinde barındırdığını kavramalı, kampanyayı nostaljik bir başarı olarak hatırlamak yerine politik, örgütsel mücadelemizin yaslanacağı, gelişip zenginleşeceği bir rehbere çevirmeli ve kampanyanın verili başarı ve başarısızlıklarını aşmayı hedeflemeliyiz. Bu doğrultuda hareket yaratma ve verili hareketi örgütleme, hareketin politik ihtiyaçlarına uygun konumlanma, birleşik mücadelede ısrarcı olma ve birleştiriciliği politik ve örgütsel olarak esas alma, birden fazla araç ve biçimle kitle çalışmasında derinleşme, çalışmaları kitlelere doğru yayma, salgın ve kampanya sürecinde örgütlerin kazandığı politik ve örgütsel düzeyi sürdürüp politik kitle çalışmasına sistemli bir şekilde seferber edebilme, toplumsal öfkeyi ve kitle mücadelesini devrimci eylemle buluşturarak fiili meşru mücadele hattını geliştirip derinleştirmek kampanyadan çıkaracağımız sonuçlar olmakla birlikte politik mücadelenin ve hareketimizin ertelenemez dönemsel ihtiyaçlarıdır.

Faşizme Karşı Zorunluluk: Birleşik Mücadele

Kampanyanın birçok anlamda çeşitli düzeylerde yakaladığı başarı, daha önce vurgu yaptığımız gibi merkezinde yer alan cephesel birleşik devrimci gençlik mücadelesinin bir sonucudur. Kampanya halihazırda egemenler ve ezilenler arasındaki politik mücadele denkleminin ezilenler lehine geliştirilip, yükseltilmesine hasıl olmuş mütevazi bir örnek olmakla birlikte tarihsel ve güncel önceliğimiz olan cepheleşme ve birleşik mücadele ekseninde inceleyip sonuç çıkarmaya değerdir. Bu bağlamda özellikle Suruç katliamının ardından özverili ve istikrarlı bir şekilde gelişen gençlik örgütleri pratiği, eylem birliğine dayanan cephesel birleşik bir devrimci gençlik önderliği ve mücadelesi ortaya çıkarmış, kampanyanın yaslandığı temel deneyim ve dinamik olmuştur.

Faşist şeflik rejiminin Suruç Katliamı ile startını verdiği, tüm devrimci demokrat kuvvetleri ve demokratik kitle hareketini imhaya varan abluka dönemi, devrimci demokrat hareketin o veya bu düzeyde çeşitli aralıklarla tartıştığı birleşik mücadeleyi daha yakıcı bir şekilde gündeme getirdi. Politik savaşımda savunma veya saldırı araçları olarak da tarif edebileceğimiz cepheleşme sorunu birçok politik öznenin sıkça tartıştığı fakat somut adımla buluşmadıkça haliyle giderek yaşamdan uzak, şablonculuğa ve dogmatizme hapsolan bir hal almıştır. Verili faşist abluka, devrimci gençlik hareketine de katliamlar, gözaltı-tutuklama saldırıları, kaçırma ve işkenceler, kampüslerde artan faşist saldırılar ve sol hegemonyayı dağıtma çabalarıyla karşı karşıya bırakmıştır. Devrimci gençlik hareketinin bu dönemde bir savunma aracı olarak ortaya çıkardığı antifaşist eylem ve güç birliğine dayanan deneyimi böylesi bir dönemde devrimci antifaşist güçleri verili yoğun saldırıyı göğüslemek için yan yana getirmeyi başarmıştır. Süreç içinde birlikte çalışma, yenilenme-dönüşme, ortaklaşma, daha ileri bir siyasi kültürle donanma kabiliyeti kazanan bu eylem birliği kitlelere umut ve mücadele azmi aşılayan, devrimci-demokratik öznelere yön ve yöntem gösteren, bu kuvvetleri politik eylemi ile harekete geçiren bir deneyimdir.

5 yıldır süren güç ve eylem birliği doğduğu tarihsel aralıkla düşünüldüğünde daha çok politik refleks gücüne dayanan bir savunma aracı olarak seyretmiştir. Bu yönüyle bir döneme yanıt olmaya çalışmıştır. Politik mücadelede gelinen aşama ise gençlik örgütlerinde düşünsel ve eylemli bir sıçramayı koşullamış, kendisini, kitleleri saldırı pozisyonuna uygun harekete geçirecek bir hatta taşımıştır. Bu eksende örgütlediği adalet kampanyası da politik savaşımın yeni ruhuna ve görevlerine uygun en ileri örneğidir. Her şeyden evvel kampanya boyunca sergilenen militan duruş, gençlik örgütlerinin bu politik kararlılığın bir ürünüdür. Örgütlenen bir aylık kampanya süreci kitlelerle bağı, eylem gücü, karakteri, yönetimi bakımından bir birleşik devrimci gençlik merkezine dayanmıştır. Bu bağlamda kampanya eylem ve güç birliğini aşan cephesel bir ilişkiye dönüşmüştür denilebilir.

Gelinen noktada gençlik örgütlerinin bir merkeze dayanan, dünden farklı olarak verili öznelerini aşan, gençlik kitlelerini saflaştırmayı ve antifaşist politik mücadeleye seferber etmeyi esas alan bir pratikle buluşması devrimci gençlik hareketinin gelişimi açısından elzemdir. Bu eksende kampanya ile yakalanmış birleşik önderlik ve mücadele düzeyini korumak ve geliştirmek artık politik refleks gücünün ötesinde gençlik kitlelerinin güncel politik, akademik sorun ve özlemlerini talepleştirerek, zaman zaman hedef daraltarak çeşitli vadelerle yoğunlaşmayı gerektiriyor. Denilebilir ki yeni dönemde gençlik kitlelerini antifaşist mücadeleye sevk edebilmek, gençlik örgütlerinin bu göreve uygun düşünsel ve eylemli konumlanması ile dolaysız bir şekilde ilişkili olup, böylesi bir başarı devrimci hareketin ve politik mücadelenin sıçrama momentlerinden birisi olacaktır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi